AB'den Türkiye'ye net mesaj: Üye olmak istiyorsanız...

AB’nin Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Vize anlaşması olmazsa Geri Kabul de olmaz” sözlerini ‘tehdit’ olarak tanımladı ve rahatsızlığını AB Bakanı Volkan Bozkır’a da ilettiğini söyledi: “Bu dil ortak olmak isteyenlerin dili değil. Kibar kalmak için bu tehditleri üzerime almıyorum”

AB'den Türkiye'ye net mesaj: Üye olmak istiyorsanız...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.04.2016 - 14:17

AB’nin Suriyelilere yönelik projeleri için bir grup gazeteciyle Şanlıurfa’ya giden Hahn, Kürt sorununun silahlı mücadeleyle sürdürülemeyeceğini vurgularken, üyelik müzakerelerinin Türkiye’nin gerçek niyetini göstereceğini söyledi. İşte Hahn’ın açıklamaları:

Bu dil ortaklık dili değil: Bozkır’a, muhataplarıma da söylediğim gibi; böylesi bir üslup, böylesi bir dil, kesinlikle sadece ortak değil ama aynı zamanda dost olmak isteyen insanların, bir kulübe üye olmak isteyen insanların, aralarında kullanacağı türden bir dil değil. İletişim kurarken karşılıklı saygı bekliyoruz; bu birincisi. İkincisi de; böylesi bir tehditi üzerime alınmıyorum çünkü nezaketimi korumak için yorum yapmak istemiyorum. Zira bu, ortak bir ideale ulaşmak için çaba gösteren insanların ilerleyebilmesi için bir yol değil.

Şartlarımızdan feragat etmeyiz: Bir eylem planı üzerinde anlaştık ve bu planın pek çok unsuru var. Katılım sürecini canlandırmak başka bir mesele ve vize serbestisi de bir unsur. Türkiye vize serbestisi sürecini hızlandırmak isterse, bundan mutlu oluruz. Fakat şartlarımızdan feragat edemeyiz çünkü Ukrayna, Gürcistan ve Kosova gibi başka ülkelerle de vize serbestisi hakkında müzakere ediyoruz ve burda uygulanan belirli yöntem ve kriterler var.

Müzakereler kutulara tık atmaktan ibaret değil: (Türk ve yabancı gazetecilere baskı) Bu tabii ki büyük bir endişe kaynağı çünkü bizim hukukun üstünlüğü standartlarımızla kesinlikle uyumlu değil. Bu yüzden katılım sürecinin büyük bir ivme kazandıracağına inanıyorum. Eğer 23. ve 24. Fasılları müzakere edersek, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığını Türk meslektaşlarımızla tartışabiliriz. Müzakerelerden ziyade sürecin kendisinden konuşmayı tercih ederim çünkü bu, ‘Şu yasayı yaptım, bu yasayı yaptım’ diyerek, birtakım kutucuklara tık atmaktan ibaret değil. Bunların uygulanmasındaki performansla ilgili. Nasıl uygulandığı, saygı duyulup duyulmadığı önemli.Evet mi hayır mı? Şöyle diyelim, kesinlikle bu konuda tartışmamız gerekenler var.



Hukukun üstünlüğü ve demokrasinin tanımı tektir: Bence Türkiye’deki durumla ilgili değerlendirmelerimiz gün gibi ortada. Fakat size sadece şu mesajı iletebilirim: Eğer gerçek bir baskı istiyorlarsa neden Türk vatandaşları müzakereler için bastırmıyorlar?". Hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasi tektir, farklı çeşitleri yoktur. Avrupa ve Türk demokrasisi diye farklı demokrasilerimiz yok. Demokrasiye bağlıysanız, o zaman mükemmel, fakat bu sadece bağlılıkla ilgili değil, aynı zamanda bunu nasıl yaşadığınızla ilgili. Bu yüzden, müzakereler zaman alıyor. Bunu bütün tarafların anlaması ve kabul etmesi lazım. Sırbistan’da, Arnavutluk’ta ve Karadağ’da geçerli olan da bu ve aynı şey Türk muhataplarımız için de geçerli."

Türkiye’nin gerçek niyetini göreceğiz: Şimdiki durumun tatminkar olmadığı konusunda hep açık davrandığımızı düşünüyorum. Bir kez daha söylemek istiyorum; Türkiye için asıl turnusol kağıdı, katılım müzakereleri olacaktır. Bu kilit önemdedir ve Türkiye’nin gerçek niyetinin ne olduğunu göreceğiz. Gerçek amaç üye olmaksa o zaman hukukun üstünlüğü tabii ki önceliklerin en başındadır. Süreç, 23. Ve 24. Fasıllar kapandığı zaman tamamlanacaktır.

Üyelik hedefi başka, işbirliği başka...: Gazeteci, hakim ya da akademisyen olsun, bizim hukukun üstünlüğü anlayışımızla uyuşmayan meseleler olduğu zaman, bunları gündeme getiriyoruz. Herkese şu çağrıda bulunabilirim, eğer gerçekten bizimle işbirliği yapmak için bir irade varsa ve bu gelecek üyeliği hedeflemeden bir işbirliği ise, bu başka bir durum. Ama eğer bu işbirliğinin sonunda hedef üye olmaksa bu da başka bir durum. Bu bizim birtakım komşularımıza bağlı.. Türkiye de üye olmak isteyip istemediğine karar vermesi gereken o komşulardan biri. Benim bildiğim kadarıyla, üye olmak istiyor. O zaman Türkiye’nin kendini geliştirirken kesinlikle birtakım tutum değişikliklerine gitmesini bekleriz.
Kürt sorununa silahlı çözüm yok: Yeni bir Kürt göç dalgasından daha ziyade yeni bir çatışma halinden endişeliyim. Bütün görüşmelerimizde, muhataplarımızı siyasi bir çözüm aramaları için teşvik ediyoruz çünkü siyasi çözüm sürdürülebilir yegane çözümdür. [Türk tarafındaki] anlayış, siyasi bir çözüm olmadan önce bir tür askeri çözüm olması gerektiği yönünde. Bu konuda şüphelerim var. Belki biz Avrupalılar fazla mülayimiz ve hep barış gibi şeylerin peşindeyiz. Fakat etnik çatışmaların ancak siyasi bir şekilde çözülebileceği yönünde Avrupa’da örnekler var; Kuzey İrlanda’ya, Bask örneğine ya da bazı ülkelerdeki Arnavut azınlığın durumuna bakın. Nihayetinde hep siyasi bir çözüm oldu. Sürdürülebilir bir barışı ve uzlaşma sürecini sağlayan hiçbir silahlı çözüm yoktur. Bu yüzden de dünyanın bu tarafında işlerin farklı olduğunu düşünmüyorum.

Laiklik Parlamento’nun vereceği bir karar: Anayasa’yla ilgili Türk Parlamentosunun vereceği bir karar hakkında yorum yapamam. Biz bu konuda Venedik Komisyonu ile işbirliği yapıyoruz. Avrupa’da, haklı nedenlerle devlet ve kilise ayrılığı var. Her toplumun kendi yapısıyla ilgili kararı vermek durumunda. Fakat AB’nin içinde bizim belli bir çerçevemiz var ve bu yüzden de bunun ne anlama geldiğini göreceğiz. Meclis Başkanı çok önemli bir insan fakat dürüst olmak gerekirse, bireysel açıklamalar hakkında yorum yapmamalıyım çünkü aksi halde kayboluyoruz.

Entegrasyon için Türkçe gerek: Yaza kadar 1 milyon dolar yardımı tamamlamayı istiyoruz. Ben de gerçek ihtiyaçları tespit etmek için bölgeyi geziyorum. Vali ile toplantıda, Türkçe dil öğrenimine daha fazla yoğunlaşmak gerektiğini gördüm. Bana, dil bilgisi olmadığı için Ocak ayından bu yana Suriyelilere çalışma izni veren düzenlemelerin tam anlamıyla uygulanmadığı söylendi. Tahminlere göre mültecilerin yarısı kalıcı bir sorun olsa bile burada kalmak istiyor. Kimi 3-4 yıldır burada, ki artık bir şekilde buraya bağlandılar. Bu entegrasyonu desteklemek için uygun dil bilgisi gerekli.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler