André Gide’in günlükleri... Feridun Andaç’ın yazısı...

Günce; okunup geçilen, gün içinde olup bitenlere, yaşananlara bakan bir bakışla yazılandır ki, bir daha pek dönüp okumazsınız. Oysa Günlük, zamanın ruhunun kayda geçirilişidir her anlamda. Daha kalıcı, daha etkileyicidir. Bugün, André Gide’in günlüklerinin külliyatının ilk cildine (1887 – 1925) dönerken bu ayrımı daha iyi gözleyebiliyorum. Bunu Dostoyevski’nin Bir Yazarın Günlüğü’nde de3 hissettiğimi söylemeliyim.

Yayınlanma: 15.04.2022 - 00:02
Abone Ol google-news

GIDE, ATAÇ, DOSTOYEVSKİ

André Gide’in günlüğünden seçmeleri¹ okumaya yöneldiğimde, Nurullah Ataç’ın Günce’sine dönme gereğini hissetmiştim. Ataç, güncesinin ilk günü, ilk satırında şunları yazıyordu:

“Günce, sizin anlayacağınız ‘Hatıra Defteri’, Firenklerin ‘Jurnal’ dedikleri. Bu jurnal sözünü duyunca belki de Monsieur Gide’i düşünürsünüz, benim de ondan özendiğimi sanırsınız. Hayır, öyle bir günce değil benimki...”²

Ataç’ın nasıl “günce” tuttuğunu okurken anlıyorsunuz. Bunu “kendinden yola çıkarak yazmak” diye nitelesek de; “günlük”le “günce” arasında bir ayrım olduğunu düşünürüm.

Günce; okunup geçilen, gün içinde olup bitenlere, yaşananlara bakan bir bakışla yazılandır ki, bir daha pek dönüp okumazsınız. Oysa Günlük, zamanın ruhunun kayda geçirilişidir her anlamda. Daha kalıcı, daha etkileyicidir. Bugün André Gide’in günlüklerinin külliyatının ilk cildine (1887-1925) dönerken bu ayrımı daha iyi gözleyebiliyorum.

Bunu Dostoyevski’nin Bir Yazarın Günlüğü’nde de3 hissettiğimi söylemeliyim. 1873-1881 yılları arasında yazılanlar Dostoyevski’nin yaşadığı çağı nasıl kavradığını, zamanının gerçeklerine, meselelerine dair neleri/nasıl düşündüğünü bize anlatır. Dostoyevski’yi anlamak için günlüklerinden başlamak en doğru seçim olabilir.

Benzer durumu André Gide için de söyleyebilirim. Yaşanan ve ele geçirilen zamanın tanıklığıdır oraya yansıyanlar. Öyle ki André Gide bunu, kendi içzamanının sesi olarak da yansıtır bize.

İnsanın tekilleşme halinden bireyleşme haline geçişin nişanesidir onun günlükleri. Oysa Ataç, hep “tekilleşme”de kalandır. O nedenle hırçındır, yıkıcıdır, yazısını köpürtendir.

OKUDUKÇA YAZDI, YAŞADIKÇA ZAMANININ “GÜNCE”SİNE TAŞIDI

Gide, ilk günlüğünü 4 Ekim 1887’de kayda geçtiğinde 18 yaşındadır. Işığını orada hissettirir bize. Okudukça yazan, yaşadıkça da okuduklarından süzülüp gelenleri zamanının “günce”sine taşıyan biri.

“İz bırakan, yara da bırakır,” diyen şairi hatırlatır yer yer günlüğüne yansıyanlar. 18 Mart 1890 gününün yansıttığı sözlerinin ardına düşüyorum bir anda.

Fuat Pekin çevirisinde altını çizdiğim şu satırlar: “Ömrüm beklemekle geçiyor. Hiçbir şeye başlamaya cesaret edemiyorum.”

Orçun Türkay çevirisinde beni şöyle karşılıyor: “Beklenti içinde yaşıyorum. Artık hiçbir işe başlamaya yeltenemiyorum.”

Günlüğü buraya kadar okurken aldığım notlara dönüyorum ara ara... Orada yazarlık yolunu izleri kadar, neyi / nasıl söyleyebileceğinin de sesini görebiliyorsunuz.

GÜNLÜK’Ü GÜNCE’DEN AYIRAN İÇSEL YOLCULUKLAR

Yaratıcı bakışın izleri her satırında kendini gösteriyor. Gide, Ataç gibi, bize kendini göstermek için yazmıyor. Kendi olduğu, kendini yaratıcı kıldığı için içsel yolculuklarda sürekli. Günlük’ü Günce’den ayıran da bu. Neyi / neden yazdığını bilmenin ötesinde, kendi yazı ibresini hep diri tutmak isteyen bir yazarın / anlatıcının aynasıdır günlük. Yazıya dönük zamanının simyası asıl burada oluşuyor bence.

Albert Camus’nün Defterler’inde de4 gözlediğimizdir. Ondaki zamanın/günün notları içtenlikli olmanın ötesinde her güne taşınan yaratıcılığının kayda geçirilmesidir. İleriki zamanlara Camus anlatısını / düşünce yapısını belirleyen her şey bu günlüklerde belirir.

KENDİNİ KAPILARDAN GEÇİREN YAZARDIR ANDRé GIDE

Bir bakıma Gide’in günü yazılan sözlerini çağrıştırır Camus’nün yolculuğu. Zira yazınsal belleğin labirentlerinde gezinirsiniz André Gide’in günlüklerini okurken. Yaşama / yaşadıklarınıza oradan bakarsınız.

Çağrısı olan bir yazardır. Bunu da neyi / nasıl yaşamanız gerektiğini hissettirerek yapar.

Onu iyi anlatıcı kılan da; yaşama / düşünme / edebiyat felsefesinin olmasıdır. Ahlâkçı olması, yapıtındaki düşünsel öz’ü gölgelemez; tam tersi neyi / niçin anlatıp sorguladığının bakışını taşır size.

Yaşama tutkusundan var olma inancına dek süren bir yolculuktur onun anlatı yolu. Bir bakıma kendini kapılardan geçiren bir yazardır Gide.

Onun bu yanlarını bize en iyi yansıtan günlükleridir. Orada yazara dair her bir şeyi buluruz. Yer yer bir anlatıya dönüşür günlüklerindeki metinler. Bir deneme, bazen bir öykü, kimi kez de roman ucu olarak belirir:

- “Buz pateni. Üstünde daha önce kimsenin kayamadığı buz. Sudan ayırt edilemiyor - kalleşlik - suyun üstünde kayıyormuşsunuz gibi – güneş ayna olan buzu aydınlatıyor- kendinizi görüyorsunuz üstünde- öyle ki, dönerken hızımla bedenimin eğikliği birleşince, boşluğa uzanıyormuş gibi hissediyor, Narkissos gibi o yansımanın üstüne eğilerek kendime çok yakından bakıyordum.” (s. 380)

- “Stendhal benim için asla bir besin olmadı; ama sürekli ona dönüyorum. O benim mürekkep balığı kemiğim; gagamı bileyliyorum onunla.” (s. 697)

Bu yanıyla biraz da Jean-Paul Sartré’ın Tuhaf Savaşın Güncesi (1939-1940)5, Gide’e bir selâm duruşu gibi gelir. Her koşulda yazılabilen günlüklerin kayda geçer yanı ânı yazınsallaştırmaktır. İçe dönüktür yazarın sesi, anlatımı. Kendi duygu / düşün yolculuğu.

André Gide’in yaptığı da bir yanıyla bu, diğer yanıyla da günlük yazımını bir edebî tür olarak pekiştirici kılmasıdır.

Denebilir ki, bir anlatıcının bize kendini anlattığı ilk metinlerdir günlükler. Neyi / nasıl düşündüğünü orada görebildiğimiz gibi uğraşının yan ve yönlerini de anlamamıza kapı aralar bu tür günlükler.

André Gide okuması için bir başlama noktası olduğunu söyleyebilirim Günlük’ün6.

¹ Günlük, André Gide, Çev. Fuat Pekin, 1990, MEB. Yay., 288 s.

² Günce I (1953-1955), Nurullah Ataş, 1972, TDK Yay., 489 s.

3 Bir Yazarın Günlüğü: I-II / 1873-1881, F.M. Dostoyevski, Çev. Kayhan Yükseler, 2005, YKY, 1210 s.

4 Defterler:1, 2, 3 - 1935-1959, Albert Camus, Çev. Ümit Moran Altan, 2002 / 2003, İthaki Yay., 193+289+276 s.

5 Tuhaf Savaşın Güncesi, Jean-Paul Sartré, Çev. Z. Zühre İlkgelen, 2006, İthaki Yay., 548 s.

6 Günlük (1887-1925) I André Gide, Çev. Orçun Türkay, 2022, YKY, 1524 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler