Yalova da kanser tedirginliği yaşıyor

İkinci Dilovası Yalova'nın birinci derece deprem riski taşıyan tarım arazilerine kurulan sanayi tesisleri bölge halkının sağlığını tehdit ediyor. Dilovası'ndaki kanser vakalarının benzeri Armutlu Yarımadası'nda görülüyor. Yalova Çevre Platformu'ndan avukat Ayşe Aydemir, Taşköprü'de her evde bir kanser vakası bulunduğunu ve Aksa yangınıyla tehlikenin arttığını öne sürdü.

Yalova da kanser tedirginliği yaşıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.02.2013 - 11:01

Yalova’nın birinci derece deprem riski taşıyan, birinci sınıf tarım arazilerine kurulan sanayi tesisleri bölge halkının sağlığını tehdit ediyor. Dilovası’nda artan kanser vakalarının bir benzeri neredeyse tüm Armutlu Yarımadası’nda görülüyor. En son Aksa Akrilik Sanayii’ndeki yangınla gündeme gelen kimyasal tesisler, Yalova halkının sağlığını ve bölgedeki zengin meyve bahçelerini yıllardır zehirliyor.

Yalova Çevre Platformu’nun kurucularından avukat Ayşe Aydemir, 1993 yılından beri Yalova Taşköprü’de yaşıyor. Aydemir kimyasal tesislerle iç içe yaşamak istemediklerini, bölgenin fiziki özellikleri nedeniyle de çok yanlış bir yer seçimi yapıldığını söylüyor. Zeminin çok yumuşak olduğunu vurgulayan Aydemir, “Marmara’nın en güzel sahiline, birinci sınıf tarım arazilerinin ortasına karayolunun hemen kıyısına böyle tesisler kurulmaz. Türkiye’nin en küçük coğrafyasına sahip bu ilin nüfusu 225 bini geçti. Tüm açtığımız davalara, protestolara karşın kimyasal depolama tankları yetmiyormuş gibi bir de termik santral kurdular” diyor. 50 bin tonluk siyanür tankları ile yeni kurulan termik santral arasında 100 metre kadar mesafe olduğunu anlatan Aydemir, santralın da fay hattı üzerine bataklık alana kurulduğunu ifade ediyor.

Sağlık koruma bandı düşürüldü

Sanayi tesislerinin 1969 yılında muhtar izni ile sahile atölyeler kurulmaya başladığını anlatan Aydemir sonraki süreci şöyle aktarıyor:
“1988’e kadar yasadışı olarak çalışmaya devam ettiler, kimse karışmadı. Burada akrilonitril yani siyanür içeren hammadde ile elyaf, orlon ve bazı araba aksamı üretildiği tespit ediliyor. O zamanlar Aksa’da sadece bir tank var içinde siyanür bulunan. Siyanürün bir kaza ya da acil durumda ortaya çıktığında en az 30 km’lik alanı tehdit edeceği tespit ediliyor. Önce 9-10 km’lik sağlık koruma bandının olması gerekir deniliyor. Ama imar planları yapma yetkisi bir gecede İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanıyor ve kimse duymadan planlar askıya çıkarılıyor. Planlarda sağlık koruma bandı 1.2 km’ye düşürülüyor.”

Depremde nefes alamadık

17 Ağustos 1999 depreminde Aksa’daki siyanür depolanan 3 tankın zarar gördüğünü ve 7 bin ton litre siyanürün açığa çıktığını kaydeden Aydemir, “Siyünürün 9 km’lik alana yayıldığı tespit edildi. Bizim evimiz depremde yıkılmadı. Hemen çıkıp insanları kurtarmaya başladık. Oturduğumuz siteden 4 komşumuzu kurtarabildik. 1.5 km uzaklıkta askeri havaalanı buluyor. O sırada eğitime gelen 2 bin pilot adayı vardı. Hep birlikte enkaz altından insan kurtarmaya çalıştık. Ama nefes alamaz hale gelince bölgeyi terk etmek zorunda kaldık. Enkaz altından insan kurtarabiliyorken orayı terk ettik. Bizi dağlara doğru yönlendirdiler. Eylüle kadar evlerimize gitmemize izin vermediler. Enkazdan çıkarılan çoğu kişinin gömüldüğü mezarlar bile bilinmiyor. Bu yüzden siyanüre bağlı ölümler kayıtlara hiç geçmedi” diyor.

Kelebekli göller bataklık oldu

Bölgenin 3 bin yıldır kuşların göç alanı olduğunu, koyların 265 çeşit kuşun, kelebeğin, balığın yaşama, üreme, dinlenme alanı olduğunu vurgulayan Yalova Çevre Platformu’nun kurucularından avukat Ayşe Aydemir, çevredeki fabrikalar yüzünden bu türlerin yok olduğuna dikkat çekiyor. Aydemir 1945’lerde bölgenin “Kelebekli Göller Mevkisi” olarak anıldığını belirterek “Burası Ramsar Sözleşmesi ile korumaya alınmış bir bölge. Ortak miras alanımıza kimyasal fabrikalar yaptılar, yetmedi içine bir de kömürle çalışan termik santral kurdular” diyor.

Kocaeli’nin tamamı kirli

Dilovası’nda bebek kakalarında ve anne sütünde ağır metaller saptayan araştırmasını açıklayınca hakkında soruşturma açılan Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilimdalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu da kanser tehdidine karşı kıyıları hatta Armutlu Yarımadası’nın tamamını dahil etmenin mümkün olduğunu söylüyor. Kocaeli’nin tamamının kirli olduğunu belirten Hamzaoğlu, Hava kirliliği Dilovası’nda AB standartlarının üzerinde. Bu sadece Dilovası ile sınırlı değil. 2011 yılının Eylül ayında Bakanlar Kurulu İzmit’in içine 4. demir çelik fabrikasını kurmak için karar aldı. Kentte kapasite artıyor, Dilovası’nda daha hızlı artıyor. Buraya 13 organize sanayi bölgesi kurulacak. Halbuki resmi raporlar kapasite artışının sonlandırılmasını öneriyordu” diye konuşuyor. Yerleşim alanlarının organize sanayi bölgesi ilan edilemeyeceğinin altını çizen Hamzaoğlu, şöyle devam ediyor: “Raporu açıkladıktan sonra bölgedeki en büyük değişiklik halkın kendi sağlığına sahip çıkması oldu. Bu konuda ilk çalışan ben değilim. Ben sadece halk için ürettiğim bilgiyi onlarla paylaştım. Onlar da bu bilgiye sahip çıktı. Geçen hafta Dilovası’nda yapılan mitinge her siyasi görüşten insan katıldı. Ben hedefime ulaştım. Bu bölgede yaşanan sorunların hepsi çözülebilir. Hammaddeyi değiştirerek, teknolojiyi yenileyerek yani para ile bu sorunların yüzde 90-95’i çözülebilir. Kârlarından vazgeçmemek için çözmüyorlar.”

Sözler tutulmadı

Yalova’nın bu felaketten ders çıkarmadığını düşünen Aydemir, depremden sonra Aksa’nın tankların yerini değiştirme sözünü verdiğini ancak sözlerini tutmadıkları gibi tank sayısını da arttırdıklarını savundu. Depremden sonra 189 kişi bir araya gelip Aksa’ya dava açtıklarını, mahkemenin kendilerinden zararlarını kanıtlamasını istediğini belirten Aydemir, “Fatura mı kesecektik, nasıl ispatlayacağız? Dağlarda kaldığımız süreyi nasıl kanıtlayacaktık ki? Davayı AİHM’ye taşıdık. Dava açanların 21’i kanserden öldü” dedi.

Tamamen zararsız

Akrilonitrilin ilk anda sahip olduğu etki ve özelliklerini doğada hızla bozularak kaybettiği, bünyede birikme özelliği taşımadığı için uzun süreli bir etki taşımadığı ve havada sadece saatler, denizde ise gün içinde bozunarak zararsız hale dönüştüğü savunuldu.
Aksa Akrilik Kimya Sanayi AŞ’ye ait tüm üretim üniteleri ve depolama sahası ile ilgili donanım, dünya standartlarına uygun bir şekilde yapılandırıldığına dikkat çekilen açıklamada, “360 derece esnek boru bağlantıları teflon contalı, yüzen çatı tasarımları, kimyasala dayanıklı, sızdırmaz geo-membran kaplı tank güvenlik havuzları, yedek depolama tank kapasitesi, otomatik yangın önleme su ve köpük sprey sistemleri gibi özellikleriyle yangın, doğal afet gibi tehlikelere karşı alınmış tedbirlerin yeterliliği de yerli ve yabancı uzman kuruluşlar tarafından onaylanmıştır” bilgisi verildi.

 

Bebekler astımlı doğuyor

Aydemir, o dönem sağlık il müdürlüğüne yaptığı başvurularda edindiği verilerin 2002 Nisan ayına kadar Yalova’daki kanser oranının yüzde 80 civarında olduğunu gösterdiğini aktardı. “Artık çocuklarımız astımlı doğuyor” diyen Aydemir, şunları söyledi: “Sadece Taşköprü’den örnek vereyim. Hangi eve girseniz kanser hastası olduğunu görürsünüz. İnsanların kanserden iyi olmak için gelmesi gereken bu coğrafyada kanser patlaması yaşanıyor. Dilovası gibi burası da kanser ovası sayılacak ikinci ova. Yalova’ya 10 km mesafedeyiz. Aksa’nın kimyasallarını soluyoruz. Kimyasal bulaşan meyve ve sebzelerini yiyoruz. Üretim fazlası Türkiye’ye de dağıtılıyor. Kanser dağıtıyoruz resmen. Tarım, balıkçılık, süs bitkiciliği yok ediliyor. Burada yerken de nefes alırken de zehirleniyoruz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler