Türkiye’nin ‘icat çıkaranları
Türkiye’nin okullarından çıkıp geleceklerini Silikon Vadisi’nde arayan gençlerimiz... Onların başarı öykülerinden çıkaracağımız dersler de var.
Robotlar, nesnelerin interneti, yenilikçilik... Dijital çağın ayrı bir evresindeyiz. Ve kaçış yok. Bilim ve teknoloji dünyasında kimler önde?
Oyunun kuralları yeniden değişiyor. Türkiye, Sanayi 4.0’ı yakalayabilir mi? İnovatif olamadan nasıl rekabetçi olabilecek?
Türkiye’nin okullarından çıkıp geleceklerini Silikon Vadisi’nde arayan gençlerimiz... Onların başarı öykülerinden çıkaracağımız dersler de var.
San Fransisco sokaklarında buluşma yerine doğru ilerlerken kafamda da bir soru: Neden bir barda toplanıyoruz? Hafif bir caz müziğinin hâkim olduğu loş mekânın tahta merdivenlerinden yukarı kata çıkıp hem İngilizce hem Türkçe konuşulan o küçük topluluğun içine katılıp sohbeti biraz koyulaştırınca da anlıyorum nedenini. O bar da tıpkı benzerleri gibi Silikon Vadisi’ni oluşturan ekosistemin bir parçası. İş çıkışı buluşulan, akla gelen bir fikrin, bir projenin paylaşıldığı, farklı düşüncelerin birbirinden beslendiği, kimi zaman bir girişimin kendine bir yatırım aradığı.
Ritmi, heyecanı hissetmemeniz mümkün değil... Yanıt aradığım sorularımın biri Türkiye’deki başarılı beyinlerin neden bir noktada yönlerini Silikon Vadisi’ne çevirdiği? Eren, Can, Fatih, Özgün, Mehmet Nuri... Hepsi de Türkiye’de doğmuş, bu ülkenin okullarında yetişmiş başarılı gençler. Öykülerine geleceğiz. Ama önce soruyu şöyle açalım... Yeni ve farklıyı en hızla üretenin kazandığı bir dünya bu. O zaman “Yeni” ortaya nasıl çıkıyor? Yenilikçilik ya da inovasyon dediğimiz şey nasıl doğuyor? Nasıl gelişiyor? Fikirlerin doğması, ürün ya da hizmete dönüşmesi yani bir anlamda paraya dönüşmesi, ülkelerin ekonomik kalkınmalarının en itici gücü.
Peki neden kimi ülkelerde “yeni ve farklı olanı” yaratmak daha kolay, kimilerinde daha zor? Bu sorular aslında bir yıl kadar önce İstanbul’da Siemens Türkiye CEO’su Hüseyin Geliş ile bir söyleşi için buluştuğumuzda ortaya dökülmüştü. Geliş, bu soruların yanıtı için en doğru adresin Silikon Vadisi’ne giderek araştırıp gözlemlemek olduğunu vurgulamıştı. Silikon Vadisi deyince çok geniş bir alan canlandırıyormuşum gözümde. Büyük şirketlerin, kuluçka merkezlerinin, üniversitelerin farklı birimlerinin yer aldığı geniş ama nihayetinde sınırları olan bir alan. Fakat öyle değil, bir kent hatta birkaç kenti içeren bir kavram Silikon Vadisi..
Teknolojiyi ve inovasyonu, içinde bulunduğumuz dijital çağın altını olarak görenlerin ve bu oyunda seyirci olmak yerin oyuncu olmak isteyenlerin yönlerini çevirdikleri yer... Teknoloji dünyasını atardamarının buradaki ofislerde bile demeyelim garajlardan geçtiği, startup kültürünün buradan şekillendiği... Hadi eski devleri bir kenara bıraktığımızı varsayalım.
Yani Google, Facebook, Apple... Peki, tatilde otel anlayışını tersyüz eden Airbnb’ye, aksiyon kamera diye bir segment yaratan GoPro’ya, girdiği her ülkede taksicileri isyana sürükleyen Uber’e ne demeli? Tabii ki işin sırrı garaj kuytularında değil... İcat çıkarma meselesine dönersek: Bu öncelikle bir kültür meselesi ama salt kültür değil tabii, beraberinde bunu besleyen bir ekosistemin de olması şart. Dünyada “yeni”nin doğup ticari ürüne dönüştüğü en başarılı ortam ABD’deki Silikon Vadisi. Bu yüzden Türkiye’de icat çıkarmayı başarmış bir avuç insan da bir noktada soluğu Silikon Vadisi’nde alıyorlar. Pırıl pırıl beyinler...
Türkiye’nin en zeki gençleri, bizim geleceğimiz... Çoğu iş fikirlerini Türkiye’de geliştirmişler ancak iş ürünü ticarileştirmeye, yatırım ve pazar bulmaya gelince tıkanıp soluğu Silikon Vadisi’nde almışlar.
Malatya’nın küçük bir köy okulundan zirveye
Küçük bir köy okulundan çıkıp Silikon Vadisi’nde zirveye doğru ilerleyen biri. Malatya Fen Lisesi’nin ardından ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun olmuş. 2000’de Uluslararası Matematik Olimpiyatları’nda dünya 2.’si seçilmiş. Eren Bali zorluklar içinde geçen bir eğitim süreci onu farklı bir hayali gerçekleştirmeye yöneltmiş ve eğitimin herkes için kolayca ulaşılabilir olması için online bir eğitim platformu kurmuş, ODTÜ’den sınıf arkadaşı Oktay Çağlar ile birlikte: Udemy’yi. Udemy, internet üzerinden her türlü dersin verildiği bir ortam. “8 yıl önce şirketimi Türkiye’de kurmak istedim olmadı. İmkânı sınırlı olan çocukların eğitimle en azından fırsat eşitliğini yakalayabilmelerini istemiştim. Yürümedi. Sanırım anlaşılmadı. Bu yüzden San Fransicso’da kurduk.
Girişim sermayesi ve pazar açısından en uygun ortam burada” diyen Bali’nin Udemy’si, 250 kişinin çalıştığı toplam 100 milyon dolar yatırım alan ve bugün 700 milyon dolarlık bir değere ulaşan bir şirket. Ankara ODTÜ Teknopark’ta 23 mühendis ürün geliştiriyor. San Fransisco’da 220 kişi içerik geliştirme ve pazarlama faaliyetlerini yürütüyor. Son olarak Dublin’de 15 kişinin çalıştığı ve kurum içi eğitimlere yönelik bir ofis kurdular.
Japonya’da yılda 4 milyon dolar karşılığında Udemy ürünlerini kullanıyorlar. Bali, Udemy’nin ardından bir şirket daha kurdu. Adı Carbon; sağlık alanında faaliyet gösteriyor. Bali, “Şimdilik detayları gizli” diyor ve ekliyor: “Daha üniversitedeyken eğitim, sağlık ve yapay zekâ alanlarında çalışmak gibi bir fikrim vardı zaten. Udemy artık belirli bir olgunluğa ulaştığı için planlarımın ikinci aşamasına geçmek için fırsat oluştu.” Bali’ye, “Türkiye inovasyon ve girişimcilik açısından nasıl bir ülke size göre. Artı ve eksileri neler” sorusunu yönelttim.Şu yanıtı verdi:
Teknoloji girişimciliği ekosistemi Türkiye'de eskiye oranla daha iyi bir konumda. Zaten tüm dünyada benzer bir gelişme oluyor, artık Asya, Avrupa ve Güney Amerika pazarlarında da büyük teknoloji girişimleri çıkıyor. Fakat yine de eğer çok büyük hedefleriniz varsa dünyanın hiçbir bölgesi, ABD'deki en büyük diğer teknoloji merkezleri dahil, Silikon Vadisi kadar elverişli bir ortam sağlamıyor. “Önümüzdeki yıllar için hedefiniz ne” sorusuna ise yanıtı şöyle:
“Önümüzdeki 10 sene içinde temelinde teknoloji olan birinci sınıf bir sağlık hizmetini dünya genelinde erişilebilir hale getirmek istiyorum. Bir taraftan da Udemy'de "online öğrenmenin herkesin her an her konuda ulaşabileceği bir kaynak olması" hedefi üzerinde ilerliyoruz. Bu iki alan uzun bir süre zamanımın hepsini alacak gibi."
Siemens Türkiye CEO'su Geliş: İnovasyon yapmak caz müziğine benzer Siemens Türkiye CEO’su Hüseyin Geliş uzun süreden beri inovasyona kafa soran bir yönetici. Caz müziğinin tarihine benzetiyor inovasyonu. “İnsanların bir araya gelerek kural olmadan doğaçlama yaptıkları müzik gibi” nitelemesini kullanıyor inovasyon için. Türkiye’de yeni bir şeye ilk verilen tepki “icat çıkarma” oluyor diyor. Ve ekliyor: “Yenilikten korkmamak gerek... Tabii sanayi ve fabrika önemli, ama bir o kadar önemli olan bir şey de beyaz yakalı fabrikalar açmak." Gelis, Dr. Pierer ve Dr. Oetinger’in “Das Neue” (‘Yeni’) adlı kitabından üç ipucunu paylaşıyor bizimle: -Küresel perspektiflere açık olduğunda orijinal yenilikler yaratabilen “özgür bir ruh" -Eskiden caz sanatçılarının özgürce farklı şeyler deneyebilmek için kullandıkları “ahşap samanlıklar” gibi kendimize “sanal samanlıklar” yaratmak -Kendinden emin ve yaratıcılığın gücünü destekleyen yaklaşıma sahip olmak” “Bunları bir araya getirmek, inovasyonu desteklemenin olmazsa olmaz temel faktörlerini bir araya getirmek anlamına gelecektir” diyerek... Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için inovatif düşüncenin toplumda, özellikle gençler arasında yaygınlaştırılmasının kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Geliş: “Endüstri 4.0’a büyük ilgi var ve insanlar, işletmeler, şirketler merak içerisinde ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Şimdi adım atmak için sıra özel sektörde. Tabii eğitim sistemimizi de bu anlayış doğrultusunda yenilememiz gerekiyor” diyor. |
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği