Umut Nöbeti sırası İzmir'de

Nöbeti 84. gününde CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel ve il yöneticileri, PM Üyesi Mustafa Moroğlu, CHP Disiplin Kurulu Üyesi Mahir Polat, şair Tuğrul Keskin devraldı.

Umut Nöbeti sırası İzmir'de
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.02.2016 - 22:49

MİT TIR’ları haberi nedeniyle Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün serbest bırakılması istemiyle başlatılan Umut Nöbeti’nin 84. gününde nöbeti CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel, CHP PM Üyesi Mustafa Moroğlu, CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Mahir Polat, şair Tuğrul Keskin ve CHP İzmir İl Yönetim Kurulu üyeleri devraldı.

Silivri Cezaevi önündeki nöbette konuşan Alaattin Yüksel, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmalarının baştan bu yana hata olduğunu belirterek, “Can ve Erdem, Türkiye için, dünya için çok önemli bir haber yaptıkları için tutuklandılar. Türkiye’nin savaşa bulaşmasına neden olabilecek bir ayrıntıyı yakalayarak haberleştirdiler. Onun için burada tutuklu olanlar sadece Can Dündar ve Erdem Gül değil, aynı zamanda halkın haber alma hakkı. Dolayısıyla tutuklu olan hepimiziz” dedi.

Dündar ve Gül’ü ziyaret eden Yüksel, “Kendi tutukluklarından ziyade ülkenin geleceğini düşünüyorlar. Bizim için bundan ötesi yok, yeter ki ülke iyi olsun diyorlar” diye konuştu.

İzmir’e davet ettik

Can Dündar ve Erdem Gül’ü cezaevinden çıktığında hemen İzmir’e davet ettiklerini söyleyen Alaattin Yüksel özetle şunları söyledi: “Biz onları hemen özgürleşir özgürleşmez İzmir’e davet ettik. İzmir Kordonu’nun meltemini hep birlikte içimize çekelim, Çeşme’de kumsalda çıplak ayakla koşturalım dedik. İkisi de bu teklifimizi kabul etti. En kısa sürede onların özgürlüklerini de göreceğiz.”

CHP PM Üyesi Mustafa Moroğlu ise Türkiye’de hapishanecilik diye bir meslek oluştuğunu söyleyerek, “Özgürlük mücadelesi verenlerde hemen hemen hapis yatmayan kalmadı. Can ve Erdem yaptıklarından asla pişman değiller. Üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirdikleri için ceza çekiyorlar” dedi.

getirdikleri için ceza çekiyorlar” dedi. Şair Tuğrul Keskin de “Özgürlük meselesi Silivri kampusuna sıkıştı. Gençliğimiz hapishanede geçti, şimdi ise hapishane önünde beklemekle geçiyor. Ülkeyi bu zulümden kurtarmalıyız. Bunu da ülkenin aydınlık vicdanları yapacak. Ve biz de bu uğurda mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Yeşiller Partisi nöbette

Silivri’deki nöbeti bugün 10.00- 11.00 saatleri arasında Avrupa Yeşiller Partisi Eş Başkanı Monica Frassoni, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Naci Sönmez ve Akademisyen Ahmet Atıl Aşıcı; 12.00-16.00 saatleri arasında ise Halkevleri Emekli Hakları meclisi üyeleri devralacaklar.

Onanç’tan Can Dündar’a mektup

Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a mektup gönderdi. Önceki gün Umut Nöbeti’ni tutan Onanç, mektubuna “Kahramanımsın” diye başladı. Onanç’ın Dündar’a gönderdiği mektup şöyle:

“Kahramanımsın... Sevgili Can, Bugün senin 89. tutuklu günün. Dün hayranın olan kadın arkadaşlarımla birlikte, Erdem’le kaldığınız Silivri Ceza İnfaz Kampusu’nun önünde Umut Nöbeti tuttuk.

Yıllardır devam eden, pasif oyuncusu olmaktan dolayı kahrolduğumuz berbat hikâyenin içine kendi adımıza biraz olsun umut katmak hepimize çok iyi geldi.

Dün evimize vicdanlarımızı biraz olsun rahatlatarak döndük.

Hukuksuzluğa, adaletsizliğe, tek adam rejimine duyduğumuz isyanı, Anayasa Mahkemesi’nin on gün içinde vereceği olumlu kararın umudu ile bastırdık.

Senin gibi hikâye anlatıcısı, belgesel yapımcıları bilir; Binbirgece hikâyelerinden günümüze kadar dilden dile anlatılan, yazılan bütün hikâyeler bize aynı şeyi anlatır; adalet, cesaret, şefkat, sevgi, aşk eninde sonunda kazanır. Ama hikâyelerin mutlu sonuna hiç kolay erişilmez. Mutlu sona giden yol belirsizlik, endişe ve korkular ile doludur. Aslında hikâye tam da bu belirsizlik ortaya çıktığı zaman başlar.

Belirsizlik ve gerilim arttıkça hikâyeye daha çok bağlanırız, hikâye bizi içine çeker, parçası oluruz; korkuyu, endişeyi hisseder hikâyenin sonucunun nasıl olacağını merak ederiz. Eninde sonunda bir kahramanın geleceğini ve bu belirsizliğin biteceğini biliriz. Kahraman ara ara belirir endişenin yükseldiği zamanlarda içimize su serper.

Uzun ve çileli hikâyelerde kahraman da çok acı çeker. Onun acı çekmesi bizlerin yüreğini burkar ama ona olan inancımızı hiç yitirmeyiz.

Kahramanımız bize umut olur. O, kötülülerle mücadele ederken, içimizdeki iyiyi ortaya çıkarır. Onda kendimizi bulur, ona hayran oluruz. Sonunda iyi yürekli, adil, yardımsever, şefkatli kahramanımız kötülere karşı kazanır. Sevgili Can, Binlerce yıldır, yaşamı anlatan hikâyeler böyle iken bizim yaşadığımız hikâye farklı olabilir mi? Yıllar sonra, iki binli yılların başında, Türkiye’nin yaşadığı süreci anlatan hikâyeler, muktedirlerin zulmünden, adaletsizlikten, yolsuzluktan, savaşlardan, çatışmalardan ve ölümlerden söz edecekler. Sonra yaşanan korku ve endişeleri sonlandıran cesur, adil, şefkatli, insan sever kahramanları anlatacaklar. İşte sen bu kahramanlar arasında yer alacaksın. Kötüleri ise kimse hatırlamayacak. Hikâyemizin sonunun iyi biteceğini müjdeleyen kahramanların var olmasını bilmek bana umut veriyor. Sen benim kahramanımsın.”

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon