Siyasi olduğunun kanıtı
Rıza Türmen iddianamenin niyet okuyarak cezalandırma mantığı içerdiğini ifade etti. Metin Feyzioğlu, iddianamenin varsayımsal ve toptancı iddialar içerdiğini söyledi.
Niyet okuma iddianamesi
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen şu değerlendirmeleri yaptı:
Deli mi bunlar?: Can ve Erdem terör örgütüne yardım ediyorsa, bu konudaki hiyerarşik ilişki nerede? Aslında burada yeni bir casusluk tipi ortaya çıkıyor: Casusluk amaçlı elde ettikleri bilgileri gazetede yayımlıyorlar. Deli mi bunlar?
Gizlilik kalktı: Gizliliği, savcılar kamyonları durdurduğu ve fotoğrafları, görüntüleri kamuoyuna yansıdığı zaman kalktı. Gizli olmayan belgeleri elde etmek gibi bir suçlamada bulunmak niyet okumak oluyor. Gizli olmayan belgeleri elde etmek gibi bir suç ortaya çıkıyor bu durumda.
Görmüş davasına baksınlar: Gizliliği olsa bile bu ayın (Ocak) 19’unda AİHM kararı çıktı. Dönemin Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş kararına baksınlar. Orada AİHM, gizli olan bilgiler ile kamuoyunun bilgi edinme hakkı arasında bir denge koyuyor. “Esas olan kamuoyunun bilgilendirilmesidir, gizli bilgiler dahi olsa, gazeteci, bazı istisnalar dışında belgeleri yayınlar” diyor. Yine AİHM’nin gizli bilgilerin açıklanmasının basın özgürlüğüne girdiğine ilişkin başka kararları var.
İddianame reddedilmeli: Belli ki savcı iddianameyi hazırlarken epeyce zorlanmış. Bir görev verilmiş ve ne yapacağını bilememiş. Mahkeme hukuki olarak bakarsa iddianame reddedilmelidir.
İddianame kanıt: Bu iddianamenin bu şekilde çıkması aslında bir yönüyle iyi. Çünkü, yukarıdan verilmiş talimatla, davanın siyasi olduğunun en net kanıtı bu iddianame. Ben bu kadar hukuk dışı iddianame görmedim.
Orantısız ceza: Bu kadar hukuk dışı bir iddianame görmedim. Müebbet hapis cezaları isteniyor. Orantısız cezalandırma sözkonusu. Zaten burada amaçlanan da cezalandırmak.
İlk celsede bırakılmalılar
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Fezyioğlu, iddianamenin birçok hukuka aykırılık içerdiğini belirterek “İlk celsede bırakılmalılar” görüşünü dile getirdi.
Dündar ve Gül’ün yaptığının “gazetecilik” olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, “Bu davada, gazetecilik yapan ama yaptığı haberlerden birilerinin rahatsız olduğu ve bunun sonucunda da ibret olsun diye tutuklanan insanlar var. Gazeteciler, devlet sırrını ele geçirmezler, kendilerine gelen haberi kullanırlar. Ama gazeteci sıfatı taşıyan birisi, o sırrın saklandığı makama özel çabayla girip, içeriden birini nüfus kullanarak, para vererek, ayartır ve o sırrı bulunduğu yerden alıp taşıması noktasında azmettirirse, o zaman devlet sırırını hukuka aykırı olarak ele geçirmekten suçlanır.
‘En çok bilinen sır’
Can ve Erdem’in, haber ilişkisinde ise böyle hukuka aykırı ele geçirmeye dair hiçbir veri yok” dedi. İddianamenin, “varsayımsal, toptancı iddialar” içerdiğini belirten Feyzioğlu, oysa gazetecinin “bu haber kimin işine yarar” diye değil, “kamu yararı var mı” mantığıyla hareket etmek zorunda olduğunu ifade etti. “İddianamede, gazetecilik faaliyetiyle sırrın ele geçirilmesi için fiil işlemek birbiriyle karıştırılmış” diyen Feyzioğlu şu görüşleri dile getirdi: “Kaldı ki, bu tır ’lar olayı en çok bilinen sır kategorisindeydi. Herkesin konuştuğu dolaşan bilgiler mahiyetindeydi. Ancak, içeriği doğrulandıktan sonra o haber artık akredite olmuş oldu. Gazetede yayınlanınca, internet sitesinde dolaşan iddia olmaktan çıkıp, ciddiyet kazanmış oldu. Burada gazetecileri soruşturmak yerine, varsa sızdıran sorumlular onları bulması lazım.”
En Çok Okunan Haberler
- 87 yaşındaki iş insanı İnan Kıraç evlendi
- Özgür Özel'den grev çağrısı!
- 2025 yılının asgari ücreti belli oldu!
- AKP koridorlarında konuşulan 'erken seçim tarihi' sızdı
- Mühimmat fabrikasında patlama
- Özel'den Erdoğan'a 'Esad' ve 'HTŞ' yanıtı
- Teğmenler soruşturmasında flaş gelişme
- Açıklanan asgari ücrete tepki yağdı!
- Muhalif gruplarla anlaşmaya varıldı!
- Milli Eğitim Bakanı Tekin'e şok protesto!