Sokağın müzikle isyanı

Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan destek alamayan ama Avrupa’nın önemli festivallerinden birinden ödülle dönen ‘Bir Nefes Daha’ filminin yönetmeni Nisan Dağ ile konuştuk.

Sokağın müzikle isyanı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.12.2020 - 02:00

Hayatlarını çeşitli zorluklarla sürdüren gençler günümüzde kendilerini rap müzikle ifade ediyor. Diğer yandan da sistematik olarak uyuşturucuya itiliyorlar. Geçen senelerde ana haberlere konu olan bonzai bağımlısı genç görüntüleri hâlâ herkesin hafızalarında. İşte bu güncel konulara dair bir film, “Bir Nefes Daha”. Fehmi (Oktay Çabuk), İstanbul’un “çetin” mahallelerinden birinde rap yapan, ileride ünlenerek “hayatını kurtarmaya” çalışan bir genç. Mahallesindeki çocuklara yardım yapan Devin’e (Hayal Köseoğlu) âşık oluyor. Devin de kendine ait dertlerinden müzikle kurtulmaya çalışırken Fehmi ve rap müzikle tanışıyor. Fehmi için Devin bir aşk ve kurtuluş hikâyesine dönüşüyor... Akıcı senaryosu ve iyi oyunculuklarıyla “Bir Nefes Daha”, 26 film arasında yarıştığı 24. Tallinn Siyah Geceler Film Festivali’nde Nisan Dağ’a “En İyi Yönetmen Ödülü”nü getirdi. 

2020 yılı, kadın oyuncu ve yönetmenlerin ödülleri birbiri ardına kazandığı bir yıl oldu. “Bir Nefes Daha”, 2021’de de festival yolculuğuna devam edecek. Dağ ile filmini ve sektördeki eşitsizlikleri konuştuk. 

‘BAĞIMSIZ BİR FİLM’

“Deniz Seviyesi” filminizin 5 yıl ardından geldi “Bir Nefes Daha”. Üç yıl süren zorlu bir yapım süreci olduğunu söylüyorsunuz. Ne gibi zorluklarla karşılaştınız bu süreçte?

Gerçek anlamda “bağımsız” film yapan yönetmenlerin filmografisine bakarsanız, filmlerinin arasında yaklaşık 3 yıl olduğunu görebilirsiniz. Bağımsız filmlerin finansman süreçleri, Avrupa ortak yapımları da devreye girdiğinde epey uzuyor. Film proje aşamasındayken, Berlinale’nin prestijli Ortak Yapım Marketi’ne senelerdir Türkiye’den seçilen tek filmdi. Hamburg ve Eurimages fonlarını almış, Köprüde Buluşmalar ve Antalya Film Forum platformlarından ödüllerle dönmüştük ancak bu başarılara rağmen Kültür Bakanlığı filme maddi yapım desteği vermedi. Nedenini anlamak mümkün değil. Biz tabii ki pes etmedik ve özel yatırımlarla finansmanı tamamladık. Eğer bir yapımcı en başından ihtiyacımız olan bütün parayı bize verseydi, biz bu filmi iki sene önce çekmiş olurduk. Aslında böyle bir teklif gelmişti bir yapımcıdan, ama şöyle demişti kendisi: “Rap müziği arabesk yap, filmden uyuşturucuyu çıkart, istediğin kadar para veririm.” Kabul etmemiştik, çünkü yapmak istediğimiz film o değildi. 

HİP HOP KÜLTÜRÜ...

Sokak kültürünü ve güncel olayları kayda geçmesi açısından “Bir Nefes Daha”yı önemli buluyorum. Hikâyenin nasıl geliştiğini anlatır mısınız? 

2015 yılında MTV için yönettiğim Rebel Music belgeseli sayesinde, o zamanlar daha çok arka mahallelerde yaygın olan rap altkültürünü keşfettim. Belgesel süreci yaklaşık bir seneyi buldu, ardından Fatih’in çetin diyebileceğiniz mahallelerinde iki seneye yakın vakit geçirdim, bu süreçte o mahallelerden birindeki gençlik atölyesinde gönüllü animasyon dersi verdim. Gençlerin zor yaşam koşulları ile mücadelesinde hip hop kültüründen nasıl ilham ve güç aldıklarını görmek beni çok etkiledi. Sokak köşelerinde şeker, sakız gibi satılan uyuşturucuya itilmenin çok da zor olmadığı mahallelerde, bonzai bağımlısı gençlerin parıltısının yitip gittiğine tanıklık etmek beni derinden yaraladı. Hikâye anlatmak elimdeki en büyük güç olduğu için bu durum ile film yaparak başa çıkmayı seçtim. 

Animasyon “trip” sahneleri anlatılan gerçek hikâyelerle mi yaratıldı? Neden insanlar bu uyuşturucuya yöneliyor? 

Bonzainin sebep olduğu ölüm tribini birçok eski bağımlıdan dinledim, en tipik etkisi dış dünyanın olduğundan korkutucu gözükmesi, etraftaki unsurların bir tehlike olarak algılanması. Bundan yola çıkarak animasyon sahnelerini kendim tasarladım... Kafası bu kadar berbat olan bir maddeye bir insan neden yönelir diye ben de çok sorguladım. Bu mahallelerde hayatın gerçekleri bazen ölüm tribinden daha korkunç olabiliyor, sanırım insanlar bir kaçış umuduyla yöneliyorlar uyuşturucuya, sonunda sadece zarar veriyor aslında tabii.

‘DAYANIŞMAYA BORÇLUYUZ’

Bu yıl kadın sinemacıların aldığı ödüller çok konuşuldu. Sektördeki cinsiyet eşitsizliği hakkında neler söylemek istersiniz?

Toplumumuzda erkek egemen kültürün son yıllarda gittikçe baskın hale getirilmeye çalışılmasına rağmen bugün sektörde kadınlar, Türkiye’de her zamankinden daha güçlü ve giderek de güçleniyoruz. Bunu kadın dayanışmasına borçluyuz. Yurtdışında başlayan #Metoo hareketi Türkiye’deki kadınlara ilham verdi. 2018’den beri güçlenerek büyüyen #SusmaBitsin platformunun varlığı ve sürdürdüğü çalışmalar bu anlamda çok kıymetli. Geleceğe dair çok umutluyum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler