Siyasiler sanattan korkar
Son yirmi yıldır “Kültür Endüstrisi”nin ülkemizdeki oyunlarına tanık olduk, oluyoruz.
Yaratıcı sanatın merkezleri konumumdaki geleneksel ve çağdaş alanların işlevsiz hale getirilmesiyle toplumun atardamarları kesildi. Sanatın her alanında küskünlük yaratıldı. Atatürk’ün kurduğu İstanbul Resim Heykel Müzesi, Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi’nin makus talihi ve daha benzeri birçok irili ufaklı kurum ve sanat platformu bugün atıl durumda. Özellikle hiç durmadan ertelenen sanat projeleri, parçalanan heykeller, sağcı-tutucu şiirin ödüllendirilmesiyle taçlanan ve harabeye dönen sanat dallarını; tasarlayarak yıllara yayılmış darbeyle dağıttılar, dağıtıyorlar.Bu bir başarı mı! Tam tersi ülkem adına utanılacak bir durum. Böylece gerçek sanat bir avuç cahilin elinde oyuncağa dönüştü.
SİYASİLER SANATTAN KORKAR
İnsanın ütopyasını, umudunu, düşlerini gerçekleştirebileceği bir alandır sanat. Bugünkü toplumun ötesini düşleyen sanat; bireysel ve toplumsal ütopyanın kaynağıdır da. Yanı sıra sanat yaratısı, içinde bulunduğu toplumu yansıtarak değil onun içinde bulunduğu koşulları sorgulama gücüne sahiptir. İşte bu noktada siyasiler sanattan korkmaktadır. Siyasilerin hedefleri, biçimlemek istedikleri toplumu sanatın yüksek diliyle değil hurafelerle oyalamaktır. Sanat yapıtının ruhları özgürleştirmesi, bilinçleri yüksek seviyelere çekmesi, hedefleri netleştirmesi, toplumları güzelle tanıştırması, siyasilerin yasaklar getirmesine neden olur. Umudu yok etmeye çalışan savaşçı politikalar sanat düşmanıdır çünkü sanat imgesi; toplumu zapturapta almaya çalışanları sorgulama gücüne sahiptir. Ekonomik, dini ritüeller, hurafeler, anti-söylemler, korku gibi araçlar insanı baskı altında tutar ve toplumu karartır. Bu da günümüz siyasilerinin çok işine gelir. Sanat’tan sanki yüce bir güç gibi korkan siyasiler, sanatı düşman olarak gören siyasiler, sanatı “lüzumsuz” bulan toplumun yöneticileri bireyi köreltmek için ellerinden geleni yaparlar. Günümüzde normatif, bürokratik “Tiranlıklar” yanlış dünya siyasetinin yarattığı çöküş politikalarıdır. Kültür emperyalizmi vahşi kapitalist sistemin bir programıdır.
KİN VE KİBİR
Dünya siyasilerinin inşa ettikleri yapıyı, burada size tek tek saymak istiyorum: Deforme olan iyilik ve saygı, sevginin yok oluşu, umutsuzluk, yoksulluk, açlık, sömürünün had safaya ulaşması, kin ve kibir, “Birkaç Büyük İblis”in dünyayı kendilerinin sanması, dünya topraklarına, denizlerine bahaneler yaratarak el koyma, Atlantik ötesinden uzak ülkelere saldırma, öldürme, dağıtma, işkence, Doğu’nun antik sanat eserlerini sahiplenme. Dünya toplumlarını yakından izleme olanağı yaratan Facebook ve diğer internet kuruluşlarının Amerika’daki derin devletin bir parçası olması. Ülkelere pazarlanan sanat ideolojilerininki belli bir sanat imgesini, tarzını belirleyip empoze ederek küresel anlamda kabul ettirme. Sanatçıların yaratı özgürlüğünü kısıtlama. Yaratının tonunu, diskurunu belirleme.
Yaratıcı sanatın her dalı; edebiyat, plastik sanatlar, müzik sanatının temsilcileri günümüzde bürokratik tiranlıklarla karşı karşıya. Böyle bir savaşa gerek var mıydı? Bu aşamada sanatçının gözden kayboluşunu, silinmesini, tutucu kavramlar arasında erimesini keyifle seyredenler yaratılan egemenlik biçimini bir matah gibi ileri sürüyor.
Bireysel varoluşumuzu bir ideolojiye indirgeyerek insanı prangalayanlara bir sözüm var. Bizi rahat bırakın!
En Çok Okunan Haberler
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- 'Açız' diye bağırdı, yaka paça dışarı atıldı!