Zirveden dibe doğru...

“Sevgili dostum, saat 17.00’deki ‘happy hour’ı kaçırmayalım. Birer tek atıp İsveç’in yoksullar sınıfına girmiş olmamızı kutlayalım”... “Tamam Dejan, kutlayalım. Bari parti liderlerini de çağıralım. Elbirliğiyle yarattıkları tablo için tebrik ederiz.” “Aman, bunların kutlama için de paraları varmış deyip emekli maaşlarını biraz daha kırparlar...” “Güleriz acınacak halimize” denir ya, bizim durumumuza tam uyuyor.

Zirveden dibe doğru...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.11.2020 - 05:30

En can sıkıcı durumu bile mizah yaparak geçiştirmeyi beceren Sırp arkadaşım Dejan, AB ülkelerindeki yoksulluk istatistiklerini bu yüzden kutlamak istedi. İroni tabii. AB istatistiklerine göre, 10 milyonluk İsveç’in yüzde 19’u yoksulluk ve sosyal izolasyon sınırında. Dejan da emekli olarak, “happy hour’ı kaçırmayalım” derken yoksulluk sınırındaki emekli maaşlarına vurgu yapmak istiyor. Haksız değil. Emekliler için akşam bir restorana gitmek artık bayağı fedakârlık anlamına geliyor. Çünkü restoranlar pahalı ama maaşlar sosyal refah ülkesi için yüz akı değil. AB istatistikleri de bu gerçeği yansıtıyor. Ülkenin imajı çok parlak ama gerçek bu. Zaten bir haftadır bunun üzerine yığınla yazı okudum. Tanınmış kalemlerin yazılarında, İsveç’in zirveden dibe doğru füze hızıyla nasıl düşmekte olduğu, bir zamanlar dünyanın en güçlü işçi sendikaları konfederasyonunun dişleri dökülmüş yaşlı kaplana döndüğü ve vergi cennetlerine kaçırılan paralardan söz ediliyordu.

VERGİ ADALETSİZLİĞİ

AB istatistiklerini büyük gazetelerden sadece Aftonbladet küçük bir haber olarak verdi. Diğer büyük gazeteler görmezden geldi. Utandılar mı acaba diye düşünmedim değil. Ünlü gazeteci-yazar Jan Guillou da Aftonbladet’teki yazısında büyük gazetelerin haberi görmezden gelmesine dikkat çekti. Yazar 1980’de eşitlikçi politikada dünyanın zirvesinde olan İsveç’in 40 yıl içinde zengin ülkeler içinde eşitsizlikte nasıl dibe vurma yarışına girdiğini anlattı. Eşitlik kavramından, ayrım gözetilmeden herkese aynı fırsat eşitliğinin tanındığını, gelir dağılımında adalet sağlandığını, haklardan yararlanmada herkesin eşit hakka sahip olduğunu anlamak gerekiyor. Eşitsizlikte bunun tam tersi. Evet, gelir dağılımı 40 yılda derin bir uçurum gibi açıldı. 15 yıldır bu konuyu defalarca yazmıştım. Guillou, geniş bir perspektiften yükseliş ve düşüş serüvenini yüz yıllık tarih içinde ele alarak, dünya politik konjonktürünün etkisini net olarak gözler önüne seriyor. Özetle şöyle: Bilindiği gibi yükseliş sosyal demokratların eseri. Ama sosyal demokratların parlayıp, ideolojilerini politikaya yansıtıp sosyal refah devletini kurmaları, Sovyet Devrimi’nin estirdiği rüzgâr sayesinde oluyor. Liberaller ve muhafazakârlar devrim rüzgârının İsveç’i de etkisi altına alacağından korktukları için seslerini kısıp sosyal demokratların iktidar olmasını tercih ediyorlar. Sosyal demokratlar da varsıldan daha fazla, yoksuldan daha az vergi alarak sosyal refah devletini kurarak dünyaya örnek oluyor.

YENİ LİBERALİZM DALGASI

Sovyet devrimi İsveç’te nasıl sosyal demokratların önünü açmışsa, yeni liberalizm dalgası da muhafazakârların önünü açtı. Sosyal demokratlar da merkeze kayarak muhafazakârlara yakınlaştı. Sonuç ortada... Düşük oy oranıyla hep parlamentoda olan ama hiçbir zaman iktidar ortağı olamayan ve her zaman sosyal demokratları destekleyen Sol Parti hariç diğerlerinin politikalarıyla bugün kolu kanadı kırılmış, yüzde 19’u yoksulluk sınırında yaşayan bir İsveç yaratıldı. Irkçılığın güçlendiği Avrupa’nın diğer ülkelerinde de durum farklı değil. Vergi ve gelir dağılımı politikalarında uzman, Kapital adlı kitabıyla büyük yankı uyandıran Fransız iktisatçı Thomas Piketty’e göre, bu çöküşün önüne geçmek için vergi politikasında AB’nin merkezi bir çizgi belirlemesi gerekiyor. İsveçli uzmanlar da İsveç’in AB üzerinde bu konuda baskı kurmasını istiyor. Ancak iktidardaki sosyal demokratlarla, çevrecilerde böyle bir niyetin işareti görülmüyor. Dahası vergi tahsili konusunda çok ciddi olduğu sanılan İsveç’ten son 10 yılda yaklaşık 600 milyar kronun (Yaklaşık 60 milyar Avro) vergi cennetlerine kaçırıldığı yazılıyor. Avrupa’dan kaçırılan paraların da yılda 60 milyar Avro dolayında olduğu ileri sürülüyor. İsveç’te zenginler daha zenginleşirken yoksullar daha da yoksullaşıyorsa varın diğer AB ülkelerini düşünün. İnsanların çaresizlikten kıvrandığı bu ortamda ırkçılar da semirdikçe semiriyor. İktidara yürüyorlar. 

osman.ikiz@gmail.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler