Alev Coşkun: ‘Atatürkçü, Kuvayı Milliyeci bir dip dalgası gerçekleşiyor!’
İncelemelerinde yakın tarih üzerine yoğunlaşan Alev Coşkun, 25’inci baskısı yapılan Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay kitabından sonra yazdığı, Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay (Cumhuriyet Kitapları) kitabını yayımladı. Milli Mücadele’nin en zor, en tartışmalı dönemini belgelere dayalı olarak ortaya koyan iki kitap şeklinde, 992 sayfa ve 1500 dipnottan oluşan incelemede, döneme ilişkin tüm kişisel anılar, Osmanlı ve İngiliz belgeleri de kullanılmış. Alev Coşkun ile Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay’ı konuştuk.
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak nitelik alır...
Mustafa Kemal Atatürk
BELGELERE DAYALI NESNEL BİR İNCELEME
- Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay isimli incelemeniz de çok önemli ayrıntılarla gelişiyor. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
Bu kitabın yazılmasını okuyucularım istedi, kitabın yazımında en önemli etken onlardır. Bugünlerde, 25. baskısı yapılan Samsun’dan Önce Bilinmeyen Altı Ay kitabımı okuyan, özellikle gençler, bana daima “Bundan sonra ne oldu?” sorusunu sordular. Bu soruya yanıt vermek için bu kitap üzerinde çalışmalar zaman içinde gelişti ve Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay ortaya çıktı.
- Soru net; bu kitap neden önemli?
Milli Mücadele destanının 100. yılını yaşıyoruz. Son yıllarda Atatürk Cumhuriyeti’ne saldırılar üst düzeye ulaştı. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i “yüz yıllık parantez” olarak tanımlayan aymazlar, yobazlar çıktı. Ancak tez-antitez kuramı da sosyolojik olarak kendisini gösterdi.
Cumhuriyet ve Atatürk Devrimleri’ne karşı olumsuz tutum ve politikalar, karşı tezi yarattı. Milli Mücadele’yi ve Cumhuriyet’in temel ilkelerini, Atatürk’ün Aydınlanma Devrimleri’ni benimseyen özgür bir gençlik kitlesi oluştu.
Atatürkçü, Kuvayı Milliyeci bir dip dalgası gerçekleşiyor... Milli Mücadele’nin ayrıntılarının belgelere dayanarak ve nesnel olarak ortaya konulması özellikle bugünlerde daha da önem kazanmıştır.
HEP MÜCADELE, HEP MÜCADELE!
- Neden 19 ay ve neden en zor?
Kitap, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da, Samsun’a çıkışından 10 Ocak 1921’de I. İnönü Zaferi’ne kadar geçen zaman dilimini ele alıyor. Bu dönem, Kuvayı Milliye’nin en zor dönemidir ve tam 19 ay sürmüştür. Hiçbir şey belli değildir, gelecek “meçhul”dür, bilinmeyendir.
Milli Mücadele okullarda nasıl öğretiliyor? Atatürk, Samsun’a çıktı. Amasya Bildirisi’ni yayımladı. Erzurum ve Sivas Kongrelerini topladı, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Meclis açıldı. İnönü ve Sakarya Savaşları oldu, zafer kazanıldı ve Kuvayı Milliye ordusu 9 Eylül’de İzmir’e girdi. Olaylar bu kadar basit değil.
Çizim: ZAFER TEMOÇİN
VELİAHT ABDÜLMECİT!
Oysa arada büyük mücadeleler, büyük olaylar var. Hatta asıl sorun Meclis açıldıktan sonra başlıyor. En zor dememizin sebebi o. İç savaş başlıyor. Bir taraftan Padişah bir taraftan iç savaş bir taraftan dış savaş, zorluklar, hep mücadele...
Öyle zorluklar içine giriyor ki Atatürk, bir ara Veliaht Abdülmecit’i resmen Ankara’ya davet bile ediyor. Eğer Abdülmecit daveti kabul etseydi tarih değişik yazılacaktı.
- Milli Mücadele’nin en zor dönemi olan bu 19 ayda, memlekette hüküm süren ve Mustafa Kemal’i de bu süre zarfında çıkmaza sokan o manzarayı biraz daha açar mısınız?
Halk 1912’de başlayan savaşlardan yorgundu, her evden şehitler verilmişti.
I. Dünya Savaşı’nı kazanan İngilizlere karşı savaş yapmanın akılsızlık ve çılgınlık olduğu kabul ediliyordu. İngiliz ya da Amerikan mandası düşüncesi yaygındı.
Atatürk, Anadolu’da mücadeleyi başlatmıştı ama, Anadolu’ya geçişinin henüz 50’inci günü savaş meydanlarında kazandığı “generallik” rütbesi elinden alınmış, askerlikten kovulmuştu. Ama milli örgütlendirmeyi binbir güçlükle sürdürüyordu.
AŞAMA AŞAMA DEVRİM!
- Önemle anımsattığınız üzere, Nâzım Hikmet’in dediği gibi, “Ateşi ve ihaneti görmüştük”…
Hem de nasıl! Aslında bir “efsane”, mazlum milletlerin ilk anti-emperyalist destanı adım adım gerçekleşiyordu. Ve 19 Mayıs 1919’dan 19 ay sonra ilk başarı olan I. İnönü Savaşı kazanıldı... Bu nedenle kitabın ikinci başlığı bir özettir: “İşgal, İç Savaş ve Diriliş”... Bu kitap, 19 aylık zaman diliminin, bu zor günlerin belgelere dayalı siyasal tarihidir.
- Mustafa Kemal, sinesinde bir sır gibi saklıyor Kurtuluş planını ve Cumhuriyeti…
Evet... 19 Mayıs 1919’da, Samsun’a çıktığında kafasında oluşturduğu kurtuluş planının ayrıntılarından hemen hiç kimsenin bilgisi yoktu.
Zaten kafasındaki planı da açıkça ortaya koyamazdı. “Bir direniş örgütü kuracağım, düzenli ordu oluşturacağım, bu yolla ülkenin dört bir yanını işgal etmiş olan İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan askeri güçlerini yurttan kovacağım, Padişahlığa son vereceğim, hilafeti kaldıracağım, sonunda bağımsız bir Cumhuriyet kuracağım” diye konuşamazdı.
Bunları söylese de kimse inanmazdı. Hatta Padişaha karşı çıktığı için hemen vatan haini ilan edilirdi.
ALİ GALİP’E VERİLEN EMİR: ‘MUSTAFA KEMAL’İ İNFAZ EDİN!’
- Mustafa Kemal’in başına gelmeyen kalmıyor…
Evet, kalmıyor. Mustafa Kemal, Amasya Bildirisi sonrası, 3 Temmuz’da Erzurum’a geldi ama 8 Temmuz’da Padişah, onun savaş meydanlarında kazandığı rütbelerini ve paşalığını (generalliğini) elinden aldı.
Giyecek sivil elbisesi yoktu, validen bir sivil elbise ödünç olarak alındı... Sivas’ta kongre sürerken, Padişah, emekli bir yarbay olan Ali Galip’i Paşa yaptı ve Elazığ Valiliği’ne tayin etti. Kendisine kongreyi basıp Mustafa Kemal’i tutuklama, gerekirse “infaz etme” (öldürme) görevi verildi.
Bu plan aslında bir İngiliz projesiydi. Ali Galip bu iş için Malatya’da hazırlık toplantılarını yaparken yanında İngiliz Gizli Servisi elemanı Binbaşı Noel vardı.
Mustafa Kemal bir yandan kongre ile uğraşırken öte yandan da Ali Galip’i ve onun etrafına aldığı ayrılıkçı kimi aşiret unsurlarını durdurmaya çalışıyordu. Ama elinde hiçbir kuvvet yoktu. Bu hain plan bütün belgeleriyle kitapta inceleniyor.
İÇ ÇELİŞKİLER VE ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİ
- Daha başka?..
Sadece bu değil, iç çelişkiler de var. Örneğin Sivas... Sivas Kongresi’nde onun başkan olmasını istemediler. Sivas Kongresi sürerken en etkin kişiler, kongrede Amerikan mandası kararının onaylanması için çalışıyorlardı. En yakın arkadaşları kimi zaman verdikleri sözleri tutmuyorlar, ona zorluk çıkarıyorlardı.
Örneğin İstanbul’da toplanan son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda kendisini başkan yapmak için söz verdiler. Ama bu sözlerini tutmadılar.
Anadolu’da en büyük askeri birliğe sahip olan Kolordu Komutanı Karabekir, Mustafa Kemal’in bildirilere ve telgraflara Temsilciler Kurulu Başkanı olarak imzasını koymasının doğru olmadığını kendisine bildiriyordu. Düşünün Mustafa Kemal’e “imza atma” diye adeta ihtar ediliyor.
Karabekir ayrıca Mustafa Kemal’in Sivas’tan ayrılmasına ve Ankara’ya gitmesine de karşı çıkıyordu. Elde para yoktu. Temsilciler Kurulu, Sivas’tan Ankara’ya gitmek üzere hazırlanırken elde bulunan para ile ancak birkaç tane ekmek, bir düzine yumurta alabilmişlerdi.
Bu kitap, Milli Mücadele’nin bu en zor döneminde Atatürk’ün, yokluklar, zorluklar, hileler ve acılarla, ancak tükenmez bir enerji ve azimle yaptığı çalışmalara ışık tutmaya çalışıyor. Atatürk’ün büyük liderliği, siyasal önderliği ve örgütçülüğü işte asıl bu dönemde ortaya çıkmış ve perçinlenmiştir.
Onun olaylara bakışı, en zor durumlarda bile duraksamadan ve sendelemeden dik duruşu, arkadaşlarını etkilemesi bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor ve önderliği tartışmasız bir noktaya ulaşıyor.
DİNE DAYALI İSYANLAR!
- Her şeye karşın 23 Nisan 1920’de Ankara’da Meclis açılıyor. Ne koşullarda açıldığı da önemli..
Evet, çok zor koşullarda Meclis açılabildi. İngilizler Meclis’in açılmasını hiç istemiyor. Meclis açılınca kendi sömürgelerindeki halkların harekete geçeceğini düşünüyorlar. İşte dine dayalı iç isyanlar bunun için başlatılıyor. İç boğuşma Ankara’nın ilçeleri Beypazarı, Nallıhan’a kadar geliyor. Bir adım ötesi Ankara...
- Bu iç isyanları açar mısınız? Çünkü kitabınızda da imlediğiniz gibi, Milli Mücadele üç cephede birden savaş demekti: Yabancı işgalciler, emperyalist İngiltere ve İstanbul’daki Padişah ve ona bağlı hükümetler...
O dönemde iç savaş, dış cepheden daha tehlikeliydi. Bunları İngiliz Gizli Servisi, Padişah’ın Bakanlar Kurulu ile birlikte düzenliyordu. İngiliz altınları da isyan bölgelerine akıyordu.
Padişah, ona bağlı hükümetler, işbirlikçiler, kutsal din duygularını kullanan şeriatçılar birlik olmuşlardı.
Atatürk bu nedenle “öncelikli işimiz yabanın işgal orduları değil iç savaştır” diyor.
ANTİEMPERYALİST NİTELİK
- Son yıllarda sıklıkla öne sürülmeye başlanan “Milli Mücadele sadece Yunan birliklerine karşı yapılan bir savaştır” diyenlere buradan da yanıtınız?
Bu görüşü özellikle “İkinci Cumhuriyetçi” adı verilen yazarlar, ileri sürüyorlar. Milli Mücadele “bağımsızlık” ilkesinin en önde tutulduğu, açık bir “anti-emperyalist” karaktere sahiptir.
Milli Mücadele’yi anti-emperyalist niteliğinden koparıp, sadece Yunan askeri birliklerine karşı yapılmış basit bir savaşa indirgemek istiyorlar. Bu görüşlerin o günlerin emperyalist devleti İngiltere’yi korumaktan başka bir fonksiyonu yoktur. Açıkçası, 100 yıl sonra yeni bir tür İngiliz işbirlikçiliği ile karşı karşıyayız. Bunlar günümüzün Ali Kemal’leridir.
Bu kitapta, her adımda emperyalist güçlerin kararları, Milli Mücadele’nin sadece Yunan askeri güçlerine karşı yapılan bir savaş olmadığı, o günün emperyalist güçlerine karşı da bir savaş olduğu belgelere dayalı olarak ortaya konulmuştur.
Çizim: ZAFER TEMOÇİN
İNGİLİZ GİZLİ BELGELERİ
- Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay, karşıdevrimcilere tam olarak nasıl bir yanıt?
Karşıdevrimciler, halifeciler, yeni Osmanlıcılar, son padişah Vahdettin’i aklamak için bütün tarihi gerçekleri altüst ediyordu. Bu kitapta Vahdettin’in işbirlikçiliği, yabancı çıkarlarına yaptığı hizmetler, İngiliz gizli belgelerine dayanarak ortaya çıkarılıyor.
Milli Mücadele’nin gerçeklere ve belgelere dayanan öyküsü, hem Türk Tarihi hem de insanlık tarihi için önemlidir. Kitabın en önemli niteliği gerçeklere ve belgelere dayanmasıdır.
BİLİMSEL YAKLAŞIM
- Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay’da izlediğiniz bilimsel yaklaşımı açar mısınız?
Daha önceki kitaplarımda izlenen bilimsel yaklaşımı Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay’da da uyguladım.
Kitapta toplumsal çerçeve, iç ve dış siyasal olaylar, bunların altyapıları, arka planları ile her birini tetikleyen gelişmeler ve etkiler üzerinde ayrıntılı incelemeler, değerlendirmeler, yorumlar yapılmıştır.
Olayları etkileyen ilişkiler ve kişiler üzerinde özellikle durulmuştur. Olayların içinde rol alan aktörlerin kişisel durum ve tavırlarına önem verilmiş; olayların içindeki parçaların birleştirilerek, senteze varılmasına çalışılmıştır.
Kitapta ileri sürülen her olay, her yargı, belgeye bağlanmıştır. Belgesiz hiçbir konuya yer verilmemiştir. 1500’ü aşkın dipnot kullanılmıştır. Kitabın önemli niteliklerinden birisi, hemen her bölümde yapılan ara değerlendirmelerdir.
Bu değerlendirmelerde olayların altyapıları ve onları etkileyen arka plan unsurları ele alınıp yorumlanmaktadır. Bu değerlendirmelerde günün siyasal koşulları ve gerçekleri, olaya karışan kişilerin o günkü psikolojik tutum ve tavırları da analiz edilmeye, çözümlenmeye çalışılmıştır.
- Uzun soluklu bir inceleme..
Doğrudur. Samsun’dan Önce 6 Ay, Mondros’tan Atatürk’ün Samsun’a çıkışına kadar geçen dönemi inceler. En Zor 19 Ay ise, 19 Mayıs 1919’la, I. İnönü Savaşı arasındaki zorluklarla dolu dönemi inceliyor. Atatürk ve birlikte mücadeleye başlayan arkadaşlar arasında filizlenen çelişkilere de belgelere dayalı olarak yer verilmiştir.
Milli Mücadele destanı 100’üncü yılını doldurdu. Milli Mücadele kütüphanesine, özellikle Atatürk’ün önderlik gerçeğine katkıda bulunabiliyorsam kendi mutlu sayarım.
Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay - İşgal, İç Savaş, Diriliş 1 / Alev Coşkun / Cumhuriyet Kitapları / 488 s.
Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay - İşgal, İç Savaş, Diriliş 2 / Alev Coşkun / Cumhuriyet Kitapları / 504 s.
En Çok Okunan Haberler
- İşte en yüksek faiz veren bankalar...
- Teğmene çirkin saldırıda yeni gelişme!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- Muazzez İlmiye Çığ’ın ardında bıraktığı ‘karanlık iddia’
- İmamoğlu'ndan Bakan Tunç'a sert yanıt
- Özel'den dikkat çeken Kılıçdaroğlu kararı
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'
- Cemal Enginyurt'tan Cumhuriyet'e ilk açıklama!
- Tutuklu hemşire: İlaçlar ziyan olmasın diye satıyorduk