Sonucu belli seçim
Rusya, yeni devlet başkanını belirlemek üzere bugün sandığa gidiyor. Görev başındaki Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 110 milyon seçmenin oy kullanacağı sandıklardan zaferle çıkarak iktidardaki dördüncü dönemini 2024’e kadar sürdürmesi bekleniyor.
Rusya’da bugün, devlet başkanlığı seçimlerinde yeni bir nesil ilk kez oy verme hakkına kavuşuyor: Vladimir Putin’in iktidarında doğup büyüyenlerin nesli. 1999 sonrası Rusya Federasyonu’nda doğan gençlerle, Moscow Times’dan The Economist’e, uluslararası okuyucu kitlesi olan birçok yayın organı uzun röportajlar gerçekleştirdi. “Pu-teens” veya “P Jenerasyonu” gibi isimler taktıkları bu gençlerin genel bir profilini çıkarmaya çalıştılar. Bu gazetecilik çalışmalarında ilk başta dikkat çekenler, görüşülenler arasında siyasetle ilgilenen gençlerin nadirliği ve tümünün geleceklerini politika yoluyla değiştirebileceklerine yönelik “inançsızlıkları”. Rusya’nın Putin ile doğup büyüyen nesline, ülkelerindeki durumun “böyle gelmiş böyle gider” olacağı kanaati hâkim gibi gözüküyor. Gerçekten öyle mi peki? Yoksa, Rusya’nın statik gözüken iç siyasetinde derinlerde bir yerde hareketlenmeler mi var?
Basın özgürlüğünde 148. sırada...
Putin, 31 Aralık 1999’da, Boris Yeltsin’in sürpriz istifası ertesi devlet başkanlığını devraldı ve o günden bu yana da, iktidarda. Devlet başkanlığına vekalet edeceğinin açıklandığı o yılbaşı gecesi yaptığı konuşmada, “tek bir an bile güç boşluğu yaşanmayacak” demişti Putin; bu sözünü de bugüne değin tutmuş oldu. Ancak, aynı konuşmada verdiği diğer sözleri tuttuğu söylenemez: zira, “Devlet, ifade özgürlüğünü, vicdan özgürlüğümü, medyanın özgürlüğünü, mülkiyet hakkını sağlam biçimde koruyacaktır; bunlar medeni bir ülkenin temel unsurlarıdır” da demişti. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 16 Mart 2018’de Putin’e hitaben kaleme aldıkları mektupta şöyle diyordu: “Ülkeniz, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde, 180 ülke arasında 148. sırada; Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana medyanın durumu, hiç bu kadar kötü olmamıştı”. RSF’in sıralamasında, Türkiye’nin de 155. olduğunu da anımsatalım. Rusya ile Türkiye’nin siyasi karşılaştırması sıklıkla yapılıyor. Hükümet yanlısı yayınların egemenliği ve siyasi güç çevrelerinin hoşuna gitmeyecek haberleri takip eden medya organları ve gazetecilere baskı açısından Türkiye ve Rusya giderek daha fazla benzeşiyor. Diğer bir deyişle Türkiye, Rusya ile arasındaki açığı kapattığı gibi, medyaya ve gazetecilere baskı konusunda fark da atmaya başladı. Rusya’nın en çok okunan gazetelerinden, muhalif çizgide olduğu söylenemeyecek Moskovskiy Komsomolets’in 9 Ocak 2018’deki manşetinde, başkanlık seçimlerinden “Süslenip düğün arabasına benzetilmeye çalışılan cenaze arabası” diye bahsediliyordu.
En büyük rakipleri: Kendisi ve katılım oranı
Bugünkü seçimlerin sonucu, daha Rusya’da sandıklar kurulmadan da belli: Devlet Başkanı Putin’e destek oranı yaklaşık yüzde 60-70 arasında değişiyor. Ancak, Putin’e destek oranından daha da çarpıcı olan, kendisine karşı yarışan adayların destek oranları. Putin’in “en yakın” rakibi, Komünist Parti kökenli Pavel Grudinin; oy oranı da yüzde 7 civarı. Gene diğer bir “yakın rakip”, yaklaşık yüzde 6 oranında oy alması beklenen Vladimir Jirinovski.Aşırı milliyetçi çizgideki ve ağzına geleni söyleyen Jirinovski, üniversitede Türkiye uzmanı olarak yetiştiği için ülkemizde de tanınıyordu.
Bıkkınlık...
“En dişli rakipleri”, 10’da biri kadar oy alıyorsa, Putin için bir sorun var mı? Evet var; başlıca sorun da “bıkkınlık”. 2016’daki genel seçimlerde, katılım oranı ilk kez yüzde 47’nin altına düştü. Her ne kadar Putin’in partisi Birleşik Rusya, yaklaşık yüzde 54 oy aldıysa da, katılım oranının düşüklüğü nedeniyle seçimlere meşruiyet gölgesi düştü. Bu nedenle de Putin, bu kez başkanlık seçimlerine partisi Birleşik Rusya’yı da geride bırakarak; “bağımsız aday” olarak giriyor. Putin’in bu tavrının, yerine veliaht hazırlamak için birbirleriyle çekişen parti içi kliklere bir mesaj olduğu da iddia ediliyor. Diğer bir deyişle, Putin’in resmi olarak en büyük rakibi kendisi çünkü, yakın çevresinde de bir “Putin yorgunluğu” gözlendiğini öne sürenler var.
Navalny boykotta
“Çarizmatik” Putin’e karşı yarışabilecek tek “karizmatik aday”, Aleksey Navalny’in seçimlere katılımına, Rusya’nın “Yüksek Seçim Kurulu” sayılabilecek kurum tarafından izin verilmiyor. Navalny, sık sık gözaltına alınmasına, sıkı da bir yargı baskısı altında olmasına rağmen, Rusya genelinde örgütlenebilen, kitleler üzerinde heyecan yaratan, “elektrik sahibi” tek lider figürü. Navalny’in başkanlık seçimlerine yönelik tavrı, “boykot”. Bugünkü oylamada özgür seçim hakkının olmadığını savunan Navalny, Rusya’nın yaklaşık 111 milyon seçmenine sandık başına gitmeme çağrısında bulunuyor. Katılım oranının düşüklüğünün de, meşruiyetlerini sarsarak Putin ve ötesinde de Kremlin’in güç çevrelerine verilecek en sert mesaj olduğunu öne sürüyor.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!