Yeni Avrupa'da Türkiye'nin yeri
Türkiye uygarlaşma projesini terk ederek tek taraflı bir dış politika yürütmemeli...
Uzun yıllar yurtdışında gazetecilik yapmanın bana öğrettiği en önemli bilgilerden biri Türkiye’nin dışardaki dünyaya kalın bir duygu perdesinin ardından baktığı oldu. Belli klişelere sıkışmış bir Batı anlayışı var Türk kamuoyunun. Bu bazı kesimlerde abartılı bir hayranlık, bazı kesimlerde açık bir düşmanlık ve genel olarak da Türkiye’ye karşı el altından yürütülen komplo teorilerine inanma şeklinde kendini gösteriyor. Oysa tüm bu yaklaşımlar duygusaldır ve Türkiye’nin dış politikada kapsayıcı, akılcı, bilimsel ve gerçekçi bir yaklaşıma büyük ihtiyacı var.
Buna en güzel örneklerden biri Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olma projesidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu kör duygusallık bağlı olduğumuz davaları bize haklı bir biçimde savunma şansı tanımıyor. Türkiye geçiş dönemi yaşayan Avrupa’nın tüm unsurlarını anlamadan saygın, eşit ve sözü geçer bir ülke olma hakkını elde edemez.
Türkiye AB konusunda kendisini haksızlığa uğramış hissediyor. AB’nin kendi içinde olduğu kadar Türkiye’ye karşı da çifte standart uyguladığı siyasi bir gerçektir. Türkiye’nin bu süreçte başını ağrıtan Kıbrıs meselesinde AB göz göre göre taraf olmuş ve bölünmüş bir ülkenin bir kesimini kendi içine katarak bizzat yarattığı ilkelere de ters düşmüştür. Ancak dış politika diye isimlendirdiğimiz siyasi oyun da tam olarak budur işte. Diğer ülkeler ya da kurumlar Türkiye’nin çıkarlarını ve hedeflerini engelleyecek, önüne taş koyacak ve bizi sıkıştıracak hamleler yapabilirler ve bu son derece doğaldır. Siyasetin özü de budur zaten. Türkiye’ye düşen bu tür hamleleri öngörmek, engellemek ve sonuçlarını kendi çıkarlarına göre şekillendirmek olmalıdır. Bütün ülkelerin çıkarlarının dünyanın diğer ülkeleriyle uyuşmasını beklemek saflık olur. Türkiye kendi devleti adına koyduğu 50 yıllık bir projeden duygusallık adına vazgeçemez. Bu eğer bir uygarlık projesiyse sonuna kadar gidilmeli ve elde edilmelidir. Eğer taktiklerde hata varsa strateji ve yaklaşımlar değiştirebilir. Asıl olan Türk halkının ekonomik refahı, temel hakları ve demokratik ilerlemedir. Şimdi AB’nin yaşadığı sorunlar nedeniyle kötü durumda olduğu yönünde görüşler var. Tüm dünyayı etkileyen ekonomik krizin siyasi bir geçiş dönemi yarattığı doğru ancak Türkiye’nin yerini iyi bilerek ayaklarını sağlam basması işte tam da bu dönemde önemli. Türkiye bir ayağını Batı’dan çekerse dengesini yitirir.
AB’nin Türkiye’yi halkının çoğunluğu Müslüman olduğu için almak istemediği ve aslında bir Hristiyan klubü olduğu savları bütünüyle zırvadır. AB içinde de her yerde olduğu gibi ileriyi görenlerle yerleşik düzene tutunmak isteyenler arasındaki kavgadan kaynaklanıyor bu tartışma. Bir tarafta Rusya ve İran’a kadar genişlemiş ekonomik ve askeri olarak güçlü bir Avrupa hayali vardır diğer tarafta ise bu açılıma karşı bir korku. Bu eskiyle yeninin arasındaki olağan kavgadır. Bu krizden AB’nin ne durumda çıkacağı belli değil ancak yeni Avrupa’da da Türkiye’ye bir yer mutlaka bulunacaktır.
https://twitter.com/#!/elcinpoyrazlar
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı