Vicdanen muafiyet
Bir süredir üzerinde konuşulan bedelli askerliğin Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından ilan edilmesinin ardından İnsan hakları ihlallerinin hiçbir biçimde yaşanmadığı demokratik ülkelerde, tartışmasız bir şekilde uygulanan “vicdani ret” kavramı yeniden masaya yatırıldı.
“Parayla”askerlikten muaf olmak mümkün oluyorken “vicdanla” aynı muafiyeti yaşayamamak konusu üzerinde tartışılmaya başlandı. Bedelli askerlik uygulaması, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanırken, konunun toplumsal ve sınıfsal boyutlarını özetleyen deyimlerin bile ortaya çıktığı biliniyor.
Ancak yüzde 10 yararlanır
Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Oğuz Sönmez, “Zenginimiz bedel öder askerimiz fakirdendir” ifadesinin bir kez daha hayat bulduğuna dikkat çekerken, vicdani ret ve paralı askerlik çelişkisini şu sözlerle anlattı. “Türkiye’de 1 milyonun üzerinde asker kaçağı var. Yaş itibarıyla 534 bin kişiye bedelli askerlik olanağı tanınıyor. Yani 500 bin kişi yasadan yararlanamıyor. 18 bin TL bir önceki bedele göre çok düşük. Ancak paranın tümünün yine peşin olarak ödenmesi isteniyor. Askerlikten muaf olmak isteyenlerin pek çoğunun bu parayı ödeme imkânı yok. Hak sahibi 534 bin kişi de bedelli askerlikten ekonomik nedenler yüzünden yararlanamayacak. Uzun dönem askerlik yapmak istemeyenlerin ancak yüzde 10’u durumdan yaralanabilecek. Bir gencin, bundan yararlanabilmesi için iki bin 250 lira kazancı olması gerekiyor. Güçlükle ödeyebilenlerin durumu daha vahim olacak. Açıkça bankaların ve sistemin kucağına düşmüş sayılacaklar.”
Yoksulun canına, zenginin malına
Kendisini, “Müslüman bir vicdani retçi” olarak tanımlayan Hasan Bal da bedelli askerlik ve vicdani ret karvamları arasında derin bir çelişki olduğunu söyledi. Bal, “Allah’ın yarttığı canın kutsal olduğunu düşünüyorum. Askerliğe bu nedenle karşıyım. Canların, iktidar ve sermayeye değil, Allah’a ait olduğunu düşünüyorum. Mevcut ‘dinidar’ iktidarın insanların canını bir nevi Allah’ı inkar eder gibi inkâr ettiğini görüyorum. Varlıklı olanı inek gibi sağmak, yoksulun ise canına kastederek, statükolarının sürmesini sağlamak bu iktidarın pervasız yapısına yakışıyor” dedi. Kısa bir süre önce 2014 raporunu açıklayan Avrupa Vicdani Ret Bürosu, Türkiye hükümetinin vicdani ret konusunda Avrupa Konseyi’ne karşı oyalama taktiği izlediğini belirtmişti. Raporun Türkiye bölümünde, “Vicdani ret hakkının ulusal güvenlik bahanesiyle tanınmaması kabul edilemez” ifadeleri yer almıştı. AB raporunda da konuyla ilgili eleştiriler yapılmış, Türkiye’nin, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeleri içinde vicdani reddi tanımayan tek ülke olduğu vurgulanmıştı.
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…