Sevgi Mina'nın ölümüne ihmal iddiasıyla suç duyurusu

Antalya'nın Alanya ilçesinde yaşayan Çetin ailesinin kızları Sevgi Mina, 20 aylıkken gördüğü lösemi tedavisi sırasında yaşamını yitirdi. Çocuğun ailesi, hastane personelini ihmalkarlıkla suçlayarak, savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Sevgi Mina'nın ölümüne ihmal iddiasıyla suç duyurusu
Abone Ol google-news
DHA
Yayınlanma: 09.02.2020 - 18:54

Alanya'da yaşayan Nejla Çetin ile Ali Çetin (44) çiftinin bebekleri Sevgi Mina, 19 aylıkken ishal şikayetiyle ilçedeki hastaneye götürüldü. Burada kan testi istenen Sevgi Mina'ya lösemi teşhisi koyuldu. Ardından Antalya'da Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürülen Sevgi Mina için Aralık 2019'da lösemi tedavisi başlatıldı. Hastanede tedavisi sürdüğü sırada Sevgi Mina'nın vücudunda şişlikler oluşmaya başladı. Anne Nejla Çetin'in iddiasına göre doktorlar, şişliklerin normal olduğunu söyledi. Bu süreçte sağlık durumu daha da kötüleşen Sevgi Mina, 3 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 16 Ocak 2020'de enfeksiyon nedeniyle yaşamını yitirdi. Aile ise hastane hakkında ilgisizlik, ihmal ve hijyen kurallarına uyulmadığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Anne Nejla Çetin (33), bebeğinin mezarı başında, "Keşke ben o hastaneye hiç gitmeseydim. Bir akşam öğrendik, sabahına bu hale geldik. Götürdük çocuğu ama işte şu anda çocuğum yok. Hemşiresinden doktoruna, hepsinden şikayetçiyim" dedi.

DOKTOR 'ŞU AN GELEMEM, FOTOĞRAFINI ÇEK' DEMİŞ

Alanya'daki mezarı başında kızı için adalet istediğini belirten Nejla Çetin, Sevgi Mina'nın ikinci çocukları olduğunu, bir de Abbas Efe (5) adlı oğlunun bulunduğunu söyledi. Kız çocukları olduğu için çok mutlu olduklarını aktaran Çetin, Sevgi Mina'nın hastalanmasıyla hayatlarının kabusa döndüğünü anlattı. Kızı 19 aylıkken ishal başladığını ve 'Neden oldu?' diye düşünerek hastaneye gittiğini aktaran Çetin, 23 Aralık 2019'da başvurdukları Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde çocuğuna akut lösemi teşhisi koyulduğunu kaydetti. Lösemi teşhisinin ardından 1 aylık tedaviye başlanıldığını anlatan Nejla Çetin, şunları söyledi: 

"15'inci gün belinden sıvı alınıp tedavinin nasıl gittiğine bakılacağı söylendi. 6 Ocak'ta belinden sıvı alındı. Profesörler geldi. Tedavinin nasıl gittiğini sordum, 'Gayet iyi, hiçbir sorun yok' dediler. Çocuk 2 gün sonra ishal oldu, simsiyah bir ishal. 2 gün sonra tahlil yapıldı. Sonucunu sorduğumda kanlı ishal olduğunu söylediler. Daha sonra doktorlar geldi. Doktorun yanında çocuğun sağ gözü şişti. Doktora 'Bakın çocuğun gözü şişiyor' dedim, 'Ödemdir' diyerek gitti. 10-15 dakika sonra çocuğun elleri ve diğer gözü de şişmeye başladı. Doktorun odasına koştum. Dedim 'Doktor hanım, çocuğun iki gözü de şişti'. 'Fotoğrafını çek gel bakalım' dedi. Ben de 'Gelip baksanız' dedim, 'Şu an gelemem' dedi. Çocuğun fotoğrafını çektim. Çocuğun akşam üzerine doğru ayakları şişti. Doktorlara 'Bu çocuğun bacakları şişti' dedim. Biri geliyor 'ödem' diyor, biri 'kilo aldı' diyor. Bu çocuk 3 gündür zaten hiçbir şey yemiyor. Çocuk o ara yemeği kesti. En ufacık bir şey yediği zaman kusuyordu. 'Çocuğa hortum takalım' dediler. Doktor eldivensiz bir şekilde çocuğa hortumu taktı. Çocuk rahatsız oldu hortumu bir süre sonra çıkardı."

'ÇOCUKTA TANSİYON YOK' DEMİŞLER

Tedavi sürecinde doktorların ilgisiz olduğunu, hemşirelerin ise yeterli bilgiye sahip olmadığını savunan Nejla Çetin, "Sevgi zaten çok kötüydü. Annemler geldiğinde bir anda çocuğun nabzının 193'e çıktığını gördük. Yaklaşık 1,5 saat boyunca doktor da gelerek çocuğun nabzını ölçmeye çalıştı sonra hemşire kan almaya başladı. Kan gelmiyor sonrasında 'Nabzı iğneyle alalım' dediler. İğneyi Sevgi'ye soktu. Sevgi'de kesinlikle bir tepki yoktu. Hiçbir tepki vermiyordu çocuğum. Gözleri yana kaydı, kafası yana düşüyordu. Hemşireye 'Bakın çocuk tepki vermiyor, bu çocukta bir şey var' dedim. Çocuğun yanağına vurdu, 'Sevgi, Sevgi bizi korkutma' dedi, ayıltmaya çalıştı. Sonra ben hemşireye 'Bu normal mi' dedim, 'Yok bir şey yok' dedi. Daha sonra tansiyon aleti geldi. Tansiyonu ölçmeye çalıştılar. Ben duymadım, annem duymuş, 'Çocukta tansiyon yok. Öbür odaya alalım' demişler. Bize çocuğu 'Öbür odaya aktarıyoruz' diyerek alıp götürdüler. Odaya girdiğimde odada asistan doktoru, hemşiresi, doktorlar hepsi odada; alet edevat yığılı şaşırdım bir anda, 'Ne oluyor' diye iyice paniklemeye başladım. Doktorun sadece 'Adrenalin verin' dediğini duydum. Arkalarından koştum. Yoğun bakıma indik. Yoğun bakım doktoru bizi çağırdı. Doktorun dediği, ciğerlerinin enfeksiyon kaptığı, enfeksiyonla çocuğun septik şoka girdiği. Şokun ne olduğunu sordum, organlarının iflas edip kalbinin durması olduğunu söyledi. Yukarıda iki sefer çocuğun kalbinin durduğunu söylediler. 'Ama bize stabil geldi' dedi. 'Durumu ciddi her şeye hazırlıklı olun' dediler"

'HEPSİNDEN ŞİKAYETÇİYİM'

Bu süreçten sonra çocuğunun yoğun bakıma alındığını, 3 gün sonra da yaşamını yitirdiğini gözyaşlarıyla anlatan Nejla Çetin, "Orada 22 gün geçirdim, 22 gün boyunca doktorlar, hiçbirinin ağzında maske yoktu. El dezenfekte yapmakla bu iş olmaz. O zaman bana dedikleri, 'Sevgi'nin bünyesi çok zayıf'. Sevgi'nin bünyesi zayıf olabilir ama siz o enfeksiyonu önceden fark etseydiniz, belki benim çocuğum tedavisini görür yukarıya çıkardı. Keşke ben o hastaneye hiç gitmeseydim. İşte biz bir akşam öğrendik sabahına bu hale geldik, götürdük çocuğu ama işte şu anda çocuğum yok. Hemşiresinden doktoruna, hepsinden şikayetçiyim" dedi. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon