Şiddetin kıyısında
Matteo Garrone, 1980’lerin sonunda İtalya’daki gerçek bir olaydan uyarladığı Dogman’de İtalyan toplumunun yozlaşmasını, popülist tehditi, bireysel ve genel şiddeti, aşırı sağın yükselmesini özgün, karamsar, sorgulayıcı bakışıyla irdeliyor. Başroldeki Marcello Fonte, Cannes Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı.
Villagio Coppola’da yaşayan Marcello (Marcello Fonte) Iyi yürekli, nazik, alçakgönüllü, yardımsever, cömert, çelimsiz bir köpek bakıcısıdır. Marcello hergün köpekleriyle konuşur, komşularıyla iyi geçinir, onlarla kahvede buluşur, futbol oynar. Kızı Alida’yla geçirdiği zamanlar Marcello için çok kıymetlidir, gerçek sevgiyi, mutluluğu küçük kızıyla paylaşır. Baba-kız sürekli uzak yerlere yolculuk düşleri kurarlar. Simone (Edoardo Pesce) Marcello’nun tam tersi saldırgan, kaba saba, çevresine zarar veren, terör saçan, herkesin nefret ettiği bir adamdır. Simone, iyi niyetli Marcello’yu sürekli sömürür, borcunu ödemez. Saf Marcello her defasında Simone’yi bağışlar, yaptığı kötülükleri görmezden gelir.
Marcello’nun komşuları Simone’nin saçtığı şiddetten öylesine bezmişlerdir ki aralarında onu öldürmeyi planlarlar. Marcello’nun Simone’yle garip bir ilişkisi vardır. Kasabadaki evleri soyan Simone’ye yardım eden Marcello bir gece sıra komşusu Francesco’nun dükkanına gelince bunu kabul etmez. Simone’nin şiddeti karşısında boyun eğmek zorunda kalır. Simone’yi ihbar etmek istemeyen Marcello hapise girer. Bir yıl sonra serbest kalan Marcello’yu başta komşuları olmak üzere herkes dışlar, eski karısı bile.
Matteo Garrone, film süresince en güçlünün yasası ile her insanın içindeki canavarı net, görünür bir şekilde yansıtmaz. İtalya’da 1980’lerin sonunda yaşanan bir olaydan yola çıkan Garrone, Marcello’nun hüzünlü, anlamlı ifadesinden unutulmuş ve sadece düşlerde kalan bir İtalya’yı betimler. Artık Marcello gibi saf, alçakgönüllü, yardımsever, önyargısız İtalyanlar kalmadı der.
Marcello’yla birlikte ikinci bir ana kahraman vardır, Villaggio Coppola. Bu harap, yıkık, kısmen boşalmış deniz kasabası Garrone’nin mekan seçiminde ne denli usta olduğunu kanıtlar adeta. Bu sıradışı mekan antik bir tiyatroyu çağrıştırır. Burası umutsuz Insanların soluk alamadığı, sıkıştığı, çıkış kapısı bulamadığı, kurtuluşa ulaşamadığı kapan gibi bir yerdir. 1960’ların sonunda Nato’daki Amerikalı görevlilerin aileleri için inşaa edilen bu yaz kampı askerler gittikten sonra hayalet bir kasabaya dönüşmüştür. Kıyamet sonrasındaki bir savaş alaniına benzeyen Bu mekanı yönetmen izleyiciye ana karakter olarak sunar. “Filmlerimdeki mekanlar insanlar gibidirler. Villaggio Coppola, acı çeken, topluma uyum sağlayamayan, dışlanan Marcello’nun zindanı. Bir western filmindeki gibi kasabalıların ana karakterin eylemlerini izlediği kapalı, sınırları belli bir mekan gerekiyordu. Uçsuz buçsuz bölgeye, sonsuz ufuka rağmen herkes kendini tutuklu gibi hissediyor. Hepsi umudunu yitirmiş, şiddete kapılmamak için içlerinde azıcık kalan etik değerleri henüz yitirmemişler” diyor Matteo Garrone.
Vilaggio Coppola, çağdaş İtalya’nın minyatür modeli gibi. Burada kurumlar insanları terketmişler, herkes sorununu, hesaplaşmasını barbarlıkla, şiddetle çözmeyi deniyor. Yozlaşan, popülist baskıya boyun eğen bu ülkede aşırı sağcılarla sistem karşıtları erkin dizginlerini paylaşıyorlar. Dogman, yeni bir çöküşün, yıkımın, krizin habercisi. “Dogman, Davut ile Golyat’ın çatışması, Vahşi Batı, İsa Peygamberin Çilesi olarak algılanabilir. İzleyici bu masaldan istediği mesajı çıkarabilir. Kısıtlı bir sosyal metinle sınırlamamak için Dogman’I evrensel, mistik bir masal gibi anlattım. Popülizm, bireysellik, şiddet, aşırı sağcılık dünyanın her yerinde aynı. Günümüz İtalya’sını yeniden anlatarak kime neyi öğretebilirim ? Dünyada olup bitenler İtalya kadar eski, atalarımızdan kalan masallar kadar eski. Çocuklara masalları yanlış yapmamaları, doğruyu bulmaları için anlatırız. Tıpkı Pinokyo’daki gibi. Bulmak istediğim tek şey evrensel bir dil” diyor Matteo Garrone.
Matteo Garrone (Gomorra), Paolo Sorrentino (Il Divo, Loro), Damiano ve Fabio D’Innocenzo (La terra dell’abbastanze), Alice Rohrwacher (Happy as Lazzaro) hiçbir şeyin değişmediğini anlatmak için herşeyi değiştiren bir sinema yaratma yolundalar. Matteo Garrone’nin yönettiği, Marcello Fonte, Edoardo Pesce, Nunzia Schiano, Adamo Dionisi, Francesco Acquaroli, Alida Baldari Calabria, Gianluca Gibbi, Laura Pizzirani’nin oynadığı Dogman (2018) bugün gösterime girdi.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!