Yasadışı ödemelerin emri Rıza Sarraf'tan
Rüşvet değil, Rıza Sarraf’ın talimatıyla yapılan ödemeler.
Bakan çocukları, bürokratlar ve işadamlarının tutuklandığı Türkiye’yi sarsan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçundan tutuklanan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in de ifadesinde “uzaktan akrabası” olduğunu söylediği şüpheli Rüçhan Bayar, ifadesinde, Gana’dan Dubai’ye giderken 1 Ocak 2013’te Atatürk Havalimanı’nda içinde bedeli 50 milyon dolar olduğu belirtilen 1.5 ton altınla ilgili ayrıntılara yer verdi. Bayar, uçağın yurtdışına geri gönderilmesi için Duru Döviz’den taahhütname istendiğini, uçağın Duru Döviz’le alakası kalmayınca da Türkiye’de 1 ay beklediğini söyledi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 3 ayrı soruşturma üzerinde yürüttüğü ve bakan çocukları, bürokratlar ile işadamlarının tutuklu olduğu rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında, bakan Güler’in de uzaktan akrabası olan Rüçhan Bayar, mahkemedeki ifadesinde 1992 yılında altın imalatı yaptığını ancak 2008 yılında iflas ettiğini belirtti. İflas ettikten sonra 2011 yılında Rıza Sarraf ile tanışarak yanında maaşlı olarak çalışmaya başladığını aktaran Bayar, “Şu anda Rıza Sarraf’a bağlı olarak onun işinde Çin’de yaşıyorum. Çin’deki firmada müdürlük yapıyorum. Tamamen yasal ticaret için aracılık yapıyorum” dedi.
Habbani veya Sarraf belge verdi
2013 Ocak ayında Abdullah Habbani veya Rıza Sarraf’ın, kendisine “Praforma Invoice” isimli bir belge verdiklerini, bu belgeyi Ninova Gümrükçülük’e götürdüğünü ifade eden Bayar, “Orada Muaccet Bey ‘bu belge ile ithalat yapamayız’ dedi. Ben de bu durumu üstüm olan Rıza Bey’e bildirdim. O da Gana’dan resmi belge geleceğini söyledi” dedi. Bayar, şirket çalışanı Emir Eroğlu’ndan orijinal belge istediğini ancak kendisine ulaştırılan belgenin gümrükte kabul edilmediğini kaydederek şunları söyledi:
“Muaccet Bey tekrar gümrüğe götürmüş. Gümrüktekiler de orijinal evrak taleplerini yeniletmişler. Aksi takdirde kabul edilmeyeceğini beyan etmişler. Bu gelen eşyanın da yurtdışına geri gönderilmesi için ve gümrükten de bir hak talebi olmadığına ilişkin Duru Döviz’den taahhütname istediler. Taahhütnameyi gümrüğe bizzat firma yetkilisi E.H. Bey teslim etmiş. Duru Döviz’le bu malın alakası kalmayınca, uçak 1 aya yakın Türkiye’de beklemiş. Bekleme yüzünden de büyük miktarda navlun parası borcu oluşmuş. Bu uçak da ULS firmasına ait bir uçaktı. Ben bu arada yurtdışına çıktım. Daha sonra uçak geri gönderilmiş. Benim duyumuma göre orijinal evraklar gelmiş. Uçağın içindeki bahsi geçen altınların olup olmadığını kimse bilmiyor. Hiç kimseye rüşvet verilmedi ve alınmadı. Ninova isimli gümrük firmasına da verilmedi.”
Talimat vermedim
Rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek suçu işlemek amacıyla örgüt kurmak suçlarından tutuklanan Abdullah Habbani ise 2002 yılından beri Rıza Sarraf’ın yanında çalıştığını belirterek “Bazı şüpheliler benden önce benim talimatım ile bazı ödemeler yaptıklarını söylemiş iseler de ben kimseye talimat vermedim. Sadece yapmaları gereken işleri onlara aktarıp bildiriyordum. Herhangi bir örgüt kurup yönetmedim. Bir örgütün varlığını da düşünmüyorum” dedi.
Benim ilgim yok
Habbani, rüşvet suçlamasıyla ilgili olarak da, “Ticari amaçlı olarak firmalara ve şahıslara yapılan yasal ödemeler dışında bir de şirketin patronu Rıza Sarraf’ın talimatı üzerine yaptırdığımız ödemeler vardır. Kendisi patronumuz olduğu için hiçbir zaman bunları sorgulama ve ‘Neden ödeme yapılıyor’ diye sorma yetkim yok ve buna gerek duymadım” diye konuştu. Habbani, Gana’dan gelen 1.5 ton altın olayıyla ilgili de “Uçak olayında ise yani kaçakçılık suçlamasında ise Rıza Bey’in isteği ile Rüçhan Bey’in yürüttüğü bir iştir. Bu işle ilgim yoktur, dahil olmadım. Evrakta sahtecilik de uçak olayıyla ilgilidir. Benim bu olayda herhangi bir ilgim yoktur” ifadelerini kullandı.
Parayı Habbani veriyordu
Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’a ayakkabı kutusunda para götürdüğü ve Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’na (TÜRGEV) çantalarla girdiği görüntüleri ortaya çıkan, Rıza Sarraf’ın kuryesi olduğu iddia edilen ve operasyon kapsamında “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek” suçlarından tutuklanan Ahmet Murat Öziş ise savunmasında, daha önce Abdullah Habbani’nin yanında çalıştığını belirterek “Şu anda döviz bürom var. Birkaç yere para götürdüğüm doğrudur. Bu paraları bana Abdullah Habbani veriyordu. Şu adrese götür diyordu. Ancak nedenini söylemiyordu” diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- Meyve suyu devi konkordato ilan etti
- ‘Binadan çıkamıyorum, bu çaresizliğe...'
- CHP'den Erdoğan'a sert yanıt!
- ABD’nin Colani’den beş talebi
- Volkan Demirel'den Şenol Güneş'e sert sözler
- Bombacı Mülayim neden tutuklandı
- CHP'nin cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?
- Belgrad Ormanları yapılaşmaya mı açılacak?
- 'Çocukları diri diri yakıyor; Filistin'e özgürlük'
- 'Erdoğan’ın programıyla ilişkisi var mı?'