Akın Atalay: Hepimiz adalet göçüğünün altında yaşıyoruz
Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı, ‘Burada öyle bir dava görülüyor ki dosyayı eşeledikçe adaletsizlik fışkırdı. Herkes için adalet talebimden vazgeçmeyeceğim’ diye konuştu.
Duruşma savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı’nın tutukluluğun devamına ilişkin mütalaasının ardından tutuklu yazar ve yöneticilerimize söz hakkı verildi.
İlk olarak söz alan İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, mahkemeye tanık olarak dinlenen Cumhuriyet Vakfı eski yönetim kurulu üyesi Mustafa Pamukoğlu’nun aksini iddia etmesine rağmen 2008 yılında İlhan Selçuk dönemin mali müşavirlik görevinin sona erdiğine ilişkin belgeler ile Ocak 2012 tarihli vakıf icra kurulu kararlarını sundu. Atalay ayrıca önceki yönetim döneminde de mali darboğaz nedeniyle bazı mülklerin satışına ilişkin kararları da mahkemeye sundu.
Atalay, şöyle konuştu: Vakıf İcra Kurulu’nun vakfın kuruluşundan beri Vakıf Senedi’nde olduğunu söylemiştim ama sizin tanıklara sorularınız nedeniyle, dünyanın düz olmadığını kanıtlar gibi İcra Kurulu’nun vakfın kuruluşundan beri var olduğunu izah edeceğim. Ocak 2012 tarihli kararın 7. maddesinde ‘yeni köşe yazarı istihdamında Vakıf İcra Kurulu’na bilgi verilmesi prensip olarak belirlendi’ deniyor. Vakıf İcra Kurulu ile Yeni Gün İcra Kurulu arasında periyodik işbirliği toplantısı yapılması oybirliği ile karara bağlanmıştı. Benim imzam yok bu kararda çünkü ben editöryal bağımsızlığa inanan biriyim. Köşe yazarı alımında vakıf onayına karşı çıktığım için imzam yok.
Demokratik seviye...
Bu dava bütün kişi ve kurumlarıyla Türkiye’nin getirildiği demokratik seviyenin bir fotoğrafı olmuştur. Ben bu fotoğrafa bakıp üzülenlerdenim. Bu davayı yargı ikliminden, Türkiye’nin şartların bağımsız düşünemeyiz. Tutukluluğuma devam sebebim tarafıma yöneltilen yardım suçuna ilişkin ‘kaçıp, delilleri karartmama’ yöneliktir. Yani, yardım suçlamasına ilişkin peşin bir kanaat oluşmuştur. Mahkeme heyeti bize yardım suçundan ileride verilebilecek cezanın peşinen şimdi çektirilmesini uygun görüyor.
Vicdan, adalet ve hakkaniyet
Hâkimler anayasaya ve kanunlara uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Ben de hukukçuyum. Aynı dersleri okuduk. Hukuk fakültelerinde, en azından benim okuduğum dönemde hukukta vicdanın, hakkaniyet ve adaletin çok önemli kavramlar olduğu anlatılırdı. Sanıyorum değişmedi. Anayasanın, kanunun ve hukukun genelikle soyut yazılı metinler olması nedeniyle farklı yorumlar olabileceğine, mot a mot uygulanması durumunda haksızlık ve mağduriyetler olabileceği nedeniyle hükümde vicdan unsuru arandığı anlatılırdı. Bu, hakkaniyetsiz bir adaleti önler. Ama bu dava düzeninde anlaşılıyor ki biz vicdan, adalet ve hakkaniyetten yararlanamıyoruz. Vicdanı bir yana bırakarak kanunlar bazında şunu söylemek istiyorum. Biliyorum, siyasi iktidar her kurumu baskı altında tutuyor, hukuki ilkeye sığınmamızı engelliyor. Hâlâ geçerli görünen hükümlere göre anayasanın OHAL döneminde sınırlanabileceğini, bu sınırlamanın ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını söylüyor. Heyetinizi tutuklulukta geçirilen süreyi dikkate alarak bir karar vermesi gerekiyor.
Basın özgürlüğü konusunda en kötü ülkelerden biri olduğumuz çeşitli uluslararası örgütlerin raporlarında yer alıyor. Hepimiz adalet göçüğünün altında yaşıyoruz. Burada öyle bir dava görülüyor ki dosyayı eşeledikçe adaletsizlik fışkırdı. Uğradığım haksızlık ve hukuksuzluğun yoğunluğu ne olursa olsun herkes için adalet talebimden vazgeçmeyeceğim. Umarım toplumca bu büyük beladan sağ salim kurtuluruz.
‘Cumhuriyetçilerin ortak kaderi’
FETÖ’ye yardım iddiası saçmadır. Bunun hele FETÖ suçlamasıyla yargılanan bir savcı tarafından yöneltilmesi daha da saçmadır. Biz Cumhuriyetçilerin, gazetecilerin genelde ama özelde Cumhuriyetçilerin ortak kaderini yaşıyoruz. Bu kader 93 yıldır kesintisiz süren tehdit, baskı, kapatma, hapis, suikasta uğrama yaptırımıdır. Ama gazeteciler bu tehditlere biat etmez, alçak gönüllü bir sabırla bedelini öderler. Bizler de baskıya boyun eğmiyoruz. Çünkü Cumhuriyet’in tarihi bunu bekler. Dışarıdaki gerçek gazeteciler, iyi insanlar bizim bu duruşu sergilememizi istiyor. Onları mahcup edemeyiz.
Hâkime kendi kararını hatırlattı
Atalay ayrıca, mahkeme başkanı Dağ’ın İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin hâkimi iken Nisan 2016’da verdiği bir karardaki ‘Unutulmamalıdır ki hâkim sadece hukuka ve vicdana uygun karar vermez. Mevcut yasalar çerçevesinde toplum vicdanını da rahatlatan adımlar atmalıdır’ ifadelerini okudu.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- Soğuk havada TIR kuyruğu 30 kilometreyi geçti
- CHP'den Erdoğan'a sert yanıt!
- Öğrencisinin Suriye'de Bakan olduğunu öğrendi
- Evini kiraya verecekler için geri sayım
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'
- İstanbul Barosu hakkında soruşturma!
- 'Ev hapsi' kararının ardından ilk kez konuştu