‘Türkiye çalkantılara gebe’

Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Henri Barkey, ABD operasyonlarının IŞİD’i caydırmayacağını düşünüyor. Henri Barkey örgütün bölgeyi mezhep savaşına sürüklediğini belirterek Türkiye’nin de etkileneceğini savunuyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında Türkiye’yi büyük çalkantıların beklediğini tahmin ediyor.

‘Türkiye çalkantılara gebe’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.08.2014 - 23:48

Washington’daki önde gelen Türkiye ve Ortadoğu uzmanlarından Henri Barkey’le son Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçları ve İD’in Ortadoğu’ya dehşet salan saldırıları karşısında Kürtlerin direnç gösterememelerinin nedenlerini konuştuk. Barkey, önümüzdeki dönem Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında Türkiye’yi eşi görülmemiş çalkantıların beklediğini tahmin ediyor. Barkey ayrıca yakın ve orta vadede bağımsız büyük Kürdistan devletinin kurulmasının da mümkün olamadığına dikkat çekiyor. Özellikle de Barzani’nin Irak merkezi hükümetinin kontrolü olmadan Kürt petrolünün üçüncü ülkelere Türkiye aracılığıyla satılmasının Washington’da tepkiyle karşılandığı mesajını açık açık veriyor.

- Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı yüzde 51.8 oy cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan’a çok istediği başkanlık rejiminin önünü açabilir mi?

H.B.- Aldığı oy oranı birinci tur zaferidir. Ancak bu Başbakan Erdoğan’ı ve yakın yandaşlarını düş kırıklığına uğratmış olmalıdır. Bu seçim sonuçlarının alınmasının üzerinden daha 24 saat bile geçmeden oynanmaya başlanan siyaset oyunları, onu sonuna kadar destekleyen yandaşlarının bütün iddialarına rağmen Erdoğan’ın elinin o kadar da güçlü olmadığını gösteriyor.

Türkiye önümüzdeki dönem, tarihinde görülmemiş siyasi çalkantılar dönemine girebilecektir. Erdoğan, seçim kampanyasını bugüne kadarki cumhurbaşkanlarının hiçbirine benzemeyeceği sinyalleri veren bir söylem üzerinden yürütmüştür. Türkiye’nin parlamenter sistemi yürütme yetkisini başbakan ve Bakanlar Kurulu’na vermesine rağmen Erdoğan ülkeyi Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nden yönetmeyi amaçlamaktadır.

CHP ve MHP’nin tartışmalı çatı adayı İhsanoğlu’na karşı çıkan pek çok MHP ve CHP seçmeninin sandığa gitmeyişiyle Erdoğan çok daha yüksek bir oy oranıyla seçimi kazanabilirdi. Yandaş medyanın zafer çığlıklarına rağmen Erdoğan daha yüksek bir oy oranıyla seçimi alsaydı manevra kabiliyeti de çok daha fazla olurdu.

Bütün bunların ışığında hukuki açıdan başkanlık sistemini getirmesi zor olacak. AKP’nin gelecek seçimlerde anayasayı değiştirecek kadar milletvekili bulması zor. Erdoğan referanduma götürmeye kalkışabilir, ama bu da onun açısından çok riskli bir strateji. Çünkü Erdoğan, kendisinden sonra gelecek olan başbakanın popülaritesine kendi geleceğini bağlamış olacak.

- Peki, Erdoğan hakkındaki bütün yolsuzluk ve yasaları hiçe sayma suçlamalarına rağmen sizce hâlâ nasıl bu kadar yüksek bir oy almış olabilir?

H.B.- Bunun nedeni gayet basit: Türkiye 2002’ye kıyasla çok daha müreffeh bir ülke. Bir sürü alanda, sağlık ve eğitim alanında önemli adımlar atabilmiştir. Bunlar daha önce unutulan, görülmeyen, dikkate alınmayan halk yığınları açısından çok önemli gelişmeler.

Bir de tabii ki muhalefetin projesiz, fikirsiz yola çıkması... Bu kadar yıldan sonra ana muhalefetin başarısızlığı AKP’nin ve Erdoğan’ın kazanabilmesinin en önemli nedeni. Ana muhalefet kendisine çekidüzen vermezse, hatta radikal bir değişimden geçmezse, ilelebet muhalefet olarak kalacaktır. Değişimden de eskiye dönüşü, ki bazı muhalefet üyeleri bunu öneriyor, ima etmiyorum.

- AGİT gözlemcilerinin seçimlerde Erdoğan’ın her türlü devlet imkânını kullanarak usulsüz bir seçim kampanyası yürüttüğü saptamasını nasıl karşıladınız?

H.B.- Erdoğan hem devlet imkânlarını kullanarak hem de kendisine yakın medya kuruluşlarının destekçi ve muhalefeti neredeyse inkâr eden bütün tezlerini yüzde yüz savunan pozisyonundan yararlandı. Bu, bu açıdan bakıldığında hiç de eşit şartlarda yapılmış bir seçim değildi. Bütün bunlara ek olarak öbür adaylara karşı AKP’nin muazzam bir parasal üstünlüğü de bulunuyordu.

- Türkiye’nin güneyinde dehşet olayları yaşanıyor. IŞİD ya da İD’nin Erbil kapılarına dayanması üzerine Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani ve Ankara’nın, Washington’un yardımını istemesini nasıl karşıladınız?

H.B.- ABD’nin havadan insani yardım ve İD’in belli mevzilerini bombalaması biçimindeki müdahalesi devam edip genişlese de, sadece Irak halkı, Kürtler ve Irak merkezi hükümetine toparlanmaları için zaman kazandıracaktır. Hiç kuşkusuz ABD harekâtı Kürtlerin ciddi olarak moralini artırmıştır. Ancak İD için bu harekât caydırıcı olmayacak, aksine Uluslar arası çapta şöhretini meşrulaştırıcı bir zemin olacağı için de büyük memnunluk duyacaktır.

İD’nin Suriye ve Irak içlerine ilerlemesi bütün bölgeyi bir mezhep savaşına itmesi tehlikesini doğuracaktır ki bunun hesap edilemeyecek sonuçlarını ne Türkiye’nin, ne Irak’ın, ne Ürdün’ün, ne Suudi Arabistan’ın ne de Lübnan’ın bertaraf etmesi mümkün olacaktır.

Bu son İD tehdidi Bağdat’la Erbil’in aralarındaki anlaşmazlıklara uzlaşmayla bir çözüm bulmaları için fırsat doğuracaktır. Kürtler İD saldırılarına direneceklerse Bağdat’ın, Türkiye’den bile gelse silah ve öbür yardımların Kuzey Irak’a ulaşmasını sağlamak zorundadır.

- Siz son yazılarınızdan birinde bağımsız bir Kürdistan devletinin kısa ve orta vadede kurulması olanağı bulunmadığı görüşünü savunuyorsunuz. Neden?

H.B.- Bakın, Kürtler bağımsız bir devlet istiyorsa kim onlara hayır diyebilir? Iraklı Kürtler bu amaçla en çok yol alan gruptur. Büyük olasılıkla da Suriye’deki kardeşleriyle birlikte bağımsızlığı ilk onlar tadacaktır. Ama bu Türkiye ve İran topraklarını da içine alan bir pan-Kürdistan kurulacağı anlamına gelmemektedir. Çünkü her iki ülkenin devlet altyapıları çok güçlüdür ve kendi kendilerini yenileme yeteneğine sahiptir. Üstelik gerek İran gerekse Türkiye kendi topraklarındaki Kürt azınlıklarla yeni uzlaşmalara gidebilirler. Bu konuda Türkiye bir adım ileridedir.

Bu arada, bölgeye yönelik esas tehdit bölünme değil, İD’nin daha fazla tahkim olanağı elde etmesidir. İD’nin yenilgiye uğratılması sadece Bağdat ve Kürtlerin değil Ankara’nın da işbirliğiyle mümkündür. Risk alınması gerekir. Kürtlerin daha güçlü ve iyi askeri malzemeye ihtiyaçları vardır. Bağdat bunu yıllarca engellemiştir. Ayrıca Irak’ta da yeni yaklaşımlara girme becerisini gösterecek bir hükümetin olması gereklidir.

- Washington’un bağımsız bir Kürdistan’a yaklaşımı sözce nasıl olur?

H.B.- Pek çokları gibi ABD de kendisi için yeni sorunlar ortaya çıkaracak bağımsız bir Kürdistan yerine uzlaşmayla doğal olarak ortaya çıkacak bir Kürdistan’a göz yumar. Çünkü Washington uzun zamandır Irak’ı ve sorunlarını unutmak istemektedir.

Bu da, Irak merkezi hükümetinin resmi gümrük kontrolleri olmadan Türkiye üzerinden üçüncü ülkelere doğrudan petrol satışı örneği, Kürtlerin bağımsız ve başına buyruk davranmalarına Washington’un ciddi direnç göstermesinin nedenlerini kısmen açıklamaktadır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler