Sri Lanka’dan Paris’e...

Son Cannes Film Festivali’nde, mülteci sorununu işleyip tartışmalı bir Altın Palmiye ödülüyle taçlandırılmış “Dheepan” bugün gösterimde.

Sri Lanka’dan Paris’e...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.01.2016 - 06:30

Yönetime isyan bayrağını açmış Tamil Kaplanları’yla hükümet güçleri arasındaki çatışmaların sürdüğü Sri Lanka’da ölülerin yakıldığı dehşetengiz iç savaş görüntüleriyle açılan, yarıştığı son Cannes festivalinden büyük ödül Altın Palmiye’yi kazanarak dönen “Dheepan”, ölen yoldaşlarının cesetlerini bizzat yakan, gözü kara, cesur bir Tamil Kaplanı olan Dheepan’ın bakışıyla anlatılıyor.

Gerçekte 1980’li yıllarda bir çocuk asker, sonradan da etkileyici, otobiyografik romanlar yazan bir yazar ve aktivist olan, yaklaşık son 15 yıldır da göç ettiği Fransa’da yaşayan Jesuthasan Antonyhasan’nin Dheepan rolündeki görmüşgeçirmiş fiziği ve çok başarılı oyunuyla baştan sona sürüklediği film, Dheepan’ın mülteci olarak Fransa’ya sığınabilmek için Yalini (Kalieaswari Srinivasan) adındaki ailesini yitirmiş genç bir kadınla ve Illayaal (Claudine Vinasithamby) adlı, 9 yaşındaki kimsesiz küçük bir kız çocuğuyla sahte bir kimlik alıp düzmece bir çekirdek aile oluşturarak yeni bir yaşam kurabilme umuduyla Paris’e yollanmalarıyla başlıyor.

Uyum-geçim

Ardından Paris’in Le Pre- Saint Gervais denen kuzeydoğu banliyösündeki dandik bir göçmen sitesine yerleştirilmelerini ve sonrasında da ırkçılık ve şiddetle kuşatılmış, düşmanca bir çevrede yaşadıkları uyum-geçim sorunlarını, ailevi meseleleri, kültür çatışmalarını ele alıyor film.

Bir apartmanın yıkık dökük bodrum katında hayatta kalabilme mücadelesi veren bu düzmece göçmen ailesinin reisi Dheepan’ın kapıcılık yaptığı filmde, ev kadını Yalini’nin tüm derdi-tasası da ‘güneşli’ İngitere’deki kuzeninin yanına gidip orada yerleşmek. Giderek bu sahte ailenin 3 bireyinin de zaman içinde birbirlerine bağlanıp dayanışarak, hakiki bir aile imişlercesine hissetmeye başladıklarına tanık oluyoruz.

Aile sıcaklığı

Sevgiyi, anlayışı, mücadele etmeyi öğrenirken gerçek bir aile olabilmenin sıcaklığını da sonunda keşfeden 3 sıradışı kahramanı merkezine yerleştiren film, uygar batılılarca toplu konuta yerleştirilmiş, 3 doğulu (Sri Lankalı) mültecinin dramatik hikâyesi bağlamında dünyadaki tüm gariban mültecilerin çaresizce çekmek zorunda kaldıkları sorunlara değiniyor.

Tapınağa gidip Tamil ilahileri söyledikten sonra ailecek pikniğe de çıkan bu 3 ‘öteki’ kahramanın yaklaşık 2 saatlik dramını perdeye taşıyan “Dheepan”, özetle “Bir iç savaş filmi olarak başlayıp mülteciler hakkındaki bir belgesele, karşıt grupların çatıştığı bir banliyö hikâyesine ve aşk çeşitlemesine ve sonunda da bir tür filmine dönüşüyor” yönetmeninin deyişiyle. Dheepan-Yalini çiftinin toplumsal gerçekçi bir çizgide ilerleyen hikayesini finalde onca çile çekildikten sonra seyirciyi afallatan, iyimser bir mutlu sona bağlayan yönetmense, Cannes’da jüri özel ödülü kazanmış “Un Prophete-Yeraltı Peygamberi” (2009) ve “De Rouille et d’Os-Pas ve Kemik” (2012) ile son dönemde çıkış yapmış Fransız Jacques Audiard. Senaryosunu da Noe Debre ve Thomas Bidegain’le birlikte yazan, zaten aileden sinemacı J.Audiard’ın özellikle bu yaz Suriye’den kaçıp ölümü göze alarak Avrupa yollarına düşen binlerce mültecinin dünya gündemine taşıdığı mülteci sorununa, farklı türler arasında salınarek el attığı “Dheepan”, baştan sona ilgiyle izleniyor izlenmesine ama kanımca hem yönetmenin en iyi işlerinden biri değil, hem de Altın Palmiyelik bir film pek değil.

Türler çorbası

Kameraman Eponine Momenceau’nun başarılı görüntüleriyle Nicolas Jaar’ın müzikleriyle bezeli, sonuçta bir çeşit türler çorbası izlenimi uyandıran “Dheepan”, yine de mülteci sorununa ilişkin şimdiyedek çekilmiş, kuşkusuz ilginç ve görülmeye değer bir dram sonuçta. Özellikle başroldeki eski Tamil Kaplanı Jesuthasan Antonyhasan’a dikkat.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler