’Şeytan’ı hatırlamak

Sinema tarihinin en ünlü korku filmi “The Exorcist”in çekim öyküsünü filmin yönetmeni William Friedkin’in anlattığı belgesel şu sıralar İKSV’nin düzenlediği İstanbul Film Festivali çevrim içi seçkisiyle izleyiciyle buluşuyor. Belgesel sadece korku sinemasına ilgi duyanlara değil tüm sinefillere hitap edecek kapsamlı bir çalışma.

’Şeytan’ı hatırlamak
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.03.2021 - 11:06

İlginçtir, “The Exorcist”, katolik inancındaki Şeytan’a dair bir film ama ezan sesiyle açılıyor. Uzun zamandır izlemediğim için bu ayrıntıyı unutmuş olmalıyım ama şu sıralar İKSV’nin düzenlediği İstanbul Film Festivali’nin çevrim içi gösterim programında izleyiciyle buluşan “Leap of Faith: William Friedkin on The Exorcist” (İnançlı Atlayış: William Friedkin Şeytan’ı Anlatıyor) adlı belgesel bu ayrıntıyı yeniden anımsattı; başka birçok şeyle birlikte. Yeniden anımsattı demem boşuna değil aslında, zira bu belgeselde yer alan hemen her şeyi daha önce duymuştuk zaten.

Belgesel için kamera karşısına geçen William Friedkin artık 85 yaşında ama hâlâ dinç ve konuşkan.

BUNLARI ZATEN BİLİYORDUK

Daha önce “The People vs. George Lucas”, “Memory: The Origins of Alien” ve “78/52” gibi belgeselleriyle tanıdığımız Alexandre O. Phillippe yaklaşık 100 dakika boyunca William Friedkin’in konuşmasını kameraya kaydetmiş (ki eminim elinde çok daha uzun bir söyleşi vardır) ve araya girdiği görüntülerle filmin kurgusunu tamamlamış. Dediğim gibi, bu filmde Friedkin’in daha önceki söyleşi, belgesel ve ses kayıtlarında söylemediği çok çok az şey var. Örneğin filmin hemen en başında söylediği “The Exorcist inancın gizemine dair bir film” sözlerini ve hemen ardından inanç ve kader hakkında sarf ettiği sözleri daha “The Exorcist”in ilk sinemalara çıktığı 1973 yılında yaptığı bir TV söyleşisinde de söylemişti ve sonradan birçok kez neredeyse aynı kelimelerle tekrar etmişti. 1998’de filmin 25. yılı için çıkarılan özel DVD’nin hem yorum bölümünde (bir zamanlar yönetmenler DEVD baskıları işçin film süresi boyunca sesli yorumlar kaydederlerdi, artık çok daha az yapılıyor sanırım) hem de “The Fear of God: The Making of The Exorcist” belgeselinde de bu sözlerine rastlamak mümkün. Keza filmle ilgili anılarının bir çoğunu (oyuncuları nasıl seçtiği, senaryo üzerindeki çalışmaları, bir oyuncuyu tokatlaması, oyuncudan istediği tepkiyi alabilmek için yanında silah patlatması, vb.) yine defalarca anlatmıştı. Hatta diyebilirim ki Phillippe birçok şeyi de elemiş (örneğin filmin ‘uğursuz’ olduğuna dair söylentilere, yangınlara, ölümlere vb. hiç bulaşmamış, haklı olarak) ve “Leap of Faith”in tam bir ezber tekrarına dönüşmesinden kaçınmaya çalışmış.

Filmin unutulmaz sahnelerinden biri…

Yine de bazı yenilikler var doğrusu. Örneğin ben Friedkin’in daha önce Karl Dreyer’in “Ordet”inden bu kadar etkilendiğini anlattığını hatırlamıyorum. Çocukluğuna dair anlattığı ve annesinin onu 7 yaşındayken götürdüğü “None But the Lonely Heart” filminin onun anılarında tuttuğu yeri de ilk kez öğrendim bu filmle. Max Von Sydow’un çekimler sırasında çok zorlandığı bir sahne olduğunu ve Friedkin’in bunu Sydow’un inançsızlığıyla açıkladığını da ilk kez görmüş oldum bu belgeselde. Ama daha da önemlisi Friedkin’in sinemaya bakışını, bir filmi çekerken nelere dikkat ettiğini ilk kez bu kadar net açıkladığını gördüm. Kurmaca filmlere de bir belgesel film gibi yaklaştığını ve mükemmellikten ziyade spontane olana inandığını anlattığı bölümler çok iyi açıkçası. Daha önce Küba Devrimi sırasında çekimler yapan kameramanla (Ricky Bravo) nasıl çalıştığını anlattığını bölümler de… İşte burada William Friedkin’in dehasını görüyoruz. Sırf bu bölümler için bile izlenebilir “Leap of Faith”. “Kubrick ya da Wyler 70-80 tekrar yapıyorlar ama ben tek seferde çekmeye inanırım, ikinci tekrara inanmam” diyen Friedkin gerçi “The Exorcist”te bu kuralını bir hayli bozmuş ama en çok tekrar sayısı yine 10-15’i geçmemiş anladığım kadarıyla. Zaten filmin 100 gün civarında süren çekimleri ve ancak bir yıl sonra tamamlanabilmesi de biraz bunun göstergesi. Belgesel boyunca sık sık ‘Film Tanrısı’na atıfta bulunması ise filmin adına da bulaşan ‘inanç’ ve ‘kader’ kavramlarıyla bütünleşen bir söylem elbette.

Belgeselin tanıtımlarında kullanılan bu fotoğraf filmde Linda Blair meselesinin üstünün kapatıldığına dair bir ipucu mu yoksa?

LINDA BLAIR MESELESİ NEDEN YOK?

Bu belgeselde eksik olduğunu düşündüğüm en önemli nokta ise Linda Blair ile ilgili kısımlar sanki. Peter Biskind’in “Easy Riders Raging Bulls” kitabında “The Exorcist” ile ilgili bölümlerde geçen bir anısı var Friedkin’in (ki Biskind de aslında bunu Thomas D. Clagett’in Friedkin ile ilgili kitabından almış). Linda Blair ile ilk tanışmasında ona romanı okuyup okumadığını soran Friedkin bu anıyı öyle bir anlatıyor ki, sanki 12 yaşındaki Blair mastürbasyonun ne olduğunu çok iyi biliyor (filmdeki o meşhur sahneye, yani Regan’ın haçla mastürbasyon yaptığı o kanlı sahneye atfen) ve hatta kendisine ‘sen yapıyor musun peki?’ diye soran yönetmene şöyle diyor; “Yapıyorum elbette, sen yapmıyor musun?”. Bu anıyı 2017’de Marc Maron’ın podcast’inde de tekrar ediyor Friedkin. Oysa 1998’deki belgeselde Blair açıkça “O zaman mastürbasyonun ne olduğunu bilmiyordum ve bacaklarımın arasında duran kanlı süngere anlam verememiştim. Yıllar sonra kavradım” diyor. Yani bu durumda ya Friedkin ya da Blair yalan söylüyor veya tamamen yanlış hatırlıyor. Alexander O. Philippe’in bu konuya hiç girmemiş olması bana özellikle ilginç geldi. Acaba Friedkin yalan söylediği için pişman mıydı? Ya da ne olursa olsun o kadar küçük bir çocukla bunları konuşmuş olması bile nihayet onu rahatsız mı etti? (Kaldı ki, her şeyin ötesinde, buz gibi sette tüm ekip sanki kutuplardaymışçasına kat kat giyinik çalışırken 12 yaşındaki bir çocuğun gecelikle çalıştırılması bile insan haklarına aykırı; bugün bunu yapmanız Hollywood’da mümkün değil) Bunu bilemeyeceğiz. Ama merak ettim doğrusu.

Friedkin ve filmin ekibi soğutulmuş odada kışlık giysilerle çalışırken…

Tüm bunlar bir yana, “Leap of Faith: William Friedkin on The Exorcist” bu konuda daha önce yapılmış tüm belgesellerden daha derli toplu, belki bazı yerleri tekrara düşen, bazı eksikleri de olan ama son tahlilde sinefiller için izlenmesi kaçınılmaz bir film. 2017 yapımı “It”e kadar tüm zamanların en çok gişe yapmış korku filmine yakışır bir iş doğrusu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler