Haydar Ergülen: “Yoldayım yazıyorum, yazmamanın yolu yok!”

Bahtsız Bedevi, Münkir Münafık, Gönül Adamı, Sabah Şekersizi, Vefa Abidesi... 29 harf, 29 toplumsal tipik... Bir de “Yüzeysel Alfabe”! Haydar Ergülen yeni kitaplarından Yüzeysel - Toplumsal Tipikler’de (Karakarga Yayınları), internetin ve salgının yalnızlaştırdığı çağımızda az çok belirmiş toplumsal tipiklerimizi, “dışarıda içeridekinden daha çok olan” karakterlerimizi yazıyor. Yayan Yapıldak’taki (İthaki Yayınları) denemeleri ise dünden bugüne, bugünden yarına uzanan bir yol alfabesi niteliğinde. Bazen nesnelere, bazen kavramlara, bazen de hayvanlara yepyeni anlamlar katıyor, Göğ’e ve Su’ya götürmek için önce yola çıkarıyor Ergülen.

Yayınlanma: 22.04.2022 - 00:03
Abone Ol google-news

Fotoğraflar: VEDAT ARIK

‘YAPILACAK EN İYİ ŞEY YAZMAK!’

- Düz yazdıkların çoğaldıkça, yazacakların da çoğalıyor gibi, doğru mu? Yeni kitapların Yüzeysel (Karakarga) ve Yayan Yapıldak’tan önce hali hazırda başladığın (daha) büyük bir külliyatın parçaları bu iki kitap, sanırım.

Büyük suskunluktan önceki konuşma gereksinimi ya da susuzluk çeken birinin suya kavuşması, belki de yapılacak en iyi şey yazmak. Pek çok şeyin yerine elbette.

Dünya kötüledikçe, zaman kısaldıkça, dostlar azaldıkça bir tür inzivaya çekilmek de sayılır. İnzivada insanın kendisiyle konuşması da. “Yaşadım diyebilmek için”. Sevdim, sevindim, üzüldüm, gördüm, yordum, yoruldum, inanamadım, şaşırdım, coştum, sustum, konuştum...

- Düzyazı ile şiiri karşılaştırmak anlamlı mıdır?

Belki anlamlıdır ama ben karşılaştırmıyorum. Yazı, 65 yaşımda da çalışkan bir çocuk olduğumun göstergesi, şiirse o çocuğa pek yakışmayan, ortaikiden terk arkadaşım! Gözü okulda değil sokakta, hayatta olan! Tembel değil o da, fakat gözü yazıda değil yaşamakta! Farklı olan şeyler birbirini tamamlar ya da birbirlerini arar, bende olan da bu!

‘BİZ ONU BÖYLE BİLMEZDİK! DENİLEBİLECEK TİPİKLER DE OLSUN İSTEDİM’

- Yüzeysel’deki “29 toplumsal tipik"te, Hayat Kadını’ndan Gönül Adamı’na adıyla sanıyla bildiğimiz “tip”lere ek olarak, huyunu suyunu bilsek de adlandırmadığımız tip(ik)lere de ad koymuş ve yazmışsın. Birbirimizi tanıdığımız pek söylenemez mi?

Biz onu böyle bilmezdik denilebilecek tipikler de olsun istedim. 50 tip yazacaktım fakat yazdıkça birbirine benzemeye başladı tipler.

Nüfus çoğalmış ama farklılıklar azalmış, dünya mı hayat mı muhafazakâr yönetimler mi, belki de hepsi birden bizi birbirimize benzetmiş, “yok birbirimizden farkımız, ama biz muhafazakârız!” olmuş toplum!

29’da bitirdim. Dil de tutuculaştı iyice, bir arkadaşım babasını yitirmişti, sosyal medyada “devri daim olsun” diye yazdım, ardından o ne demek diye sorular ve yorumlar gelmeye başladı.

Biraz da kışkırtıcı, genelin dışına çıkmanı istemiyorlar bir ölüyü uğurlarken bile, ‘Aleviliğin arkasına saklanan zerduşt’ diyorlar hemen! Birbirimizi iyi tanıyoruz aslında!

‘YOLDAYIM YAŞIYORUM, YAZIYORUM’

- Yayan Yapıldak bir devam kitabı sanki. “Yol alfabesi” denmiş arka kapakta. Neden “yol”, biraz açar mısın?

Güzel demişsin, devam kitabı, “yıkılmadım hayattayım!” der gibi. Şarkı “Hastayım yaşıyorum” der ya, benimki de öyle “yoldayım yaşıyorum”, “yoldayım yazıyorum”. Ön kapakta da ‘yolyazı’ yazıyor. Devamı mı sayılır bilmem, yolun alt kat komşusu var sırada “suyazı”, sonra da üst kat komşusu “gökyazı”. Nereye gitsek yol yani, yazmamanın yolu yok!

- Kitaptaki yolyazılarının felsefi bir tadı da var. Denemelerinde felsefenin payı nedir?

Şairlerin kötü felsefe yaptığını sen de gördün işte! ‘Mandıra Filozofu’ olmak gibi bizimki de! Birkaç ‘kitabi’ kasaba anarşisti biliyorum, dergiler çıkarıp bolca küfür eden, kimsenin de ciddiye almadığı, zamanı gelince de kasaba anarşistliğinden emekli olup Ege’ye yerleşen!

Benim kitaplarımdaki felsefe de kahvede yancılık gibi bir şey, kağıt oynayanları seyreder ya, öyle! Fakat kültürümün ve inancımın metinleri, yol kılavuzları çokça okuduğum kaynaklar, belki onlardan payıma birkaç lokma düşmüştür.

‘YERYÜZÜ HEPİMİZİN!’

- Neyi paylaşamıyoruz şu dünyada? Örneğin, Ağustos Böceği başlıklı denemende karıncaya önerdiğin paylaşım yöntemi bilgece.

Farklı dinlerden inananlar için söylüyorum: Onlar bile aynı Tanrıyı paylaşamazken, insanların hiçbir şeyi paylaşamaması şaşırtıcı değil!

Dünya onu paylaşamayanların olsun, yeryüzü ondan başka paylaşacak bir şeyi olmayanların, yani bizim! Ağaçlar, yollar, bitkiler, dağlar, sular, gökler, hayvanlar, kuşlar, biz onlarla kardeşiz çünkü eşitiz!

Ona insan buna hayvan diye değil, can diye bakanların kardeşliği. Yani, adaleti mülkün temeli olarak değil, özgürlüğün kanatları olarak görenlerin.

İçinde bunca çok ‘mülk’ün geçtiği bir dilde yaşayanlar, adaleti, merhameti, şefkati, yani kimsenin mülkü olmayan şeyleri ne yapsınlar? Ne işlerine yarar ki?

Bilgece değil önerdiğim yöntem, eski bir şey, iyi bir şeyken bozulmuş, şimdi aslına çevirmek gerek! Aslında hepimizi!

‘KİTAPLARIMIN SAYISI 50’Yİ GEÇTİ, YENİLERİ DE YOLDA!’

- Bu küçücük dünya daha kaç alfabe kaldırır? “Narın içinden geçenler merak etmektir biraz da yola çıkmak.” demişsin ya kitapta, merak ediyorum: Sırada ne var?

Gece hayatım yok yazıdan başka! Kitaplarımın sayısı 50’yi geçti. Çok sevdiğim romancı ve öykücülerin bir bölümü için yazdıklarım Büyülendiklerim adıyla Sol Kültür’den bu sıralarda çıkacak. İki anlatı yazıyorum, biri Şu Benim Mavi Babam güzün Günışığı’ndan çıkacak.

Gençlik yıllarım Ankara Blues’da, sen de geçiyorsun içinde. İki müzik kitabı; biri Aşıklar Cemi, Aşık Veysel’den Neşer Ertaş’a, Mahzuni’den günümüze Alevi-Bektaşi ozanları, ikincisi Anadolu Rock ve sevdiğim kimi hafif müzik şarkıcıları için yazdığım, adı şimdilik Potpuri yıl sonuna doğru bitecek, İthaki’den çıkacak.

Adını bilmediğim şiir kitabım Kırmızı Kedi’den, mektuplar, tanışma anları ve öyküler, ikincisinin adı 33 Öykü, 2 bölümünü yayımladım kitap-lık’ta, 7 bölümde bitecek, kitap olacak, ilkinin adı çoook yıllardır Fazlalıklar olan, şimdi Öykünmeler diye değiştirdiğim uzunlu kısalı öykülerim...

Şairin Bavulu ne yazık ki yeni eklerle sürüyor, Salâh Birsel için yazmayı sürdürüyorum o da bir kitapta toplanacak...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon