‘Türkiye’deki seyirci çekingen’
Bu yıl 20. yaşını kutlayan Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın (BİFO) üçüncü Avrupa turnesinin son durağı Paris oldu. Borusan Genel Sanat Müdürü Ahmet Erenli ile Avrupa sahnesinde ilerlemeyi hedefleyen BİFO’yu konuştuk.
Paris’in simge caddelerinden Champs Elysées’de de bir aydır devam eden “Sarı yelekliler”in çatışmalı eylemleri, turizmi ve caddedeki cafeleri olumsuz etkilese de sanat hayatına dokunamadı... 1900 kişi kapasiteli Théâtre des Champs Elysées, tüm salonu doldurdu, üstelik İstanbul’dan gelen konuğuyla... Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın (BİFO), 3. Avrupa turnesinin son konseri, 13 Aralık akşamı, Paris’te gerçekleştirildi. Sascha Goetzel yönetimindeki BİFO, Paris konserinde, keman virtüözü Nemanja Radulovic’e eşlik etti.
Konser öncesi, Théâtre des Champs Elysées’nin lobisinde, Borusan Genel Sanat Müdürü Ahmet Erenli ile Avrupa sahnesinde ilerlemeyi hedefleyen BİFO’nun 20. yılını konuştuk.
-BİFO, Avrupa sahnesinde aranan, davet edilen bir orkestra haline geldi mi?
Bütün bilinen büyük orkestraların menajerlik ajansı olan KD Schmid ofisinin bir parçası olduk. Bu çok önemli, onların çalışmalarıyla biz turnelere çıkıyoruz; kendimizi o şirket aracılığıyla pazarlıyoruz. Onlar, bizi, Avrupa marketinde pazarlıyor.
Evet, artık çağrılan, davet edilen orkestra haline geldik. İlk aşamada yapmamız gereken de buydu. Bizi, kaşemizi vererek davet etmelerini sağlamaktı. Ulaşımı biz karşılıyoruz. Konser kaşesi, otel, yerel transfer ve masrafları ise davet eden karşılıyor.
‘Bay Çello’ya da bir bilet
-Turnelere yaklaşık kaç kişi gidiyorsunuz, enstrümanlar size nasıl eşlik ediyor? Mesela çellolar?
Paris’e 96’sı orkestra üyesi olmak üzere toplam 120 kişi geldik.
Çellolar o kadar sorun değil, uçağın içinde birey gibi herkes yanına alıyor. Çellolara da bilet kesiliyor. Hatta onlara “Mister Çello” derler. Diğer enstrümanlar ve vurmalı sazların bir kısmını turnedeki ilk durağımızda kiralıyoruz. O enstrümanlar bize turne boyunca eşlik ediyor.
-Diyelim ki başkemancı hastalandı, ne olacak?
O zaman yanındaki kemancı yerine geçer. Ancak şefin ya da solistin hastalanması nedeniyle o günkü konser iptal bile olabilir. Çünkü, tanımadığınız bir şefin hiç prova yapmadan gelip orkestrayı yönetmesi mümkün değil.
-Türkiye’deki dinleyiciyle Avrupa’daki dinleyici arasında gördüğünüz farklar neler?
Biz bu turne programlarının hepsini Türkiye’de de çaldık. Ama hiçbir zaman ayakta alkışlanmadık. Halbuki Amsterdam’daki konserde herkes ayakta alkışladı bizi. Yani Avrupa’da dinleyiciler ayakta alkışlıyor... Türkiye’deki seyirci çok alkışlamıyor, ayağa kalkmıyor, bir çekingenlik var.
-Bizde yanlış yerde alkışlama olayı da var galiba, konserlerde bu yüzden birbirine kızanlara denk geliyorum… Alkışın keskin bir kuralı var mı?
Normalde eser kaç bölümse biter, ondan sonra alkışlanır; bölüm arası alkışlanmaz. Ama ben bölüm arasında alkışlayanları eleştirmiyorum. Çünkü eğer gerçekten çok hoşlandıysanız, kendinizi tutamayıp alkışlayabilirsiniz. Bu Amsterdam’da da başımıza geldi. Konçertonun birinci bölümünden sonra alkış aldık. Bence sorun değil.
Yabancı solist şart
-Turnelere yabancı solistle çıkıyorsunuz, neden Türk solistle değil?
Fazıl Say’ı bir kenara koyarsak, yurtdışında genelde tanınan bir yabancı solist olması gerekiyor. Ama en etkileyicisi bir yabancı solist ve bir Türk solistin iki konser arka arkaya yer alması. Biz bunu Hong Kong konserlerinde yaptık. İlk konserde Gülsin Onay, ikinci konserde Vadim Repin yer aldı.
-Bir turne maliyeti yaklaşık ne kadar oluyor?
Beş konserlik bir turnenin maliyeti 1 milyon dolara çıkıyor.
-Orkestranın uyumlu çalmasının sırrı nedir?
Disiplin başta geliyor. Gürer Aykal’la baştan beri sağladığımız en önemli şeylerden biriydi bu. BİFO’da bu disiplin geleneği devam ediyor.
Yılda en çok 30 konser yapıyoruz ve bu az. Hedef, konserleri 50-60’a çıkarmak. Çünkü ne kadar çok prova yapar, ne kadar çok birlikte çalarsanız o kadar iyi oluyor orkestra, ve ses o kadar farklı çıkıyor.
-BİFO’nun yeni sezonu nasıl hazırlanıyor? Sanatçılar neye göre seçiliyor, eser siparişleri neye göre veriliyor?
Genellikle programı iki sene önceden oluşturuyoruz. Şu an 2021’i hazırlıyoruz. Sanatçıları ise genelde repertuvara göre seçmeye çalışıyoruz.
-Türkiye’de konser salonu sorunu olduğu malumumuz. Klasik müzik için Lütfi Kırdar dışında sahne yok mu? Zorlu nasıl?
Zorlu’nun sahnesi akustik olmayan konserler için harika tabii ki. Seslendirmeli konserler, müzikaller için de mükemmel. Ancak klasik müzik için sahne henüz oturmadı. Onlar da akustiğin üzerinde çalışıyorlar. Sanıyorum birkaç yıla düzelir. Çünkü yatırım yapmak gerekiyor.
BİFO, daha ergenlikte
-BİFO için 20. yıl değerlendirmesi de alalım?
20 yıl elbette uzun bir süre fakat dünya orkestraları ile karşılaştırınca, BİFO çok genç kalıyor. BİFO daha ergenlikte. Biz adımları attık, yeni isimler gelip orkestrayı bambaşka yerlere taşıyacaklar.
‘Türkiye biraz Amerikanvari’
-Pek çok anlamda Amerikan kültürünün etkisinde olan bir ülke olarak klasik müzikte de ABD’nin yolunu mu izliyoruz?
Tabii ki, çünkü Türkiye’de biz biraz Amerikanvariyiz. Avrupa’ya biraz uzak, ABD’ye birçok anlamda daha yakınız. Mesela Amerikan tarzı işler, Türkiye’de çok tutuyor, müzikte de öyle. Biraz daha light konserler, müzikaller, görsel operalar gibi.
Bizim orkestranın yapısı Avrupa’ya hiç uymuyor, daha Amerikan. Herkes sözleşmeli çalışıyor, ABD’de de birçok büyük orkestra aynı şekilde. Mesela Zorlu PSM de Amerikan bir mekân. Klasik müzik daha ikinci planda.
-Sascha Goetzel, 10 yıldır BİFO’yla, sözleşmesi ne zaman bitiyor? Devam edecek mi? Ya da yeni bir isim var mı?
Sözleşmemiz 2020’de bitiyor. Bakacağız, göreceğiz, daha karar verilmedi. Her şey olabilir!
‘Türk dinleyiciye yeni eserler zor geliyor’
-Türkiye nasıl bir klasik müzik kültürüne sahip? Yeni eserlere açık mı yoksa standart klasik müziği mi arıyor?
Türkiye’de dinleyici hâlâ daha ziyade standart klasik müzik istiyor: Beethoven, Chopin, Rahmaninov gibi. Yeni eser çaldığımız zaman seyirci açıkçası çok fazla gelmek istemiyor.
-Neden?
Dünyayla kıyasladığımızda klasik müzikte daha yeniyiz. Türk dinleyiciye yeni eserler zor, yabancı geliyor. Ama şunu da eklemeliyim ki yeni eserlerin bazıları gerçekten anlaşılması ve hatta çalınması bile çok zor. Tamamen izleyiciye de yüklenmemek lazım sanıyorum.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!