İki bilim insanının dostluk hikâyesi

İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde 33 yıl boyunca, dünyanın sayılı Sumer ve Hitit uzmanı tarafından ilgi gören ve akademik bir ortama dönüşen Çiviyazılı Tabletler Arşivi çalışmalarını sürdüren Muazzez İlmiye Çığ ve Hatice Kızılyay için, 1930’lardan itibaren bu arşivde çalışmak üzere 11 kez İstanbul’a gelen Prof. Samuel Noah Kramer’in ayrı bir yeri vardır. Çığ, 1951’den Kramer’in yaşamının sonuna dek onunla düşünce alışverişini sürdürür. Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu’nun, Çığ’ın arşivinde yer alan Kramer’in mektuplarına ve Çığ’la yaptığı görüşmelere dayanarak hazırladığı Çiviyazılı Mektuplar (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 264 s.) bu iki bilim insanının dostluk hikâyesidir.

İki bilim insanının dostluk hikâyesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.03.2022 - 00:03

‘SÜMER’ DEĞİL ‘SUMER’

Mimar Sinan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu’nun yeni kitabı Çiviyazılı Mektuplar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı.

Türkiye’de Sumeroloji çalışmaları denince akla ilk gelen ilk isim “Sumer Kraliçesi” Muazzez İlmiye Çığ’dır. Çığ’ın 100’ü aşkın ulusal ve uluslararası alanda yayınlanmış makalesi, Türkçe yayımlanmış 30 kitabı ve bir kitap çevirisi, 100’e yakın konferans ve bildirisi bulunmaktadır.

Gümüşoğlu’nun Çiviyazılı Mektuplar kitabının daha başında yeni bir şey öğreniyoruz. Neden “Sümer” değil de “Sumer”? Çünkü Sumer dilinde sesli harfler yok. Çiviyazılarında da “ü” harfi yok!

Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu’nun, Muazzez İlmiye Çığ’ın arşivinde yer alan, dünyanın en önemli Sumer edebiyatı uzmanlarından Prof. Samuel Noah Kramer’in mektuplarına ve Çığ’la yaptığı görüşmelere dayanarak hazırladığı Çiviyazılı Mektuplar, bu iki bilim insanının dostluk hikâyesidir.

ÇIĞ: ‘FİRDEVS GÜMÜŞOĞLU, BİR ÖLÜYÜ DİRİLTTİ’

Çığ, bu kitaba yazdığı önsözde şöyle yazıyor:

“Bu kitapla birlikte Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu, bir ölüyü diriltti!... Bu arşivde görevli olduğum 33 yıl boyunca, tabletlerin tasnifiyle eş zamanlı olarak, en az 3 bin tabletin kopyasını yaptık.

Bununla da yetinmeyip aynı zamanda ulusal ve uluslararası yayına imza attık. Bu zaman zarfında yabancı bilim insanlarıyla da çok sayıda ortak makale yayınladım ve birlikte sekiz kitap yazdık…

Gümüşoğlu’nun bu eseri, Çiviyazılı Tabletler Arşivi’nde yabancı bilim insanlarıyla yaptığımız bu çalışmaları ortaya koyduğu için beni çok mutlu etti. Bu kişilerden, Prof. Samuel Noah Kramer yaşamımda önemli bir yer tuttu.

Bu kitapta yer alan Prof. Kramer’le yazışmalarım da bu ortamda doğdu, bilimsel üretimimiz dayanışmaya ve dostluğa dönüştü. Kitapta yer alan bu mektuplar da söz konusu bilimsel üretimin birer kanıtıdır.”

DOSTLUKLARINI VE BİLİMSEL ÜRETİMLERİNİ BESLEYEN TARİHSEL ARKA PLAN

Gümüşoğlu ise düşüncelerini şu sözlerle ifade ediyor:

“Çığ’ın yaşamını etkileyen Alman hocaların başında Prof. Benno Landsberger, Prof. Hans G. Güterbock, Prof. F. Rudolph Kraus ve Prof. Samuel Noah Kramer gelir…

Bu kitapta yer verdiğimiz Çığ ile Sumer edebiyatı uzmanı Prof. Samuel Noah Kramer’in dostluklarının niteliğini ortaya koyan mektuplar son derece önemlidir.

Söz konusu mektuplar farklı coğrafyalarda doğan, farklı kültürlerde yetişen bu iki bilim insanının 40 yıl boyunca dost olmalarını sağlayan, kişisel özelliklerinin yanı sıra, Sumer metinlerini anlama, kopyalama, yayınlama ve toplumla buluşturma tutkularını göstermektedir.

Bununla birlikte Çığ’ın ve Kramer’in dostluklarını ve bilimsel üretimlerini besleyen tarihsel bir arka plan olduğu da açıktır.

ATATÜRK, FAŞİZMDEN KAÇANLARI KUCAKLADI

Atatürk’ün arkeolojik kazılara özel bir önem vermesi, dahası Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin açılmasına öncülük etmesi ve 1930’ların başlarından itibaren Almanya’da faşizmin hedefindeki alanlarında en iyi bilim insanlarını ülkemize daveti, Türkiye arkeolojisinin ve bilim tarihinin köşetaşlarını oluşturmaktadır.

Çiviyazılı Mektuplar, bir yanıyla da söz konusu tarihsel arka planın yarattığı bilimsel iklimi ele almaktadır.

Öte yandan 1940’tan 1973 yılına dek İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çiviyazılı Tabletler Arşivi’nde görev yapan Çığ’ın ve 1930’dan itibaren arşivde çalışmak için 11 kez ABD’den İstanbul’a gelen Prof. Kramer’in yaşam öyküsüne odaklanmaktadır.

Bunun yanı sıra her iki bilim insanının birlikte yaptıkları çalışmaların, çekincesiz paylaşımlarının, dayanışmalarının ve sevinçlerinin de izi sürülmektedir. Prof. Kramer, Çığ ve Kızılyay’ın müzedeki işbirliğine hemen her eserinde değinir.”

KİLOMETRE TAŞLARI...

Kitabın ilk bölümünde, Sumer uygarlığı tanıtılmakta, ardından çiviyazılarının okunmasının kısa tarihçesi yer almaktadır.

İkinci bölümde Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılında Osman Hamdi Bey’in çabasıyla çıkarılan Eski Eserler Nizamnamesi (1883) başlıklı yasanın ülkemize kazandırdığı eserlere, Çığ’ın İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çiviyazılı Tabletler Arşivi’ndeki çalışmaları üzerinden değinilmektedir.

Üçüncü bölümde ise Çığ’ın yaşam öyküsüne kısaca değinilmekte, DTCF’de Sumeroloji ve Hititoloji bölümlerinde Alman hocaların ve müzede tablet arşivinde Samuel Noah Kraus’un çalışmaya başlamasının, Muazzez İlmiye Çığ ve Hatice Kızılyay gibi çiviyazıları uzmanlarının yetişme sürecinde kilometre taşları olduğu ele alınmaktadır.

Dördüncü bölüm, Prof. Samuel Noah Kramer’in yaşam öyküsü, Çığ’la kesişen yaşamları eşliğinde, 1951’den 1990’da Kramer’in ölümüne dek süren dostlukları üzerinden anlatılmaktadır. Ayrıca her iki bilim insanının yazışmalarının niteliği analiz edilmektedir.

OSMAN HAMDİ’DEN ATATÜRK’E, KRAUS’TAN KRAMER’E, ÇIĞ’DAN KIZILYAY’A UYGARLIK TARİHİNİN İLKLERİ...

Sonuç olarak bu kitap, birbiriyle ilişkisiz gibi duran kişilerden Osman Hamdi Bey’i, Atatürk’ü, Çığ’ın hocaları Prof. B. Landsberger ve Prof. H. G. Güterbock’u, Prof. F. R. Kraus’u, Prof. Samuel Noah Kramer’i, Muazzez İlmiye Çığ’ı ve Hatice Kızılyay’ı uygarlık tarihinin “ilk”lerine yaptıkları katkılar nedeniyle yan yana getirmektedir.

Çığ’ın şu sözleri önemlidir:

“Prof. Samuel Noah Kramer yaşamımda önemli bir yer tuttu. 1950’den itibaren Sumer edebi metinleriyle ilgili çalışmalarına katıldım. Bu kitapta yer alan Prof. Kramer’le yazışmalarım da bu ortamda doğdu, bilimsel üretimimiz dayanışmaya ve dostluğa dönüştü.

Kitapta yer alan bu mektuplar da söz konusu bilimsel üretimin birer kanıtıdır. Sonuç olarak bu kitap, bilim insanlarının dayanışmalarının hangi tarihsel köklerden beslendiğini ortaya koyarak, arşivde ölü


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon