Türkiye'deki yoğun bakım hekimleri 'Kovid-19 nedeniyle hasta olan hekimler var. Hasta sayısı artıyor, doktor sayısı azalıyor' diyor
Ankara, İzmir ve İstanbul'daki büyük kamu hastanelerinde görev yapan üç yoğun bakım uzmanı koronavirüs salgınıyla beraber neler yaşadıklarını BBC Türkçe'den Fundanur Öztürk'e anlattı.
Ankara, İzmir ve İstanbul'daki büyük kamu hastanelerinde görev yapan üç yoğun bakım uzmanı, koronavirüs (Kovid-19) salgını başladığından bu yana yoğun bakım servislerinde yaşananları anlattı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye'de koronavirüs salgını sebebiyle yoğun bakımlardaki doluluk oranının yüzde 63'ü geçmediği söyledi.
Yoğun bakım servislerinde çalışan hekimler ise her hastanenin yoğun bakım kapasitesinin, insan kaynağının ve teknik olanaklarının birbirinden farklı olduğunu söylüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan ve koronavirüs salgını başladığından beri yoğun bakım servislerinde Kovid-19 hastalarını tedavi eden üç doktor da haberde isimlerinin ve kurum bilgisinin yer almasını istemedi.
İstanbul'da köklü üniversite hastanelerinden birinde yoğun bakım biriminde çalışan ve sadece koronavirüs hastalarına bakan hekim, 22 Mart'tan bu yana yoğun bakımdaki hastaların sayısında 10 kat artış olduğunu söylüyor.
Yoğun bakım olarak kullanmak üzere, ameliyathane koridorlarına dahi yatak koyduklarını belirten hekim, hasta sayısı artarken yoğun bakımda çalışan doktor sayısının azaldığını söylüyor:
"Koruyucu ekipman sorununun büyük bir kısmını aştık ama işler çığırından çıkmaya başlamış durumda. Dün hayatımda geçirdiğim en kötü günlerden biriydi. Çok fazla hasta geldi, içlerinde genç hastalar da vardı, durumu kötü olan, yaşlı hastalar da... Yoğun bakım doldu, taştı."
"10-15 yıl önce kullanıp depoya kaldırdığımız eski yoğun bakım cihazlarını depodan çıkarıp tekrar kullanmaya başladık. Yoğun bakım çalışan hekimler olarak sayımız az, ayrıca aramızdan COVID-19 bulaşıp hasta olanlar var. Yani hasta sayısı artıyor, doktor sayısı azalıyor. Böyle bir kısır döngünün içine girdik."
Hekim, aynı yoğun bakımda birlikte görev yaptığı üç doktor arkadaşına koronavirüs bulaştığı için karantinaya alındıklarını söylüyor.
Çalışma arkadaşlarını yoğun bakıma almaya ve kaybetmeye başladıkça motivasyonunu kaybettiğini söyleyen hekim, "Bu salt bir korku değil, çaresizlik içindeyiz aslında. Çünkü elimizde kesinleşmiş bir tedavi protokolü yok. Hala deneysel çalışıyoruz ama deney yapmak için de çok vaktimiz yok" diyor.
Türkiye Psikiyatri Derneği Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi tarafından yayımlanan raporda, mevcut araştırmalara göre salgınlarda hastalara hizmet veren her altı sağlık çalışanından birinin salgın döneminde ya da sonrasında ciddi stres belirtileri gösterdiği kaydediliyor.
'ÖNLEM ALMAKTA GECİKTİK'
Salgının Türkiye'den önce çeşitli ülkelerdeki seyrinin ve olası risklerin çok belirgin olduğunu ifade eden hekim, Türkiye'nin bu salgına hazırlık yapmakta geciktiğini savunuyor.
Çalıştığı hastanede afet tatbikatı yapılmadığını ve hatta yoğun bakım servislerine dair ön planlama dahi yapılmadığını ifade ediyor:
"Biz şu an hala, 'burası da dolunca nereyi yoğun bakım yapacağız' diye tartışıyoruz. Solunum cihazı bulabilecek miyiz diye endişeleniyoruz. Kişisel koruyucu ekipmanlarımızın çoğu kamuoyu baskısıyla karşılandı ama şimdi de hastaların eksikleri mevcut."
"Örneğin infüzyon pompası olmadığı için tedaviye başlayamadığım koronavirüs pozitif hastalar var. Bunun dışında elimizde sadece birkaç adet son teknoloji solunum cihazı bulunuyor. Hasta sayımız artınca depodan 1980, 1985, 1990 yapım, ekranı bile olmayan, manuel çevirmeli vantilatörler (solunum cihazları) çıkardık, hangileri çalışıyorsa onları kullanıyoruz."
'HER TÜRLÜ OLANAĞIMIZ VAR'
İzmir'in en büyük kamu hastanelerinden birinin yoğun bakım servisinde görev yapan bir hekim, kalabalık bir doktor kadrosuna sahip olmanın avantajlarını yaşadıklarını söylüyor.
Hekim, yoğun bakımda tedavisi süren pek çok Kovid-19 tanılı hasta olduğunu ve yoğun bakım servislerinin normal kapasitesinin çok üzerinde çalıştığını kaydediyor.
Yoğun bakım servislerinin doluluğu açısından 'Tabii ki bir İtalya durumunda değiliz, en azından hastane koridorlarında hasta bakmıyoruz' diyen hekim, hastanede salgın başladığı andan itibaren çok iyi işleyen bir sistem kurduklarını ve sağlık çalışanlarının koordine içerisinde olduğunu aktarıyor:
"Yoğun bakımda tedavisi sonucu iyileşen hastayı hemen servislere aktarıyoruz. Yoğun bakımda sekiz uzman hekim olarak çalışıyoruz, bunun yanı sıra anestezi ekibinden ve asistanlardan da destek alıyoruz. Kalabalık bir ekip olmanın gücü var. Bu yüzden daha iyi yürütüyoruz sistemi."
"Zaten üst düzey bir yoğun bakım servisine sahip olduğumuz için elimizde her türlü olanağımız var. Yapılabilecek her şeyi yapıyoruz. Büyük bir hastane ve çok yerleşik bir yoğun bakımı var. Uzun süredir oturmuş ve dünya algoritmalarını takip eden bir yoğun bakımımız var."
Hekim, önümüzdeki günlerde yaşanabilecek sorunlar için tedbir almaya başladıklarını ifade ediyor:
"Şimdilik iyi yürütüyoruz ancak hastalar artmaya devam ederse işin boyutu nereye varır kestirmek zor. Biz bununla ilgili önlem olarak merkez yoğun bakım birimimizi büyütmeye başladık. Farklı birimlerin yoğun bakım birimlerini de kendi sistemimize uygun biçimde hastaları karşılamaya hazır hale getiriyoruz."
"Yoğun bakım olarak kullanılabilecek yerleri mümkün olduğunca erkenden, hasta talebi artmadan yatak ve teknik donanımı ile birlikte hazırlamaya çalışıyoruz. Tabii solunum cihazları sıkıntıya girecek. Şimdi değil ama yakın vadede solunum cihazlarıyla ilgili sorun yaşayacağımızı bekliyoruz."
'YAYILMA HIZININ AZALMASI GEREKİYOR'
Ankara'nın en büyük kamu hastanelerinden birinde çalışan bir başka hekim, hastanenin yoğun bakım biriminde yönetici olarak görev yapıyor.
Hekim, salgının Türkiye'de yayılmasıyla birlikte ilk önce yoğun bakım olarak kullanacakları büyük bir alanı izole ettiklerini ve buradaki odaları negatif basınçlı hale getirdiklerini ifade ediyor.
Bunun ardından yoğun bakım biriminde çalışacak gerek yoğun bakım gerek diğer branşlardan uzmanları organize ettiklerini ifade ediyor.
Hekim hastanedeki enfeksiyon hastalıkları birimlerine ait servis sayısını artırdıklarını, böylelikle enfeksiyon uzmanlarının hastaları ilk olarak o birimlere yatırabildiğini söylüyor.
Ayrıca servisteki hastaların genel durumu bozulursa yoğun bakıma alındığını, acilden giriş yapan ancak durumu kötü olan hastanın ise direkt yoğun bakıma alındığını söylüyor.
Sağlık çalışanlarına koruyucu ekipman sorunun da büyük ölçüde çözüldüğünü söyleyen hekim, yoğun bakıma ihtiyaç duyan hasta sayısı artmadığı sürece hastanenin bu kapasiteyle baş edebildiğini ifade ediyor:
"Yoğun bakımda kullandığımız cihazlar şu an mevcut hastamıza yetiyor, tedavi ettiklerimizin ayrılması ve yerlerine yeni hastaların gelmesi sistemini şimdiki yoğunlukla döndürebiliriz ancak önümüzdeki birkaç ayın da böyle devam edebilmesi için hastalığın yayılma hızının azalması gerekiyor.
'TESTLER ÇOK GÜVENİLİR DEĞİL'
Yoğun bakım hekimleri, korona virüs şüphesi bulunan kişilerden alınan PCR test sonuçlarının yanıltıcı olabildiğini söylüyor.
İstanbul'daki hekim, semptom gösteren bir iş arkadaşının test sonucunun negatif geldiğini ancak testlerin 'çok güvenilir' olmadığını söylüyor:
"Hastanemizde, ilk üç testi negatif gelen ancak öldükten sonra pozitif olan kayıplar var. Ölüden aldığımız örnek, daha önceki testlerden farklı olarak pozitif çıkabiliyor. Biz bu durumun farkında olarak, kişinin testi negatif gelse bile gerek tomografi bulguları gerek klinik bulguları değerlendirip o hastayı korona pozitif kabul ederek tedaviye başlıyoruz."
Ankara'daki hekim de hali hazırda yoğun bakımda korona virüs tedavisi alan bazı hastaların test sonucunun 'negatif' olduğunu belirtiyor.
"CPR testi sonucunun birkaç kere negatif geldiği ancak sonradan pozitif geldiği örnekler yaşanıyor" diyen doktor, hastanın tedavisine başlamak için PCR testinden ziyade klinik bulgulara da bakıldığını ifade ediyor:
"Bu işin üç ayağı var: Test, klinik semptom ve tomografi bulgusu. PCR testi negatif olsa bile tomografi ve klinik semptom o kadar belirgin oluyor ki, zaten tedavi uygulamak zorundasınız. Bu durumda PCR pozitif mi negatif mi, çok da ciddiye almıyoruz açıkçası. Örneğin bir kişinin ilk iki PCR testi negatif olabilir ama beş gün sonraki testi pozitif olabiliyor."
Doktor, PCR testi sonuçlarının Türkiye'deki COVID-19 pozitif vakaların kayıt altına alınması açısından önemli olduğunu, ancak bakanlığın test sonucu negatif olsa bile klinik bulgu gösteren kişilerle ilgili olarak da bilgilendirildiğini kaydediyor.
En Çok Okunan Haberler
- 'Ben o gün tecavüze uğramadım diye...'
- MSB'den açıklama geldi
- İki jandarmanın davası görüldü
- Teğmenleri değil yargıçları konuşalım
- İmamoğlu'ndan Bakan Tekin'e sert tepki
- Saat verildi, sayı istendi
- CHP'li isimden Cevizoğlu'nun sözlerine tepki
- TCMB ve TBB'den açıklama
- Sürecin şifreleri!
- İstanbul'da sahilde 2 ceset bulundu