Türkçede Hamlet yaratmak! Adnan Binyazar'ın yazısı...

Çeviri, sözcükleri söylem gücüyle bir dilden başka dillere aktarma edimidir. Sözcüklerin tam karşılığını bulması yeterli sanılır çeviride. Oysa başarılması gereken o değil, çevirinin, yazıldığı dildeki algısını, çevrilen dilde de uyandırmasıdır. Tarık Günersel, Hamlet çevirisinde, konuşma dilimizin geniş olanaklarından yararlanarak gerçekleştirmiştir bunu.

Yayınlanma: 12.03.2021 - 00:06
Abone Ol google-news

Fotoğraf: NESRİN KADIOĞLU

Diyarbakır’ın bir yazlık sinemasında 17 akşam gösterilen, ilk gençlik yaşımın coşkusuyla hiçbirini kaçırmadığım Romeo ve Juliet filminden ezberlediğim sözlerle sokaklara düşmüş, yanına yaklaşıp, “Sevgi iç çekişlerin buharıyla yükselen bir dumandır,” deyip ardından da, “Habeş kulağında duran pırlanta gibi, gecenin ortasında haşmetle ürperendir o!” diye Juliet’i tanıtmaya çalıştığım bir arkadaşım şaşırıp kalmış, “Delirdin mi sen!” deyip benden uzaklaşmıştı.

O sonbahar Köy Enstitüsü’ne yazıldığımın ertesi günü kitaplıkta Romeo ve Juliet’i arayıp bulmuş, o gece sabaha kadar okumuştum. Diyarbakır’da yeni iktidarın sokaklara döktüğü klasik kitaplar arasında Hamlet’i görünce yerden alıp, koynuma sokuvermiştim.

Shakespeare sevdam böyle başlamıştı...

HAMLET

Şair, tiyatrocu,dramaturg, onlarca kitabın çevirmeni olarak sanatını kendi içinde ipek böceği kozası aklığıyla ören Tarık Günersel’in, Gülce Başer’ce yönetilen sorulara yanıtını görünce merakla okumaya başladım. Sunumda, Hamlet¹ oyunundan belleğime kazınan sözlerle karşılaşınca dünyalar benim oldu:

“Alçağın alçağı biri çıkar,/ Erdemli kalır öbür alçaklar.”

“Aç kulağını, Hamlet: Kandırıldı millet!/ Güya ben bahçemde uyurken/ Zehirli yılan sokmuş./ Herkes inandı./ yalan!/ Bil ki/ Babandan can çalan yılan/ Başında taçla şu an.”

“Sözüm utandırsın,/ Ama şiddet olmadan:/ Acımasız olayım ama insan kalayım./ Hançer dilimde olsun, elimde değil.”

“Her kötülük elbet çıkar göz önüne,/ Dünyanın tüm toprağı gömdüyse bile.”

Klasikler, olay anlatımlarından çok, olayların insanın beynine yerleştirdiği sözlerle yüzyılları aşıp ulaşmıştır çağımıza. Shakespeare’in oyunları, Soneleri bu yönden, dünya yazınının coşkun akan söz ırmaklarıdır.


KONU

William Shakespeare, ölümsüz oyunu Hamlet’te, kralın, işlediği cinayetle yol açtığı ihanetle, iktidarı nasıl ele geçirdiğini sergiler. Oyunun başkişisi Hamlet, babasının hayalinden, onu, amcasının, kulağına uyurken zehir akıtarak öldürdüğünü, annesiyle evlendiğini öğrenince çılgınlığa vurarak ayrı bir kimliğe bürünür.

Babasının ölümünden sonra başa geçen amcası, onunla evlenen annesi olayı ne denli gizlese de, Hamlet, ironili diliyle her şeyi açığa çıkarır. Annesini sorguladığını Polonius’u kral sanarak öldürür. Hamlet’le babası Polonius arasında kalan Ophelia sonunda delirerek ölür. Ağabeyi Leartes, kralın oyununa gelerek can verir. Hamlet’i, Leartes’in ucu zehirli kılıcı öldürür.

Cinayetler, ihanetler, darbeler sürdükçe, Hamlet toplum vicdanındaki yerini koruyarak güncelliğinden bir şey yitirmeyecektir.

ÇEVİRİ

Çeviri, sözcükleri söylem güçleriyle bir dilden başka dillere aktarma edimidir. Sözcüklerin tam karşılığını bulması yeterli sanılır çeviride. Oysa başarılması gereken o değil, çevirinin, yazıldığı dildeki algısını, çevrilen dilde de uyandırmasıdır. Tarık Günersel, Hamlet çevirisinde, konuşma dilimizin geniş olanaklarından yararlanarak bu düzeyi tutturmuştur.

Sunuşta, Shakespeare, “Keşke piyesteki dil korunabilse!/^Ne yazılışlar değişse, ne sesler, anlamlar./ Her bebek anlama yetisiyle doğsa,/ Çeviri sorunu olmadan, bağlantılı bilgilerle.” diyor.

Günersel oyunda belasını bulmak, vız gelir tırıs gider, bülbül kesilmek, çivisi çıkmak, içi kan ağlamak, dile gelmek, iki eli kanda olmak, kulağa küpe olmak, deliliğe vurmak, dünyanın çivisi çıkmak, volta atmak, kafa kafaya vermek, iş bitirmek... günlük yaşamda sıkça kullanılan deyimlere yer vererek, Shakespeare’in dileğini yerine getirmiş oluyor. Bu bağlamda yeri geldikçe Güneş balçıkla sıvanmaz türünden atasözlerine de rastlanıyor.

Günersel, Gülce Başer’in, “Amacınız ne oldu?” sorusunu, “Şiirselliğe saygı, oyuncu ve seyirci için uygunluk. Shakespeare’in yaptığı gibi, güncelliğe önem vermek, hem atıflar hem de dil bakımından.” diye yanıtlıyor.

Anlatısını şiirin özüyle besleyen şairin dilinden iyi şair anlar.

Günersel, oyunda yalnızca halk söylemini yerli yerine oturtmakla kalmıyor, şiirsel algıyla betimlemeyi gerektiren kişileri şiir diliyle konuşturuyor.

Kraliçe’nin, “Nasılsın?” sorusunu Ophelia, ağıtla karşılar: “‘Sevgili’ denir, ama/ sevgisi gerçek midir/ nasıl bilinebilir?/ Yüz vermeden önce/ bak bakalım:/ Başta külah,/ ayakta çarık/ yollara düşerek/ diyar diyar gezerse,/ aşkı gerçek demek.”

Hamlet de kraliçe annesine sorar:

“Buraya sızlanmaya mı geldin?/ Sanki sahnedeyiz! Mezarına atlamaya mı?/ Diri diri gömülmeye mi/ Ben hepsini yaparım. Ölümüne./ Dağlara meydan okumak iş mi,/ canımla yan yana gömüleyim,/ Üstümüzde milyon dönüm toprak/ öyle yükselsin ki/ en dev dağ, tepe kalsın yanında;/ doruğumuz gökyüzünü delsin geçsin,/ güneşe varsın. Bak,/ ama süslü laf etmekse,/ işte püskürür benden de.”

Tarık Günersel, yarattığı şiirsel anlatımıyla, dilimizin en geniş kanadını açarak dünya şairi Shakespeare’i, Türkçenin de şairi kılmıştır. Hamlet, asıl işlevini, gençlere seslenmesiyle işlevini yerine getirir. Günersel’in asıl başarısı, çeviride o dilsel kıvamı yaratmış olmasında aranmalıdır...

¹ William Shakespeare, Hamlet, Çev.: Tarık Günersel / Kırmızı Kedi Ya. / 216 s. / 2020.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler