Yüksek mahkeme 'delil' istedi... Tutuklama kararları gerekçeden yoksun
Anayasa Mahkemesi, tutuklu Mehmet Altan ve Şahin Alpay’la ilgili verdiği hak ihlali kararı gerekçesinde, “yazı ve konuşmaların” tek başına tutuklama gerekçesi olamayacağını belirterek “tutuklu gazeteciler” açısından yeni ilkeler belirledi. Yüksek Mahkeme, tutuklama için “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti”nin ve “somut olguların” gösterilmesi gerektiğine işaret etti. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, Cumhuriyet davasındaki suçlamaları da çürütecek nitelikte.
OHAL sürecinde tutuklu gazetecilerle ilgili ilk kararını veren Anayasa Mahkemesi (AYM), bundan sonra tutuklu gazeteciler sorununa nasıl yaklaşacağına ilişkin ilkelerini de belirlemiş oldu. AYM Tutuklu gazeteci ve yazarlar Altan ve Alpay ile ilgili verdiği hak ihlali kararının gerekçesinde, tutuklama tedbirinin hukuki olmamasının yanında, tutuklamaya neden olan yazı, açıklama ve konuşmaların suç işlendiğini göstermesi için yeterli bulmayarak “somut olgular” istedi, “beraat” gibi gerekçeler ortaya koydu. Ayrıca hükümet yetkililerinin AYM’nin yetkisini aştığı eleştirilerine de yanıt niteliğinde ifadelere yer verilen kararda, yargı mercilerinin tutuklama tedbrine ilişkin takdir aralığını aşıp aşmadığının Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi olduğuna işaret edildi.
Kararda, Altan’ın tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen söz ve konuşmalarının Star gazetesinde 2010’da yayımlanan “Balyoz’un anlamı” başlıklı yazı, darbe teşebbüsünden bir gün önce Can Erzincan TV’de yayımlanan programdaki konuşması ve kendi internet sitesinde 20 Temmuz 2016’da yayımlanan “Türbülans” başlıklı yazıdan ibaret olduğuna dikkat çekildi. Star gazetesinin FETÖ yayın organlarından biri olduğuna dair iddia bulunmadığı belirtilen kararda, “Soruşturma makamlarının bu dönemde FETÖ/PDY’nin bir suç örgütü olduğuna ve bunun kamuoyunca bilindiğine dair bir tespit ve iddiası da mevcut değildir. Soruşturma makamlarını, anılan soruşturmaların başlamasından üç yıl önce yazılmış ve yazıldığı dönemde ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan güncel bir davaya ilişkin yazının FETÖ/PDY’nin amaçları doğrultusunda kaleme alındığı kanaatine sevk eden olgusal temeller ortaya konulmamıştır.”
‘Kuvvetli belirti yok’
Altan’ın, Can Erzincan TV’de darbe teşebüsünü bir gün önceden bildiği suçlamasına neden olan sözlerine değinilen kararda, “Bu sözlerin tereddütsüz bir şekilde darbe çağrısı olarak nitelendirilmesi ve başvurucunun bunları ertesi günü gerçekleşecek olan darbe teşebbüsünü bilerek kamuoyunu buna hazırlamak amacıyla söylediğinin kabul edilmesi zordur” ifadesi kullanıldı. Kararda, başvurucunun bu sözleri darbe teşebbüsünün ortamını hazırlamak amacıyla söylediğinin olgusal temellerinin soruşturma makamlarınca ortaya konulamadığı vurgulandı. Mahkeme, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasında suç işlendiğine dair delil olarak Altan hakkında “ByqLock” üzerinden yapılan bazı yazışmaları gösterdiğini belirterek “Bununla birlikte somut olayın koşulları ve başvurucu hakkında kullanılan ifadelerin içeriği dikkate alındığında bunların tek başına suç şüphesini gösterir kuvvetli bir belirti olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir. Bu itibarla hâkimliğin ortaya koyduğu gerekçeler kapsamında somut olayda suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.”
‘OHAL de olsa...’
OHAL döneminde hakların durdurulmasına ilişkin anayasanın 15. maddesi yönünden olayı değerlendiren mahkeme, suç işlendiğine dair belirtinin bulunmaması durumunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin tüm güvencelerin anlamsız hale geleceğine vurgu yaptı. Kararda, “Dolayısıyla hangi nedenle benimsenmiş olursa olsun olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair belirti bulunmadan tutuklanmaları ‘durumun gerektirdiği ölçüde’ bir tedbir olarak kabul edilemez. Bu itibarla, olağanüstü hal döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen anayasanın 15. maddesinin, başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik anayasanın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir” denildi.
Gerekçede, basın ve ifade özgürlüğü yönünden yaptığı değerlendirmede ise müdahalenin ihlal oluşturmaması için sadece kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunmasının yeterli olmadığına işaret edildi. Kararda, buradan yola çıkılarak olaya ilişkin şöyle denildi: “Tutuklama tedbirine başvurularak ifade ve basın özgürlüklerine müdahale edilmesinin hangi zorlayıcı toplumsal ihtiyaçtan kaynaklandığı ve demokratik toplum düzeninde neden gerekli olduğu somut olayın özelliklerinden ve tutuklama kararının gerekçelerinden anlaşılamamaktadır. Başvuru konusu olayda tutuklama gerekçelerinde, yayımlanan yazılar, Can Erzincan TV’de yapılan konuşmalar dışında herhangi bir kayda değer somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı etki doğurabileceği de açıktır. Açıklanan nedenlerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan temelde yazılarına ve konuşmalara dayanılarak başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanması ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin olarak olağan dönemde anayasanın 26. ve 28. maddelerinde yer alan güvencelere aykırıdır.”
OHAL nedeniyle bu özgürlüklere yapılan müdahalenin meşru olup olmadığını inceleyen mahkeme, anayasanın 15. maddesi kapsamında ifade ve basın özgürlüğünün OHAL durumunda sınırlandırabileceğini kaydetti. Ancak bu müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının incelenmesi gerektiği ifade edilen kararda, “suç işlendiğine dair belirti olduğu ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasının durumun gerektirdiği ölçüde bir müdahale olmadığı sonucuna varıldığı” kaydedildi. Kararda, “Bu itibarla olağanüstü hal döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen anayasanın 15. maddesinin, başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik anayasanın 26. ve 28. maddelerinde belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir” denildi. Altan’da anlatılan gerekçelerin aynısı, Alpay’ın kararında da anlatıldı. Kararda, “Başvurucunun görüşlerini Zaman’da yayımlanan yazılarında dile getirmiş olması da bu yazıların FETÖ/PDY’nin amaçlan bilinerek ve bu amaçlar doğrultusunda kaleme alındığına dair -tek başına- yeterli bir olgu olarak değerlendirilemez” denildi.
Cumhuriyet davası
AYM’nin gerekçeleri, Cumhuriyet davasındaki suçlamaları da çürütecek nitelikte. Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapan savcılık ve mahkeme, Cumhuriyetçileri FETÖ ile bağlantılandıracak haber dışında somut olgu ve belirti ortaya koyamadı.
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!