Yaşar Kemal'den “Çocuklar İnsandır”

“Çocuklar İnsandır” Yaşar Kemal'im 1975'te, Cumhuriyet gazetesinde Ara Güler'in fotoğrafları ve Turhan Selçuk'un çizimleriyle yayımladığı bir röportaj dizisi. Daha önce 1978'te “Allahın Askerleri” adıyla okuyucu karşısına çıkan bu röportajlar, şimdi “Çocuklar İnsandır” adıyla tekrar okuyucu karşısında.

Yaşar Kemal'den “Çocuklar İnsandır”
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 06.01.2014 - 15:48

Memleketimden 'çocuk' manzaraları

Yaşar Kemal edebiyat dünyasına adımını hikâyeyle attı. Cumhuriyet gazetesinde on gün süreyle tefrika edilen “Bebek” adlı hikâyeden sonra, yine Cumhuriyet gazetesinde röportajlar yapmaya başladı. Yaşar Kemal'in röportaj yazarlığı on iki on üç yıl boyunca sürdü. Bu süre boyunca da önemli işlerin altına imza attı. Bu önemli ve özel işlerin başında da Çocuklar İnsandır adlı dizi geliyor. 1975'te, Cumhuriyet gazetesinde Ara Güler'in fotoğrafları ve Turhan Selçuk'un çizimleriyle yayımlanmıştı bu röportajlar. Usta yazar daha sonra, bu röportajlarını, 1978'de Allahın Askerleri adıyla yayımladı. Kitap şimdi ise Çocuklar İnsandır adını taşıyan özel bir baskıyla okuyucu karşına çıktı. Gazetedeki özgün sunumuyla hem de...

BİR EDEBİ YARATIM: RÖPORTAJ

Hakkı verilerek yapılmış bir röportajın ne kadar has bir edebiyat ürünü olduğunun göstergesi elimizdeki kitap. Yaşar Kemal'in de röportajdan gelmiş bir yazar olduğunu düşünürsek haksız sayılmayız aslında. Bu noktada gözleri, kitapta da yer alan, yazarın, Kemal Özer'le yaptığı söyleşiye çevirmek gerek: “Niçin büyük röportajcıların hepsi büyük romancılardır? Kessel, Hemingway, Ehrenburg, Simonov, Şolohov, daha ne kadar röportajcı saysam, Malaparte dışında bunların hepsi dünyamızın büyük romancılarıdır aynı zamanda. (...) Röportaj, olayları büyütmek, şişirmek değil. Röportaj, olayların gerçeğine inebilmek. Gerçeğe inebilmek de ancak o olayı, o dünyayı yaşamak, yaşadıktan sonra yaratmakla mümkündür. Röportaj da hikaye gibi roman gibi, herhangi bir sanat yapıtı gibi yaratmadır.” Buradaki en önemli kelime “yaratmak” kanımca çünkü olayları gördüğü ya da anlatıldığı gibi aktarmıyor Yaşar Kemal. Ortada bir yeniden yaratım söz konusu. Yazar; dili, ruhu ve olay örgüsüyle eline gelen hikâyeyi tekrar yaratıyor adeta. Röportajları okurken de bunu görüyoruz zaten.

Az önce de söylendiği gibi röportajdan kuru, soru-cevap şeklinde gelişen bir yapı aklınıza gelmesin. Romanlarından tanış olduğumuz, anlattığı doğayla ve insanlarıyla bütünleşmiş bir dille; yapısı, konusu, doğası bambaşka bir roman yazıyor adeta Yaşar Kemal burada. Kahramanları da sokaklardaki o çocuklar. Zilo, Metin, Ertuğrul, Muhterem, Selim ve hatta Polis Salih... Hepsi birer roman kahramanı. Çocuklar İnsandır da bir röportaj kitabı değil, romanın ta kendisi. Nâzım Hikmet'in Memeleketimden İnsan Manzaraları da şiirle yazılmış bir büyük romandı. Ülkesini gar gar, köy köy, insan insan anlatır bu şiirlerinde Nâzım Hikmet. Ortaya büyük bir şiir çıkardığı tartışılmaz. Genel anlamıyla kitaba baktığımızda ise bir roman görürüz. Şiirle yazılmış güçlü bir roman hem de... Yaşar Kemal'in Çocuklar İnsandır'ı da böyle bir kitap işte. “Kuru” gözle bakıldığında bir röportajlar bütünü olarak görülebilir ama anlatılanların ruhuna ve diline kendimizi verdiğimiz zaman, “anlamlı” bir romanın içinde gezindiğimizi fark edeceğiz.

Kundura boyacılarının, yankesicilerin, hırsızların, katillerin, kaçakçıların, surların dibinde çamur içinde yaşayanların, kendi gölgesinden bile korkanların ve gözüpeklerin hikâyesini anlatıyor Yaşar Kemal bu röportajlarda. Yoksulluğun, itilmişliğin, ötelenmişliğin çamurlu su gibi ayaklara dolandığı hazin ve sarsıcı hikâyeler. Bir yandan da İstanbul'un hikâyesi bu röportajlar. Çocukların gözünden kara bir manzara çiziliyor. Florya'dan Balat'a, Sirkeci'den Dolapdere'ye kadar da uzanıyor bu manzara.

HAYALGÜCÜNE SAYGI
Çocukluğun hayalgücüne anlamlı bir vurgu var kitapta. Daha da önemlisi ise saygı... Karşısındakinin bir çocuk olduğunu bilerek ama bunu yüzüne vurmayıp onunla bir dost sohbeti içine girerek yapıyor Yaşar Kemal bu röportajları ve anlattıklarına ortak oluyor. Bu anlatılanlar sırasında elbet küçük yalanlar da giriyor işin içine ama bu yalanlarına da ortaklık ediyor yazar. Bazen dostaça bir “Atıyorsun be!” çıkışı sadece. O da ne ürkütecek ne de atılan yalanı yüze vuracak şekilde. Sadece ve sadece çocuğun hayalgücünü kamçılamak adına yapılan bir çıkış. Bu "dost sohbeti" sayesinde de tüm çocuklar sonuna kadar açmışlar kendilerini ve hayalgüçlerini Yaşar Kemal'e: “Her şeyi, yaptıkları bütün hırsızlıkları, yankesiciklikleri, bütün kirli işleri, esrar kaçakçılıklarını, sigara satıcılıklarını, kumarbazlıklarını, zampartalıklarını, her şeyi akan bir sel gibi, bana açık açık anlatıyorlardı. Hayllerini, yalanlarını, kendi kendilerini kandırışlarını bana açık açık anlattılar. Onlar anlattıkça ben şaşkına dönüyordum. Neye uğramıştım, başım dönüyordu. Yattıkları yerleri, ağaç kovuklarını, mağaraları, vapur bacalarının altlarını, surları kamping evlerini, vagonları, köprü altlarını, yıkık evleri, yangın yerlerini, yarı yıkık evleri, ormanı her bir şeyi söylüyorlardı.”

Yaşar Kemal, aslında bu röportajlarla çok başka şeyler anlatmak istiyor. Toplumda kanayan bir yara üzerinde kalem oynatıyor yazar, evet ama bunun yanında, çocuklara “çocuk” gibi davranmanın aslında ne kadar yersiz olduğuna vurgu yapıyor. Onları alıp uzun uzun konuşması ve hikâyelerini kağıda dökmesi de bunu göstermiyor mu bize? Onlarla, “Anlat küçüğüm!” dilinden çok uzakta bir düş coğrafyasında buluşuyor. “Anlat küçüğüm!” büyüklenmesinden çok “Anlat arkadaş!”, bu röportajlarda Yaşar Kemal'in dili. Onların yalanlarına ortak oluyor, o yalanlardan yeni yeni hikâyeler yaratıyorlar birlikte. Hatta bazen çocuklar susuyor Yaşar Kemal anlatıyor. Hırsızlık yapan bir çocuğa, kendi küçüklüğünden yine kendi yaptığı küçük bir hırsızlamayı anlatıyor. Ki Yaşar Kemal'in bunları yaptığı tarih aralığı, yazarlık yaşamının tırmanışa geçtiği zamanlar. 1955'te yazılan İnce Memed büyük yankı uyandırmış, Yaşar Kemal de 1969'da romanın ikinci cildini kaleme almış; arada Teneke, Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır ve Ölmez Otu yayımlanmış. Yani romanları bangır bangır ses veren bir romancı, her şeyi bir süreliğine kenara bırakıp sokağa çıkmış ve bu çokcuklarla “dertleşmiş”. Bugün yapılsa şaşkınlıkla karşılanacak bir durum bu. Adı sanı yerinde “kocaman” bir yazarın sokaklara inip çocuklarla -hem de kötü gözle bakılan sokak çocuklarıyla- konuşması. Çocuklar İnsandır'ın önemi biraz da burada yatıyor aslında. Her ne veya kim olursa olsun onların sesine kulak vermek gerek. Kulak vermek de değil, onlarla bir şekilde dost olmak... Sözün özü Yaşar Kemal Çocuklar İnsandır'da şunu öğretiyor bize: “Çocuklar da en az bizim kadar ciddi adamlardır.” Onlarla çocuk olmayın, onları ciddiye alın!

e.erayak@gmail.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler