Yaşamı yazında kurmacayla sınamak! M. Sadık Aslankara’nın yazısı

Her bayram kurgulanmış anlar içinde yaşarsınız âdeta. Törensi gerçeklikle kayar zaman. Dıştan bakıldığında öne çıkan kurgudur aslında ama bu, romanla anlatıldığında gerçeğin ta kendisi bir yaşam kuşatır bizi. Bayram ritüelinde yaşanan yabancılaşma ete kemiğe böyle bürünür, kişi, yaşantıdaki gerçektenliği de böyle yakalar ancak…

Yaşamı yazında kurmacayla sınamak! M. Sadık Aslankara’nın yazısı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.07.2021 - 00:01

2 Temmuz’dan 22 Temmuz’a kaç yıl geçti? 2 Temmuz’da kaç kütüphane yandı Sivas’ta? Kaç kütüphanenin külleri savruldu da havaya, yüzümüzdeki is karası kalıcılaştı böyle? Yazılabilecek kaç dize, kaç nota, kaleme getirilecek kaç kitap dondu havada, kaç sevinç kaldı kursakta? Kaç gülüş, kaç umut, kaç aşk? Şu bayram günlerinde, kaçını koyabildik yerine? Kaç kütüphane açtık, kaç şair yazar çıkardık ortaya? Ya yazılanlar, yapıtlar?

Öte yandan farklı kökenlerde kimi suskunluklar da çıkabiliyor karşımıza, yazmanın gereksizliği bile yoklayabiliyor insanı. Nitekim romanda öyküde yazar-yapıt çevreninde gelişen anlatılar rastlantıyla mı geliyor sanki önümüze? Yazarın öteki yazara-yazarlara, yapıtlara bakması doğal değil mi?

ATTİLÂ ŞENKON; ‘HOŞ BULDUK HAYAT’

Attilâ Şenkon, Hoş Bulduk Hayat (İletişim, 2021) adlı son romanında, temel karakteri Hüsrev Pertev çevresinde, buna sarmalanan dar ölçekli salkım hikâyeyle “yazar-yazın-hayat” sorunsalı odağında konuyu işliyor.

İlk kitabı “[u]zun uğraşlar sonucu” (67) yayımlanan şair, emekli edebiyat öğretmeni Hüsrev Pertev, yaygın tanınırlığı olmayan, aşk kırgını bir yalnızdır. Yaşamının son on yılını, refakatçisi, edebiyat meraklısı Ekrem’le geçirmiştir, “‘Osmanlı İmparatorluğu’nda doğdu, Türkiye Cumhuriyeti’nde öldü’ diye yazacak(lardır)” (93) yaşamöyküsünde kendi söylemiyle.

Yeğeninin Hüsrev Pertev’e yeni yıl için armağan ettiği ajanda, Ekrem’in elinde bir romana dönüşür, on yıllar sonra bu, şairin kabul edilip, yapıtın yayın hazırlığı yüksek lisansını şair üzerine yapan Sema’ya verilir.

Düz, kısaca özetlemeye giriştiğim yapıt, kırk-elli yıl önceye giden, şairin de son yıllarını geçirdiği kesitler eşliğinde bizi farklı çevrintilerle buluşturur. En dıştaki halkada Hoş Geldin Ölüm’üyle Sevgi Soysal vardır. Roman bir bakıma ona naziredir. Böylelikle yapıt-yapıtlar odağında hayatı kurmacanın bileğitaşına yatırmış olur Attilâ.

Bu kucaklaşmalı metin, özöyküsel-elöyküsel anlatımlar eşliğinde, ama daha çok dolayımlı anlatı düzleminde bütünlenerek akarken bizler, olgusal yaşamdan kurmacaya geçen, bu arada kurmacada karşımıza çıkıveren olgusal gerçekliğin yerli yerine nasıl oturtulduğunun ipuçlarını çözeriz, bir metni, düz, sıradan olmaktan çıkaran yaklaşımın neler olduğunu düşünerek.

Hüsrev Pertev, şiirlerini “sadece kendi(si) için yazdı(ğını)” (89) söylerken, ondan gizlenerek yazan Ekrem’se, “sahi neden yazıyorum ben?” diye sorup yanıtlar: “Yazmak özgürlüktü benim için.” (90)

Attilâ, “halk romancısı” edasıyla, iç içe halkalarla geliştirip örüntülüyor genelde yapıtlarını. Nitekim Hoş Bulduk Hayat bunun tipik örneği. Yazar buna dönük özenli tutumuyla öyküyle romanı gerekleri yönünde yapılandırırken iki veriminde de anlatısal iki yaklaşım sergiliyor: 1. Kıvraklık, 2. Duyarlık-içtenlik.

Böylece Attilâ, Hüsrev Pertev üzerinden kurmacadaki hayata bütünlüklü gözle bakmanın taşlarını döşüyor Hoş Bulduk Hayat’ta.

DÜNYA DAMLASI…

ENRIQUE VILA MATAS; ‘BARTLEBY VE ŞÜREKASI’

Enrique Vila-Matas, Bartleby ve Şürekâsı (Çev. Filiz Öztürk, Can, 2021) romanında dünya yazınından örneklediği birbirinden farklı yazarların yapıtlarına girerken hayat ve yaşananın kurgulanışı sarmalında konuyu alabildiğine çeşitlendirerek işliyor.

Vila-Matas, roman bütünselliğiyle deneme yapıtı bağlamında da okunabilecek, uzun yıllara yayılmış yoğun emeğe dayalı çalışması Bartleby ve Şürekâsı’nda, “yazma eylemi”ndeki gizem konusunda, “hiç”ten “var”a taştan taşa seken çağıltılı su halinde okuru coşkuyla vura savura uçuruyor.

Herman Melville öyküsündeki ünlü “kâtip Bartleby”, bu kez roman evrenine “şürekâsı”yla yerleşip zihnimize de çakılıyor. “Yirmi beş yıl önce, çok gençken aşkın imkânsızlığı hakkında küçük bir roman yayımlamış”, “korkunç bir ofiste çalışan zavallı bir yalnız”dır anlatıcı, “mutlu”dur, “çünkü görünmez bir metinden bahsedecek, aynı zamanda dipnot defteri olacak ve sağlam bir Bartleby takipçisi olduğu(n)u gösterece(k)”tir “yazmaya başl(adığı)” “günlüğü”nde. Bunları girişte sıralar. (13) Zaten “dipnot defteri” der buna. (42)

Sıra numaraları verip ardından “sevgili dipnotları” (24) olarak nitelediği, “Bartleby ve şürekâsının ‘Hayır’ edebiyatını takip etme(ye)” koyulur yazar. (14) Sonrası çorap söküğü gibi gelecek, “yıllarca süren edebî sessizlikle yaptığı(.) Hayır yazarlarının listesini büyüt(ecek)”tir. (41)

Ağırlıklı olarak Avrupa’yla Amerika’nın öne çıktığı, “ortak paydası hayatları boyunca tek bir kitap yazıp sonra edebiyattan vazgeçmiş yazarlar”la “yazmayı bırakanlar arasında hiçbir bahane bulmaya çalışmayan”lar (42, 44) vb. şaşırtıcı liste halinde akar romanda.

Her okur, belki yapıta yakınlık duyamayabilir, ama her yazarın mutlaka okuması gereken bir roman Enrique’den: Bartleby ve Şürekâsı.

ÖYKÜDENLİK…

ŞÜKRAN YÜCEL; ‘ÂLİM KADIN ÇIKMAZI’

Şükran Yücel, Düş Gölgesi (1995) ve Ölüme Karşı Oyun (2000) adlı kitaplarından yuvarlamayla çeyrek yüzyıl sonra üçüncü öyküler toplamıyla geldi: Âlim Kadın Çıkmazı (Alfa, 2021). Şükran da, bütün öykülerini, birilerinin anlattığı hikâyelerden kalkıp yazar olarak kendisinin kurguladığı metinler halinde getiriyor önümüze.

Şükran’ın bu yönde yansıttığı ısrarlı tutum okurda, öykülerin farklı kalıba göre yapılandırıldığı izlenimi bırakıyor. İlginç elbette. Olgusal alandan anlatı evrenine çekilen her ne varsa bunları okurun da gözlemlediği laboratuvarda öyküleştirmeye girişmek, önümüze sıkça gelen bir yaklaşım değil.

Şükran, olgusal gerçekliği kurgu gerecine dönüştürüp anlatı evreninin gereksinimi yönünde bunları işleyişiyle dikkati çekiyor bu öykülerde. Seçici tutumuyla yazar, bunu bir yandan estetik incelikle biçimliyor öte yandan diyalektik, sınıfsal temelleriyle yerine oturtuyor.

Altını çizmem gereken bir yan daha var: Hiçbir öyküsünden deneme tadı almıyoruz Şükran’ın. Ayrıca onca olgusal belge kullandığı, azımsanmayacak sayıda dipnot inip kaynakça gösterdiği halde saltık veya görece belgesel havası da çarpmıyor gözümüze. Sonuçta Şükran Yücel, Âlim Kadın Çıkmazı’ndaki çoksesli öyküleriyle belirgin yükseklik sergiliyor nice yıl geçse de aradan.

www.sadikaslankara.com, her perşembe öykü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler