Stella Rimington'dan 'Açık Sır'
Stella Rimington, “Açık Sır”da 1969’dan 1996’ya kadar çalıştığı, son dört yılında ise başkanlığını yürütttüğü İngiliz istihbarat kuruluşu MI5’teki günlerini, ailesini, Soğuk Savaş zamanındaki gerilimi ve teşkilattaki erkek egemen yapıyı anlatıyor.
İstihbaratın kraliçe arısı
Stella Rimington, 1965’ten 1996’ya dek İngiliz İç İstihbaratı’nda (MI5) çalıştı, 1992-1996 arası ise kurumun başkanlık görevini üstlenen ilk kadın olarak tarihe geçti. Tecrübelerinin ışığında, başkarakterinin Liz Carlyle olduğu casusluk romanları kaleme aldı.
Bunlardan Türkçeye çevrilen Kaçak Avı’nda, Carlyle’ın İngiltere’de yaşayan Rus oligarklardan birine suikast düzenleyeceği bilgisini alıp harekete geçişini anlatan Rimington, karakteri gizli ve pırıltılı dünyaya göndermişti. Rus ajanlarının Soğuk Savaş sonrasında Britanya’daki faaliyetlerini de konu alan romanda yazar, ajanlığın doğasındaki güven-şüphe ikilemine yoğunlaşmıştı.
Rimington, Türkçeye çevrilen bir diğer romanı Gizli Ajan’da ise okuru, Caryle’ın bu kez İslamcı teröristlerin peşine düştüğü bir maceraya sürüklerken hem bir terör hücresinin hem de teşkilattaki bir köstebeğin izinin sürüldüğü bir hikâyeyle buluşturmuştu.
Rimington, romanlarında uzun yıllar çalıştığı kurumda olup bitenleri yer, kişi ve zamanları değiştirip kurgusuna katarak birer macera haline getirmişti. Fakat asıl ses getiren kitabı, 2001’de kaleme aldığı ve Türkçeye yeni çevrilen Açık Sır isimli otobiyografisi. Bu kitap, 2012’de izleyiciyle buluşan, başrollerinde Daniel Craig ve Javier Bardem’in yer aldığı, James Bond filmlerinin yirmi üçüncüsü olan Skyfall ile daha popüler hâle geldi. Çünkü filmde Judi Dench’in canlandırdığı “M” karakterinin Rimington’dan esinlenilerek oluşturulduğu konuşulmuştu. “M” filmde, kendi geçmişiyle yüzleşirken Bond ise saldırı altındaki teşkilatın başındaki tehditleri savuşturmaya uğraşıyordu.
Rimington, Açık Sır’da hem hayat hikâyesini hem de yaşamının büyük kısmında yer kaplayan istihbarat kariyerini anlatırken Skyfall’dakinden çok daha geniş çaplı bir maceranın kapılarını aralıyor. Üstelik bunlar MI5’in geçmişi, IRA, Soğuk Savaş ve erkeklerin çoğunlukta olduğu teşkilatta bir kadının tutunabilme çabası gibi belli başlı gerçeklere de temas ediyor. Öte yandan Rimington, işi ile ailesi arasına çektiği çizgiyi, anneliği, MI5’te yarattığı dönüşümü de gözler önüne seriyor.
SAVAŞ DÖNEMİNDE ÇOCUKLUK
1990’ların ortalarında The Guardian’da yayımlanan bir makale, Britanya’da günlük yaşamdan sanata, spordan siyasete ve toplumsal olaylara dek hemen her şeyin, Kıta Avrupası’yla karşılaştırıldığında çok sıkıcı ve tekdüze kaldığını anlatıyordu. Özellikle devlet kurumlarına bu anlamda geniş bir parantez açılmıştı. Stella Rimington’ın emekli olduğu ve MI5’teki hizmetlerinden, bilhassa 1992-1996 arası yürüttüğü ve kurumda pek çok üst düzey yöneticiden daha olumlu bir iz bıraktığı için onurlandırıldığı günlere denk gelmişti bu metin. Birkaç yıl sonra, Rimington’ın MI5’i İngiltere’nin en hareketli ve etkin kurumlarından biri hâline getirdiği konuşulmaya başlanmıştı. Açık Sır, bu övgülerin kaynağına Rimington’ın kendi bakış açısıyla indiği, aynı zamanda tarihi kavşaklardan da geçen bir kitap.
1935’in karlı bir mayıs günü, savaşın arifesinde dünyaya gelen Rimington, dört yıl sonra başlayan İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte pek çok yaşıtı gibi güvensiz ve huzursuz bir çocukluk geçirir. Ama daha o yaşlarda bile etrafında neler olup bittiğini bilmesi gerektiğini düşünmesi, yaşamının bundan sonraki bölümüne yayılan bir dürtüye dönüşür.
Savaş yıllarının Britanyası’nda büyümek tahliye zamanlarını, saldırı tehditlerini ve nasıl hayatta kalınacağını öğrenmek anlamına geldiğinden, Rimington ve ailesi tetikte olma zorunluluğunu çabucak kavrıyor. Aslında bu, onun mesleki yaşantısına da etki eden bir durum.
Denizci olan babasının sağ salim eve dönüşünü, savaş ortamında annesi ve kardeşiyle ayakta kalma mücadelesini anlatırken ileride işine çok yarayacak kimi refleksler kazandığını da aktarıyor Rimington. Aileden gelen sıkılık ve zaaflara meydan vermeme, onun zihninde epey yer etmiş. Bunu destekleyense disipline dayalı manastır okulundaki ilköğrenimi. Hatta o dönemde gözünün, okulun karşısındaki evlerde çay içen insanlara takıldığını; sonraki yıllarda bunu gülümseyerek hatırlayacağı ironik bir anı olduğunu not ediyor.
Lise ve üniversite dönemlerinde, tarihe ve dile meraklı Rimington, bir yandan da 1950’lerde hızını git gide arttıran Soğuk Savaş’a tanık oluyor. Silahlanma yarışını ve Sovyetler Birliği’nin Macaristan’ı işgalini takip ederken babasının bir başka dünya savaşı ihtimalinden bahsettiğini işitirken Soğuk Savaş’ın, hem Britanya’da hem de Kıta Avrupası’nda günden güne yarattığı gerginliklere değiniyor: Bir yanda hızla değişen ülkeler bir yanda yaşanması o günler için hiç de uzak sayılmayan nükleer savaş olasılığı...
Derken eşinin diplomatik görevi nedeniyle Hindistan’da sıkıntılı zamanlar yaşarken omzunda biten bir el, 1967’de o sihirli soruyu yöneltiyor Rimington’a: Casus olmak ister misin?
RIMINGTON’IN LAKAPLARI
Rimington, kendi hayat hikâyesini anlatırken aslında MI5’in tarihini de gözler önüne seriyor. 1945’te resmen görev tanımı yapılmasıyla operasyonel yanı güçlenen MI5’in tarihi, biraz da İngiltere’nin tarihi oluyor böylece. Bu geçmişin içinde Soğuk Savaş’la ivme kazanan araştırmalar, kimi zaman hukukun etrafından dolanan uygulamalar da var. Rimington’ın başından geçtiği gibi kadınlara yönelik kibar ayırımcılıklar veya erkek egemen teşkilat yapısı da var: Özellikle ikinci durum kariyer bağlamında kadınların, hep aşağı rütbeyle işe başlatılıp çoğunlukla destek hizmetinde görev almasıyla ilgili. Rimington, her iki mesele yüzünden bocaladığı günleri anlatırken MI5’in sıkıcı yapısını anlatarak o dönemlerde bunu ve kadınlarla ilgili tabuları değiştirme hayallerinden söz ediyor.
Rimington, sıra dışı MI5 kariyerinin nedenlerini kendince sıralıyor: Pratik olması, bir sorunun çözümü için elinden geleni yapması, statükoyu değiştirme isteği, belirsizliklerden rahatsızlık duyması, teorilere bel bağlamaması ve arşivcilikten gelen alışkanlıkla bilgiye önem vermesi vb.
Rimington, bu özelliklerini 1960’ların sonundan 1980’lerin ortalarına dek gerek MI5 gerek MI6 eliyle yürütülen kontr faaliyetlerde fazlasıyla kullandığını söylüyor. Üstelik kontr uygulamalarını totalitarizme karşı demokrasiyi savunmakla açıklıyor. Aynı şekilde IRA’nın (İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun) eylemleri sırasında görevli olduğu her birimde kişilik yapısı, Rimington’ın “strateji geliştirmesinde” hayli işine yarıyor, tabii aile yaşantısıyla mesleğini birbirinden ayırmasında ve insanlarla kurduğu ilişkilerde de.
Rimington, istihbaratçıların ne kadar sessiz kalırsa o kadar takdir topladığına ilişkin yazısız kuralı hatırlattıktan sonra, kitabı yazmasıyla meslektaşlarından gelen ve beklemediği derecede sert tepkilerden bahsediyor. Aşırı gizliliğin, güvenlik servislerine zarar verdiğini söyleyen Rimington, çalıştığı süre içinde fısıltı gazetesinin kendisine yapıştırdığı çeşitli yaftaları da sıralıyor. Örneğin “Thatcher’ın maşası”, “barış eylemcisinin katili”, “ev kadını süper casus” vb.
Kitabın yayımlanışıyla hain ilan edilen Rimington, ulusal güvenliği tehlikeye atmakla da suçlanmış. Tüm bunlara sonra gülüp geçen Rimington, kamuoyuna İngiltere’deki derin devletin hiç olmazsa aklında kaldığı kadarını anlatmaktan memnun görünüyor.
Açık Sır / Stella Rimington / Çeviren: Dilek Şendil / Yapı Kredi Yayınları / 288 s.
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İki ünlü markanın balları sahte çıktı!
- 'Üs bölgesi' kamera görüntüleri ortaya çıktı
- Atatürk 'sticker'ına basan kişiyi uçarak dövdü
- 'Sessiz katil' konusunda önemli uyarılar
- Yazarımız Meydan'dan, Acemoğlu'na 'Atatürk' yanıtı
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Alnı secdeye düşenlerin iktidarında...'
- Bahçeli'nin videosu neye işaret ediyor?