Ahmet Davutoğlu: İsrail uçağının düşürülmesi Afrin operasyonunu etkilemez
Eski Başbakan ve AKP Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, İsrail uçağının Suriye’de düşürülmesiyle ilgili, “Türkiye’nin haklı mücadelesi, bugün olduğu gibi başka bölgelerde yaşanan olaylar dolayısıyla kesinlikle bir etki altında kalmaz. Bugün yaşananlar ve bundan sonra yaşanacaklar Türkiye’nin Afrin Operasyonu başta olmak üzere sınır boyunda almış olduğu tedbirlere halel getirmez” dedi.
AKP Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, bir dizi ziyaretler için geldiği Samsun’da gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Sabah katıldığı programların ardından Samsun Valisi Osman Kaymak'ı ziyaret eden Ahmet Davutoğlu, burada yaptığı açıklamanın ardından kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Davutoğlu, Suriye’de yaşanan olayları ve İsrail uçağının Suriye’de düşürülmesinin Zeytin Dalı Harekatı'na etkisini değerlendirdi.
“İsrail uçağının düşürülmesi Afrin operasyonunu etkilemez”
Suriye’de düşürülen İsrail uçağının Türkiye’nin Suriye’de yaptığı operasyona etkisini değerlendiren Davutoğlu, “Bugün ülkemiz için son 35-40 yıldır ülkemiz adına büyük tehlike teşkil eden PKK ve onun uzantısı olan YPG unsurlarının Türkiye’ye oluşturduğu risk göz ardı edilemez. Bu konuda alanda ne olursa olsun, hangi ülke ne yaparsa yapsın, başka ülkelerde neler yaşanmış olursa olsun, Türkiye’nin Afrin operasyonu da dahil olmak üzere sınır boyundaki yaptığı operasyonlardaki haklılığı tartışılamaz. Hiçbir ülke sınır boylarına hangi nitelikte olursa olsun, ister DEAŞ gibi ister PKK ya da YPG gibi yapılarda olduğu gibi bir tehdit oluşturacak şekilde sınır bölgemize yerleşmeye kalkarsa bugün cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin talimatlarıyla TSK gerekli tedbirleri alır, almaktadır. Burada silahlı kuvvetlerimize destek olan ÖSO da Suriye halkının bir parçasıdır. Aralarında hiçbir yabancı unsur yoktur. Bu konuda yürütülen spekülasyonlar da doğru değil. Afrin operasyonunda Mehmetçik ile omuz omuza verilen mücadelenin esası, Suriye’deki terör örgütlerinin etkisinin kırılmasıdır. Türkiye’nin haklı mücadelesi, bugün olduğu gibi başka bölgelerde yaşanan olaylar dolayısıyla kesinlikle bir etki altında kalmaz. Türkiye, 911 km’lik sınır boylarında her türlü tedbiri alma hakkına sahiptir. Bu tartışma götürmez bir uluslar rası haktır. Allah Mehmetçiğimize, silahlı kuvvetlerimize ve güvenlik güçlerimize yardım eylesin. Ülkemize yönelik her türlü tehdit karşısında da bütün siyasi partilerin, bütün milletimizin omuz omuza vermesinin vaktidir. İç tartışmalar ile Türkiye’nin güvenlik gerekleri arasında ayrım yapmak zorundayız. Türkiye’nin sınır güvenliği konusunda bütün siyasi partilerin, grupların ve kişilerin tek bir noktada birleşmesi lazım. O da Türkiye’nin haklı kaygıları ve bu kaygılar neticesinde attığı adımlardır. Bugün yaşananlar ve bundan sonra yaşanacaklar Türkiye’nin Afrin operasyonu başta olmak üzere sınır boyunda almış olduğu tedbirlere halel getirmez” diye konuştu.
“Esad, barışçıl önerilerimizi dinlemedi”
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile geçmiş zamanda yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlanmadığını vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Suriye birçok askeri operasyonun aynı anda yürüdüğü bir risk alanı haline dönüşmüş durumda. Bunda Suriye Rejiminin kriz çıktığı andan itibaren kendi halkına kimyasal silahlar da dahil olmak üzere her türlü savaş suçunu işlediği dönemlerin büyük etkisi var. Daha sonra DEAŞ başta olmak üzere PYD/YPG gibi terör örgütlerinin alanda hakimiyet mücadelesine girmiş olmaları, Suriye’yi şu anda uluslararası alanın en önemli kriz ülkelerinden birisi haline getirdi. Türkiye, en başından itibaren bu konuda açık ve ilkeli bir politika takip etti. 2011 yılında sorunun barışçıl bir yöntemle çözülmesi için yoğun bir diplomasi yürüttük. Ben de Dışişleri Bakanı olarak birçok kez Suriye’ye gittim. Beşar Esad’a, ‘kendi ordusunu, kendi halkına karşı kullanmaması’ yönünde uyarılarda bulundum. Ancak, bu olumlu mesajlar akis bulmadı. Suriye halkı, kendi yönetimi tarafından büyük bir etnik kıyıma tabii tutuldu. Milyonlarca Suriyeli göç ederek ülkemize geldi. Ancak son yıllarda özellikle sınırlarımızdaki güvenlik tehdidi dolayısıyla Türkiye sadece insani gerekçelerle bu mültecileri kabul etmeyle yetinemezdi. 2015’de 23 Temmuz’da DEAŞ’a karşı ilk operasyonlar yapılmaya başlandı. Daha sonra 2016 yılında Fırat Kalkanı operasyonu yapıldı. Cerablus bölgesinde büyük bir mücadele verildi ve Türkiye sınırlarındaki DEAŞ tehdidi bertaraf edildi.”
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti