Yüksekdağ'ın eşi mal varlıklarının olmamasına bakın ne tepki verdi?
HDP Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Mal varlığım yok, bizimkiler de boş göndermişler. AKP haber sitelerinden biri haber yapmış, ‘malı mülkü kocasının üstüne’ diye başlık atmış. Eşim görmüş aradı. Etkin Haber Ajansı’nda çalışıyor. Onun da malı mülkü yok, borcu var. Ajansın borçlarını yayınla dedim" dedi.
HDP Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ, AKP-MHP saflaşmasına karşı parlamento içindeki ve dışındaki siyasi partilerin bir araya geleceği bir demokrasi cephesi çağrısında bulunuyor. Yüksekdağ, başkanlık sistemi konusunda ise net: "Türkiye'nin ihtiyacı yok. İhtiyaç olsa biz önerirdik."
- AKP'nin kıyıcı siyasetine karşı daha güçlü ve yeniden düzenleme ihtiyacından söz ediyorsunuz. Nasıl bir düzenleme bu?
Ortaklaşma zeminimizin daha güçlendirilmesi gerekiyor. Asgari demokrasi zemininde daha fazla ortaklaşan, birleşen, safları daha fazla sıklaştıran bir pozisyon almamız gerekiyor. Biz arada boşluk bıraktığımızda bu boşluğu daha da derinleştirmeye, bizi parçalayıp atomize etmeye teker teker ayrı ayrı durduğumuz yerlerde katletmeye devam edecekler. Barış ve demokratik çözüm programı etrafında birleşmeye ihtiyacımız var.
- Evet ama bir yandan da doğu ve batı arasındaki yarılma büyüyor.
Çok tehlikeli bir yarılma yarattı AKP iktidarı son dönem içerisinde. Biz bu yarılmanın derinleşmemesi için azami çaba göstermeliyiz. Şu anki aşamada tarihsel bir kopuş olduğunu söyleyemem. Yani koparmayı tam anlamıyla başaramadılar. Ama bir yarılma ortaya çıkardılar. Bu yarılmayı ortadan kaldırabilmek için işte sözünü ettiğim birleştirici siyasi çizgiyi ön plana çıkarmak gerekiyor.
Iki kesim var. Bir tarafta rejimi tekçi ve otoriter bir biçimde değiştirmeye uğraşanlar var. Diğer tarafta da rejimin halkçı, demokratik ve barışçıl bir biçimde değişmesini isteyenler var. İşte bu tarafın artık netleşmesi lazım. Bu taraf kendi içerisinde parçalı. Birbiriyle arasında mesafe var. Bakın diktatörlük isteyenler rejimi anti demokratik ve baskıcı bir şekilde değiştirmek isteyenler nasıl sıkı bir şekilde saflaştılar. MHP'sinden tut AKP'sine varıncaya kadar rejimin anti demokratik yeniden tesisini isteyenler saflarını netleştirdiler. Ama demokrasi isteyenlerin bu diktatörlüğe tek adam tek parti rejimine karşı çıkanların safları daha netleşmiş değil. Bizler o nedenle ortak program etrafında çok net söylüyorum; diktatörlüğe karşı demokrasi programıdır bu.
- Bir demokrasi bloğundan mı söz ediyorsunuz?
Aynen. Bugün demokrasi isteyenler arasındaki ayrım noktaları uzlaşmaz değildir. O nedenle bizler bu uzlaşma noktalarını ortaya çıkarmalıyız. Türkiye'de bir demokratik bir anayasanın alt yapısını oluşturacak bir demokrasi bloğunu oluşturma şansı ve koşulu var. Ve bunu tek bir kanaldan değil çoklu kanaldan yaşama geçirebiliriz. Neden parlamento çatısındaki muhalefetle parlamento dışındaki muhalefeti birleştirmeyelim. Daha dinamik, sinerjisi yüksek bir muhalefet ortaya çıkarmayalım.
- AKP milletvekili Galip Ensarioğlu, hükümetin çözüm sürecinden vazgeçmediğini ve devletin Öcalan ile görüştüğünü söyledi. Ne diyorsunuz?
Bunlar gerçekten çok kötü siyasi hileler. Esnaf kurnazlığı zihniyetiyle bu soruna yaklaşıma ve sorunu tolere etme şansları artık kalmamıştır, tükenmiştir. O nedenle yapılan bu yönlü açıklamaları gerçekten çok traji komik buluyorum. Acı acık gülmekten başka bir şey yapamıyoruz. 'Öcalan ile hala görüşülüyor'. Buna kendi çocuklarını inandırabiliyorlar mı acaba? Çok açık biçimde Kürt sorununun çözümü ve demokrasinin tesisi konusunda siyasi iktidar savaş, yıkım, inkar zeminine yeniden dönmüştür.
- Masa yeniden kurulur mu?
Eskisi gibi nerede kalmıştık diyerek görüşmeye tekrar devam edemezler. Şunları yapmak zorundalar; artık bir izleme kurulu eşliğinde bir müzakere masasına oturmak zorundalar. Bu sorun ancak yeniden böyle konuşmaya başlanabilir. İkincisi sorunu kendi tekellerine alma dayatmasından vazgeçmek zorundalar. Çözüm süreci konusunda Meclisin sorumluluk alması gerekiyor, meclis mekanizmalarının işletilmesi gerekiyor. Tayyip Erdoğan'ın iki dudağı arasında kalamaz bu sorun. Artık meclisin garantörlüğünde bu sürecin yürütülmesi gerekiyor. Artık eskisi gibi olamaz, izleme kurulu da olmak durumunda, gözlemci heyeti de olmak durumunda. Her şeyden önce parlamentonun denetiminde bir komisyonda bu konunun tartışılması gerekiyor.
- Yarın öbür gün yeni anayasa tartışmaları başlayacak. Kırmızı çizgileriniz var mı?
Her şeyden önce şunu söylemeliyim demokratik bir tartışma zemininin olmadığı yerde yeni anayasa da olmaz. Gerçek, sahici, demokratik bir anayasa tartışmasına ihtiyacı var Türkiye'nin. Demokratik katılımcılığın önünün açılması gerekiyor. Biz teklif ediyoruz buyrun. Eğer yasalar çıkarılacaksa, kararnameler çıkarılacaksa oturalım anlaşalım, sivil toplum örgütlerinin katılabileceği, bütün parlamento içindeki partiler değil sadece dışındaki partilerin katılabileceği, halkın katılabileceği bir demokratik anayasa tartışma sürecini koruma altına alacak yasalar çıkaralım meclisten.
Senin bilmem kaç milletvekili elde ettiğin çoğunluğa dayanarak anayasayı kafana göre oluşturma, ondan sonra referanduma götürme çoğunluğunu elde etme yoluyla çıkarılacak bir anayasanın demokratik olduğunu nasıl iddia edecekler.
- Temel tartışma noktası da herhalde başkanlık sistemi olacak. İş oraya geldiğinde HDP ne diyecek?
Bizim bir başkanlık sistemi tartışmamız yok. Başkanlık sistemi tartışmasını yapan AKP Saray iktidarıdır. Gündeme getiren de odur. Bizim başkanlık rejimi diye bir gündemimiz yok. Bizim böyle bir tartışmamız da yok. Bizim ana eksenimiz Kürt sorunun çözümü temelinde başlatılan sürecin yeniden canlandırılması ama bununla birlikte de demokratik anayasa, katılımcı demokratik rejimin inşa edilmesidir. Türkiye toplumunun bir başkana ihtiyacı olduğunu düşünseydik programımızda göğsümüzü gere gere bir de başkanlığa ihtiyaç var bunu da yazıyoruz derdik. Demedik çünkü böyle bir şeyin Türkiye toplumunun siyasi ve toplumsal yaşamına hiçbir katkısı yoktur, biz buna inanıyoruz. Ihtiyaç olsaydı önerirdik.
- AB'nin son tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz. Mülteciler için Türkiye'ye rüşvet verdi ve kendisinin temel prensiplerinden ifade özgürlüğünü unuttu.
Öncelikle Avrupa çok yanlış bir yatırım yaptı. Siyasi bir yatırım ama çok yanlış bir yatırım. Zarara girdiklerini kısa bir süre sonra görecekler. Çünkü bir taraftan mülteci sorunun çözülebilmesinin yolu bölgede Suriye'de savaşın durdurulmasıdır. Suriye'nin barışçıl demokratik dizaynıdır.
Türkiye hükümeti mültecileri tutacak, güzel. Peki bir taraftan Türkiye mültecileri tutacağı sözünü veriyor ama diğer taraftan da daha fazla mülteciye yol açacak savaşı tırmandırıyor. AB'nin her şeyden önce Türkiye'yi Suriye'de barışçıl çözüme ikna etmesi lazım.
- Basın danışmanınız Ece Şimşek’in gözaltına alınmasına ne diyorsunuz?
Önceki günden bu yana merkezinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) durduğu bir gözaltı furyası yaşanıyor. Değişik kentlerden 18 sosyalist genç gözaltına alındı. Bunların çok önemli bir kısmı Suruç katliamından yaralı kurtulan SGDF üye ve yöneticileri. Gözaltına alınanlar arasında 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde partimizden aday olan arkadaşlarımız var. Yine basın danışmanım Ece Şimşek de gözaltında. Öyle görünüyor ki Suruç’ta katledemediklerini tutuklama yoluyla susturmak istiyorlar. IŞİD’liler ise dışarıda yeni katliam planları yapıyor.
Suruç katliamı 20 Temmuz’da yaşandı. Aradan geçen 5 aylık süreçte etkin bir soruşturma yürütülmedi. Katliamı yapan IŞİD’e karşı etkili operasyonlar yapılmadı. Göstermelik bir kaç operasyonda gözaltına alınanlar da çoğunlukla serbest bırakıldı. Bu yapılmadığı içindir ki 10 Ekim’de de Ankara katliamı yaşandı. Ankara katliamı için de etkin bir soruşturma yürütüldüğü söylenemez. Dosyalara hızla konulan gizlilik kararları soruşturmanın güvenliğini sağlamak için değil, adeta gerçek faillerin ve sorumluların üstünü örtmek için alınıyor. Oysa aynı yargı ve emniyet mekanizması söz konusu iktidara muhalif olanlar, ilericiler, sosyalistler olduğunda hızla harekete geçip tutuklama terörü estiriyor. Suruç katliamını yapan IŞİD’liler dışarıda, katliama uğrayan, yaralı kurtulan ve katliamlara karşı demokratik eylem hakkını kullananlar içeride. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu tutumun ne siyasette, ne evrensel hukuk normlarında ne de vicdanda yeri yoktur. Yine de umudumuz güçlü. Bu kötülük ve karanlık iyilerin direnişiyle atlatılacaktır.
BENİM DE EŞİMİN DE MALI MÜLKÜ YOK
Mal varlığım yok bizimkiler de boş göndermişler. AKP haber sitelerinden biri haber yapmış, 'malı mülkü kocasının üstüne' diye başlık atmış. Eşim görmüş aradı. Etkin Haber ajansında çalışıyor. Onun da malı mülkü yok, borcu var. Ajansın borçlarını yayınla sende dedim. Zaman zaman eşimi, ailemi hedef alıyorlar.
AĞABEYLERİM ÇELİK YELEK GİY DİYOR
Saldırılar nedeniyle ağabeylerim çok sık uyarıyor. Çelik yelek giy falan diyorlar. Zaten eşim bu işin içerisinde, siyasal mücadeleden gelmiş olduğu için biraz daha antrenmanlı.
En Çok Okunan Haberler
- AKP'den yanıt geldi!
- Atatürkçü teğmenler, tarikatçı bakan!
- Mesele cami değil sen anlamadın mı?
- Yasadışı bahis soruşturmasında 2. dalga!
- Antik çeşmeden 1800 yıl sonra su akmaya başladı!
- Komisyonda kavga: Yerlikaya ve CHP'li Başarır itişti!
- Nasuh Mahruki'ye tutuklama!
- İmamoğlu davasında savcı 'rapor' aldı
- Yol haritasını belirledi
- ABB'de 2 yönetici görevden alındı!