Yargıtay'dan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya kararı
12 Eylül davasında Yargıtay, ölüm nedeniyle verilen düşme kararını ve sanıklara TSK’den çıkarılma cezası verilmemesiyle ilgili hükmü bozdu.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 12 Eylül davasında sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın ölümleri nedeniyle düşme verilmesi kararını bozdu. Ölüm nedeniyle düşme kararının sanıklar aleyhinde sonuçlar doğurduğunu belirten Yargıtay, mahkemenin “ortadan kaldırma” kararı vermesinin lehe hüküm olduğunu kaydetti. Buna karşılık yerel mahkemenin “müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler yönünden müsadere kararı verilmesine yer olmadığına” karar vermesi nedeniyle sanıklar hakkında TSK’den çıkarma cezasının uygulanamadığını ifade eden Yargıtay, yerel mahkemeden müsadereye tabi eşya ve menfaatlar yönünden bir karar vermesini de istedi. Mahkemenin vereceği karar, sanıkların “general rütbesinin” vermiş olduğu hak ve yetkileri mirasçıları eliyle kullanıp kullanmayacaklarını belirleyecek.
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Mayıs 2017 tarihinde 12 Eylül askeri darbesi davasına ilişkin, sanıklar Kenan Evren ile Ali Tahsin Şahinkaya hakkındaki davanın, sanıkların ölmüş olmaları nedeniyle düşürülmesine karar vermişti. Ancak bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bozma yönünde tebliğname hazırlayarak, 16. Ceza Dairesi’ne’ne başvurmuştu. Yargıtay Başsavcılığı, tebliğnamesinde iki gerekçe ile davada bozma verilmesini istemişti. Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin farklı olması halinde, lehe olanın uygulanacağına işaret edilen tebliğnamede, “sanıkların ölümü halinde 765 sayılı TCK’nin 96. maddesinin tatbiki halinde ceza bütün neticeleri ile beraber ortadan kalkmakta, ancak 5237 sayılı TCK’nin 64. maddesinin tatbiki suretiyle karar verilmesi halinde ise 5271 sayılı CMK’nin 223/8 maddesi gereğince düşme kararı verilmesi gerekmektedir. Bu kanun maddesine göre verilen düşme kararının hukuki neticeleri ise ortadan kaldırma kararına göre sanıklar aleyhinde sonuçlar doğurmaktadır. Verilen düşme kararının sanıklar aleyhinde olması usul ve kanuna aykırı bulunmuştur. Bu nedenle kararın bozulması gerekmektedir” denildi. Tebliğnamede, ikinci olarak, yerel mahkemenin müsadere kararı verilmesine yer olmadığına kararı nedeniyle bozma talep edildi. Daha önceki bozma kararından önce sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildiği, sanıkların general rütbelerinin alındığı ve er statüsüne düşürüldüğü anımsatılan tebliğnamede, şöyle denildi:
“Başka bir anlatımla, sanıklar hakkında bu hükmün verilmesi halinde, sanıklar bu rütbe ve memuriyetlere ilişkin hiçbir hak ve yetkiyi kullanamayacaklardır. Bu durumda ise, örneğin maaş, ikramiye, orduevlerinden istifade, koruma, ev, eşya tahsisi vb. hiçbir haktan istifade etmeleri mümkün olmayacaktır. Bu durum, mirasçıları bakımından da geçerli olacaktır.”
‘Mirasçıların kullanma imkanı doğdu’
Somut olay bakımından değerlendirildiğinde ise bozma ilamından sonra sanıklar hakkında, “müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatlar yönünden müsadere kararı verilmesine yer olmadığına” ilişkin karar verilmesi nedeniyle sanıklar hakkında “TSK’den çıkarma” cezası tatbik edilemediği ifade edilen tebliğnamede, “Dolayısıyla sanıklar general rütbesinin vermiş olduğu hak ve yetkileri mirasçıları eliyle kullanma imkânı ortaya çıkmıştır. Bu durum ise zamanaşımı ve ölüme rağmen devam eden müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatlar yönünden davaya devam edilmesini öngören yasal düzenleme ve bozma ilamının özüne aykırı olacaktır” değerlendirmesi yapıldı. Tebliğnamede şu yönden bozma istendi:
“Bu sebepler muvacehesinde mahkemece yargılamaya devamla sanıkların varsa yasal mirasçılarının araştırılıp yukarıda bahsi geçen hak ve yetkilerin mirasçıları tarafından kullanılıp kullanılmadığının da tespiti ile buna ilişkin olarak müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatlar yönünden bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme neticesinde yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı hüküm kurulmuştur.”
Yargıtay itirazları kabul etti
Başsavcılığın itirazını görüşen ve bunu kabul eden Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 12 Eylül davasında bozma kararını şu gerekçe ile verdi:
“Hükmün gerekçesinde, lehe olan kanunun bozma ilamında da işaret edildiği üzere 765 sayılı TCK hükümleri olduğu belirtildiği halde; hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve CMK hükümleri uyarınca karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm fıkrası arasında karışıklığa neden olunması kanuna aykırı katılan vekillerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.”
Bozma kararı sonrası Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül davasının 18 Ocak 2019’da yeniden görülmesini karar verdi.
İHD Başkanı: Mirasçılar yararlanmamalı Davanın müdahil avukatlarından İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Biz, sürekli olarak darbe davasında zamanaşımının uygulanmayacağını, yargılamanın esasa geçilerek yapılmasını söyledik. Bu iddiamızı duruşmada da söyleyeceğiz. AİHS’nin 7/2 maddesi uyarınca sanıklar ölse dahi mahkemenin suçun tespitini yapması gerekir. Biz, ocaktaki duruşmada, sanıkların mirasçılarının general rütbesinin verdiği haklardan yararlanmasının engellenmesini isteyeceğiz” dedi. |
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Dünya’nın bütün çöplerini neden Güneş’e fırlatmıyoruz?