Sus Barbatus!1 Adnan Binyazar’ın yazısı...

Üslup, yazının bedenine giydirilen korunaktır. Faruk Duman anlatının temelini alışılmışı aşan kurgusal söylemiyle atıyor Sus Barbatus!’ta. Doğayı betimlerken, insanın direnme gücünü algılayıp dile getirirken yarattığı etki, iç gözlemlerinin ürünüdür. Karın buzun yolları kapadığı ortamlarda yaşayan insanı gerçekçi boyutuyla yansıtmak, kendi dilini kurabilen yazarlara vergidir. Yazar, yenilmez izlenimi yaratan doğayı dilinin gücüyle gerçekçi kılıyor...

Yayınlanma: 04.06.2021 - 00:05
Abone Ol google-news

Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK

Faruk Duman’ın Sus Barbatus!1¹ adlı romanında, yazarın geniş açılımlı anlatı dünyasına girildikçe, konu-mekân-olay örgüsü-biçem bütünlüğünü nasıl dengelediği² somut verilerle ortaya çıkıyor.

Olay bu bağlamda doğunun köylerinde, kasabalarında geçse de, içeriği köy yaşamından uzaktır. Anlatıda köylü ağzının izine bile rastlanmıyor. Roman boyunca değişmeyen ortam, kış mevsimini neredeyse yaşanmaz kılan karlardan, taştan da sert buzlardan oluşuyor.

KİŞİLER

Roman, çoğu üniversite öğrenimi gören, eylemlerinden ötürü tutuklanıp sonunda nasılsa serbest kalan gençlerden oluşuyor. Olaylar o yolda gelişirken araya kadınlar, ağa, muhtar, komutan, doktor gibi kişiler giriyor.

Gençlere önderlik eden öğretmen, baba, anne, abla, kardeşler bir süre görünüyor, olayın gelişimine göre ortadan kayboluveriyor. Genç kadınlar ise roman boyunca, bütün güçlükleri yenmeye çalışıyorlar.

Kadın ya da erkek, genç ya da yaşlı, kişiler yapay betimlemelerle abartılmıyor. O nedenle romanda kahraman yok gibi, ama yine de sorunlar bir ölçüde de olsa çözülüyor.

Yakından tanıdığım yazar Duman da öyledir. İri yapılı görüntüsüne karşın, konuşmaya başladığında, onu dinleyen, sessiz kalmayı yeğler. Onun abartısız kişilik yapısı romanında betimlediği gençlere de sinmiştir. Karlı buzlu doğa koşullarında bile dirençlerinden bir şey yitirip umutsuzluğa kapılmazlar.

Sus Barbatus! öldürülen bir kurdun adıdır. Yazar, ondaki her değişimde, ona sığındığı gibi karşı da çıkar. Kurt imgesi hem kahramanlığın, hem yenilginin simgesidir. Öbür kitaplarda kim bilir ne hallere girecek “Sus Barbatus!” adını alan bu simgesel kurt...

KÖY ROMANI3

Erendiz Atasü, romanın arka kapağında, “Sus Barbatus! Yaşar Kemal’le edebiyatımızda doğmuş bir geleneği sürdürüp bir anlamda pekiştirirken bir yandan da onu aşarak, çok özgün bir yere tırmanıyor.” yorumunda bulunuyor.

Okur bu yorumun etkisinde kalarak, Sus Barbatus!’a “köy romanı” sıfatını yakıştırabilir. Oysa Atasü, köy romanından söz etmiyor, Yaşar Kemal’le edebiyatımızda doğan bir geleneğe çekiyor ilgiyi.

Duman’ın bu geleneği sürdürdüğünü vurgulayarak Sus Barbatus!’u yazınsal gelişim tarihindeki yerine yerleştiriyor.

Bu bağlamda Yaşar Kemal’in yazdıklarıyla, Duman’ın ikincisi de yayımlanan4 romanı arasında önemli bir ayrıntıyı örneklemek gerekecek.

Yaşar Kemal, Köroğlu-Karacaoğlan-Alageyik konularını içeren Üç Anadolu Efsanesi, Ağrı Dağı Efsanesi, Binboğalar Efsanesi, Ağıtlar adlı kitaplarla halk anlatı geleneğini sürdürmüştür. Özellikle romanlarında atasözü-deyim-ağıt-deyiş gibi halk yaratısı dil ürünlerinden geniş ölçüde yararlanmıştır.

Yaşar Kemal’in, İnce Memed’le başlayıp, onu izleyen romanlarıyla yazınımızı evrensel anlamda geliştiren romanlarında da bu sözel birikimlerin söyleminden geniş ölçüde beslemiştir.

Bu, Mahmut Makal’ın Bizim Köy’ünde başlayıp geleneğe yenilerini katan Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Dursun Akçam, Ümit Kaftancıoğlu gibi gerçekçi romanlar, öyküler, denemeler üreten yazarlar için de geçerlidir.

SUS BARBATUS’UN ÜSLUBU

Duman ise, köy anlatı biçimine saplanıp kalmamış, öbür romancılar gibi, romanında halk çoğunluğunun yarattığı dilsel birikimleri geçerli kılmıştır.

Cumhuriyet döneminde halk dilinin geliştirilmesi yolunda araştırmaların etkisiyle, önceki kuşaktan başta Halit Ziya Uşaklıgil olmak üzere, o dönemde yetişen yazarlar, ne denli Batı’ya özenseler de, üsluplarını yerleşik dilsel birikimlerle oluşturmuşlardır.

Bu bağlamda, Uşaklıgil’in, 1945 yılında romanlarını günün Türkçesine uyarladığını da anımsatmış olayım. Oysa Sus Barbatus!’ta halk söyleminin etkisi sezilse de, Duman, kişilerini köylü ağzıyla konuşturmaz.

Gamze Akdemir, Duman’a yönelttiği sorulara, Sus Barbatus!’un konu alanını belirleyerek giriyor: “Sus Barbatus!, doğanın tahrip edilmediği, ütopyaların diriliğini koruduğu, emeğin ve adaletin saygınlığını yitirmediği, masumiyetin egemen olduğu zamanların romanı.”

Duman da yaratmak istediği üsluba değinerek yanıtlıyor soruları:

“Romanı mevsimlere ayırdım ve her bir ciltte bu mevsimlerin dilini oluşturmak istedim. Burada yalnız mevsim görüntüsü yok, ona özgü ses zenginliği ve dil biçimi de var. Benim doğaya ilişkin yaptıklarımın en cüretlileri diyebiliriz.”

Bu yaklaşımıyla, üslubuna yönelik görüşlerimi onaylamış oluyor:

“İlk satırdan sonuncuya kadar, elimden geldiğince daha çok ayrıntı vermeye çalıştım, yinelemeye düşmeden, en çok ne kadar derine inebilirim? Bir anlatıcı olarak en çok nerede bulunabilirim? Kendi kendime de meydan okumuş oluyorum: Kaç değişik dil kullanabilirim? Doğa anlatımını bir peyzaj olmaktan çıkarıp geçişken, yorumlu bir dil yaratabilir miyim?”5

1 Sus Barbatus! 1 / Faruk Duman / Yapı Kredi Yay. / 500 s. / 2021

2 Onların arasında birbirinin taklidi izlenimi yaratanlar da var. Çoksatarlık büyüsüne kapılarak yazılan polisiye romanlarda bu daha da belirgin...

3 “Köy romanı” deyip geçmek haksızlık olur. Kaldı ki, ortalıkta dolaşan “köy romanı”, “kadın yazar” kullanımları uydurma sözlerdir. Yazarlığın cinsiyeti yoktur. Şiir, roman, hatta denemenin ölçüsü, yazınsal olup olmadığıdır. Şu ya da burada doğmuş olmaları, yaşadıkları yer de ölçü olamaz. Faulkner’ın Köy adlı bir roman yazdığı için köylü sayılamayacağı gibi...

4 Faruk Duman, Sus Barbatus! 2, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2020, 592 s.

5 Gamze Akdemir, “Doğaya İlişkin Yaptıklarımın En Cüretlisi”, Cumhuriyet Kitap Eki, 12 Kasım 2020.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler