"Turizm yerel yönetime bırakılmalı"
Türkiye’de örtülü bir merkezileşme yaşandığını belirten Karakaya, bakanlık ve yerel yönetimler arasındaki ‘görev çakışması’ nedeniyle turizmde kalitenin düştüğünü söyledi. Karakaya, “Turist güvenlik arıyor, özgürlük, demokrasi arıyor. Bildiğimizin aksine deniz, kum ve güneşten önce özgürce yaşamak istiyor” diyor.
Türkiye’nin değişik yörelerinde 10 yılı aşkın kaymakamlık ve 10 yıl da bakanlık müfettişliği görevinde bulunan Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Oral Karakaya ile yerel yönetimleri ve turizmi konuştuk. Yurtdışında da bu alanda çeşitli çalışmalar yaptığına dikkat çeken Karakaya, cumhurbaşkanlığı sisteminin ardından yerel yönetimlerde daha merkezi bir yoğunlaşmanın olduğuna dikkat çekerek “Hesap verme ve vatandaşın kendine hizmet veren birimlere ulaşması zorlaşıyor” diyor. Turizm politikaları konusunda Türkiye’nin dünyaya göre çok geride kaldığına değinen Karakaya, turizmin yerel yönetimlere bırakılması gerektiğini düşünüyor ve ekliyor: “Turist artık sadece deniz, kum, güneş değil, bunların yanında özgürlük istiyor”
-Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1969 Muğla doğumluyum. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü bitirdim. Türkiye’nin değişik yörelerinde 10 yılı aşkın süre kaymakamlık yaptım. Ardından da 10 yıl bakanlık müfettişliği görevinde bulundum. 3.5 yıldır Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği görevini yürütüyorum. Özellikle yerel yönetimler alanında çok sayıda çalışmam oldu. Yüksek lisansımı bu alanda yaptım. Türkiye’de metropol alan yönetimi üzerine yaptığım doktora tezim bitmek üzere. Gerek yurtdışında gerek yurtiçinde metropol alan yönetimine ilişkin çalışmalar yaptım.
30 BÜYÜKŞEHİRİ İNCELEDİK
Türkiye’deki 30 büyükşehir belediyesini tek tek analiz ettik. Bunların güçlü yönlerini, zayıf yönlerini, diğer yönetim birimleriyle metropoller arasındaki farkları karşılaştırdık... “Büyükşehir olmamış belediyeler mi daha rasyonel hizmet üretebiliyor, küçük belediyeler mi? Ölçek büyüdükçe arada nasıl farklılıklar oluyor?” Temel olarak bunun üzerine çalışıyoruz. Dünyadaki örneklerle karşılaştırdık. Özellikle ABD’de kaldığım sürede, Newyork metropol idaresi üzerine çalıştım. Orayla burası arasındaki yönetim türü ne derece benzeşiyor? Ne derece farklılaşıyor? O konuya ağırlıklı olarak değindik. Avrupa’daki örnekleri de koydum içerisine.
-Peki, benzerlik ve farklar neler?
Yerel demokrasi ve yerel yönetimlerin gücü konusunda Türkiye’nin oldukça geride kaldığını itiraf etmek lazım. Dünyada toplam kamu harcamaları içerisinde yerel yönetimlerin harcamaları çok yüksek, yüzde 60-70’lerde... Bizde yüzde 10 civarında. Dolayısıyla Türkiye bir yerel yönetim modeliyle değil, daha çok ulusal yönetim modeliyle yönetiliyor.
HESAP VERME ZORLAŞTI
-Bu iki sistem arasındaki fark nedir? Türkiye neyi eksik yapıyor?
Türkiye’de yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluk sahası çok dar. Dünyada artık yeni yönetim modeli halka en yakın birimlere yetki ve sorumluluğun devredilmesine dayanıyor. Bizde ise yetkiler merkezileşiyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminden sonra çok daha merkezi yoğunlaşma oldu. Dolayısıyla hesap verme zorlaşıyor. Vatandaşın kendine hizmet veren birimlere ulaşması zorlaşıyor. Türkiye, özellikle son 15-20 yıldır yerelleşme söylemiyle yönetilip merkezileşen bir ülke konumunda. Örtülü bir merkezileşme var. Bu da üç temel problemi beraberinde getiriyor. Birincisi yurttaş yönetime katılamıyor. İkincisi şeffaflık ve saydamlık zorlaşıyor. Üçüncüsü de yurttaşın ilgisinin azalması. Yani yurttaş yönetime katılmak istemiyor.
İDARE KRİZİ VAR
-Yerel yönetimlerin temel sorunu ne?
Şu anda belediyeler üzerinde çok ciddi merkezi hükümet vesayeti var. Bugün bir büyükşehir başkanı kendi özel kalem müdürünü atayamıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın izni gerekiyor. Böyle bir yerelleşme olabilir mi? Bugünkü hükümetin de temel ortaya çıkış paradigması yerel yönetimlerdir. Şu anda yerel tamamen ikincilleştirildi. Mali ve idari açıdan güçlendirilecek yerel yönetimlerin merkeze bağımlılığı azaltılırsa Türkiye daha demokratik bir yerel yönetim modeline geçer. Bugün hazine arazisi üzerine bir belediye yatırımı yapmak istesek cumhurbaşkanının onayı lazım. Yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasında ciddi sorun var. Kamu hizmetinde aksama var. Özellikle başkanlık modelinden sonra kimin hangi işi yapacağı dahi belli değil. Bakanlıklar da şaşırmış vaziyette. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi olarak 3-5 yıldır merkez hükümetten talep edip olumlu ya da olumsuz hiç cevap almadığımız bir sürü dosya var elimizde. Şu anda devlette ciddi bir idare kriz var. Bu durum toplumla yönetim arasındaki ilişkiyi zayıflatıyor. Bugün gelişmiş ülkelerde eğitim ve polis hizmetleri dahil tamamıyla yerel yönetimler tarafından idare ediliyor. Turizm, tarım, hayvancılık gibi hizmetler hem yerel yönetimlere görev olarak verilmiş hem de bakanlığı var. Görev çakışması var.
Türkiye 2020’de ilk 10’dan düşecek
-Görev çakışmasının sonuçları ne?
Hizmetlerin sahipsiz kalmasına neden oluyor. Turizm de aynen böyle. Turizmin ayrı bir bakanlığı var, il ve ilçe teşkilatları var. Şube müdürlükleri var. Bir sürü personeli var. Bir de yerel yönetimlere “Turizm sizin de göreviniz” diyorsunuz. Yerel yönetimler “Bu bakanlığın işi” diyor, Turizm Bakanlığı da “Yerel yönetimlerin yetkisi de parası da var” diyor. Dolayısıyla bir turizm stratejisi oluşamıyor. Şu anda biz dünyada en çok turist alan 10 ülkeden birisiyiz ama araştırmalara göre 2020’de ilk 10’da yokuz.
ÖNCE ÖZGÜRLÜK
-Neden?
Turist güvenlik arıyor, özgürlük, demokrasi arıyor. Bildiğimizin aksine deniz, kum ve güneşten önce özgürce yaşamak istiyor. İnsanlar memleketlerinden uzakta, daha rahat yaşayıp ülkesinde yapamadığı şeyleri yapmaya çalışır. Ulusal düzeyde bu imaj yıkılırsa turizm etkilenir. Tabii tanıtım sorunumuz var. Kültür turizmini geliştiremedik. “Şu kadar turist geldi” deniyor. Burada önemli olan bir turistin ülke ekonomisine bıraktığı ilave kaynaktır. Günde 10 dolar para bırakan 1 milyon turist geleceğine, günde bin dolar para bırakan yüz bin, iki yüz bin tane turistin gelmesi önemli. Bize gelen turist sayısıyla turizmden elde ettiğimiz gelir aynı oranda değil. Dünyada turist sayısında altıncı, elde ettiğimiz gelirde 12. sıradayız.
-Yerel yönetimlerin turizm politikasına katkısı nasıl olmalı?
Turizm yönetimi yerel yönetimlerin görevi olmalı. Bu işin yerinden yapılması, bakanlığın Ankara’dan Diyarbakır’a, Muğla’ya, Antalya’ya turist çekmeye çalışmasından daha kolaydır. Türkiye’de yerel yönetimlerin turizme ilişkin fonksiyonu, yemekhane, mutfak denetimlerinden ibaret. Tanıtımda, kentin pazarlanmasında ve turizm vizyonu oluşturmasında yerel yönetimler çok arka planda kalıyor. Yerel yönetimlerin yasal olarak turizme ilişkin her konuda yetkisi var ama bu iş için kaynağı yok.
-Yerel yönetimler ne yapmalı?
Butik turizmin desteklenmesi lazım. Binlerce turistin çok ucuza kaldığı dev oteller yerine, yüksek getirisi olan küçük otantik turizm desteklenmeli. Daha fazla butik otel, daha çok alana turizm gelirinin yayılmasını sağlar. Holdingleşme yerine yerel turizmi, orta ölçekli turizmi de destekleme imkânı da doğmuş oluyor. Yerel yönetimlerin buna önem vermesi gerekiyor. İmar planlarının buna göre yapılması lazım.
MARKALAŞMAK GEREK
Özellikle turizm beldelerinin birer marka halinde dünyaya pazarlanması lazım. Muğla’da boğa güreşleri, deve güreşleri yapıyoruz. Yurttaşlar geliyor, gidiyor. Bir hafta, 10 gün devam ediyor. Etkisi kayboluyor. İspanya’ya dünyanın öbür ucundan boğa güreşlerini seyretmeye gidiyorlar. Bu yerel değerlerimizi uluslararası turizmin bir parçası haline getirecek mekanizmaları geliştirmemiz lazım. Tanıtımda mutlaka belediyeler yer almalı. Almanya’da stand açmak değil, dijital pazarlama yöntemlerini kullanmak çok önemli. Bunun için de belediyelerin kurumsal kapasitelerini geliştirmesi lazım.
-Kentler buna hazır mı?
3-4 yıldır gözlemliyorum. Sahillere bayramlarda ciddi bir akın başladı. İstanbul, Ankara yani metropoller boşalıyor. Bizim turizm kentlerimiz böyle bir akına hazır değil. Burada ilginç bir şey oluyor. İstanbul’da kentteki sıkışıklıktan, trafikten bunalan inanlar Akyaka’ya, Fethiye’ye, Bodrum’a bu sıkıntılarını da yanlarında getirdiler. Dolayısıyla rahatlamaktan daha çok strese girecek bir ortam oldu çünkü kentler buna hazır değil.
Beldeler özgünlüğünü yitirdi
-Beldelerin kapatılması turizmi nasıl etkiledi?
Türkiye’de beldeler kapatıldı ama Türkiye’de çok ilginç turizm beldeleri var. Mesela Göcek dünya markası olabilecek bir yerdir. Akyaka aynı şekilde. Bodrum’da da benzer beldeler var. Bunların kapatılması bunların kimliklerinde büyük bir erozyona neden oldu. Artık ilçe belediyesinin bir mahallesi haline dönüştüler. Eskiden Göcek diye insanların bir araya toplandığı, belediyesinin olduğu ortak bir aklının olduğu yer Fethiye’nin bir mahallesi oldu. Özgünlüğünü kaybetti ve turizm açısından eridi. Bu bir kurumsal ve idari sorundur.
Kaynak kışa, hizmet yaza göre
Merkezi hükümet, yerel yönetimlere pay veriyor. Burada temel kriter nüfus. Turizm beldelerinde yaz nüfusuyla kış nüfusu arasında çok ciddi fark var. Kışın 30 bin kişinin yaşadığı Akyaka’da yazın belli dönemlerinde 1-1.5 milyon kişi oluyor. Gerek merkezi hükümet payları ve gerekse yerel vergiler planlaması kış nüfusuna göre yapılıyor. 30 bin nüfuslu bir halka hizmet edecek şekilde belediyeye pay veriyorsunuz. Akyaka’ya Bodrum’a gene kendi kış nüfusuna göre pay veriyorsunuz. 1-2 milyon insan geldiğinde aynı personelle, aynı kaynakla onlara hizmet sağlama şansınız yok. Kaynağımız kışa göre, hizmetimiz yaza göre. Dolayısıyla turizm kalitesi düşüyor ve turizm geliri azalıyor. Halbuki bu beldeler için özel bir statü konup, yaz nüfusunu da dikkate alıp bir pay dağıtımı yapılsa sorunlar çözülür.
Konuktan belediye vergisi
Avrupa’da bir model var. İtalya’da ya da İspanya’da otelden çıkarken size bir fatura daha veriyorlar. Diyor ki “Günlük 5 Avro daha vereceksiniz”. Bu yerel belediye vergisi. Konaklayan kişiden oradaki kent hizmetlerinin daha sağlıklı yürümesi için para alınıyor. Türkiye’de bunun uygulanması turizme ilişkin birçok sorunu çözer. Rakamın yüksek olması şart değil. 5-10 lira olur. Bunu bir öneri olarak gündeme getiriyorum.
Cep telefonuna girmek önemli
Bilgi teknolojileri her şeyi etkiliyor. Turizm de bunlardan biri. Artık bireysel ve dijital turizm daha önemli. Dünyada telefonla rezervasyon yaptıranların oranı yüzde 25’i geçmiş. 2-3 sene içinde bu oran yüzde 50’yi geçebilir. Zamanla kolektif turizm yerine bireysel özgürlüğe dayalı turizm egemen hale gelecek. Türkiye’nin turizm politikası üzerinde bunun da dikkate alması gerek. Bireylerin evine girmek lazım. Cep telefonuna girmek çok önemli.
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'