Selahattin Demirtaş: Siyasi rehineyim

Tutuklu yargılanan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, savunmasına kaldığı yerden devam etti, partisine ve AKP’ye mesaj verdi

Selahattin Demirtaş: Siyasi rehineyim
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.07.2019 - 21:21

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı davada kendisini “siyasi rehine” olarak nitelendirirken, 2012’de yaptığı bir konuşma nedeniyle suçlanmasına ilişkin, “O dönem Erdoğan’ın talimatı ile devlet yetkilileri Öcalan ile görüşüyordu. Öcalan, kendi el yazısı ile Erdoğan’a mektup yazdı. Silahların bırakılması için Kandil’e gittim, saatlerce konuştum. Ve silah bıraktırma noktasına gelmiştik. Ama bu fezlekeler, tutuklamalar, savaş devam etsin diye yapılanlardır” dedi. Benzer süreçlerden geçildiğini söyleyen Demirtaş, Öcalan’ın devreye girmesi gerektiğini belirtirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “kendisi demokratikleşme konusunda bir adım atarsa, biz de kendisine on adım atarız” mesajı verdi. Demirtaş, salonda bulunan HDP yöneticisi Meral Danış Beştaş’a da “Akan kanı durduralım, ölümleri durduralım, gerisi önemli değil. Diğer partilerle diyalog kurmanız çok önemli. İktidar partisi dahil Türkiye’nin demokrasisi adına diyalog kurmalısınız” mesajını verdi.

4 Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Cezaevi’nde “terör örgütü yöneticiliği” iddiasıyla tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın yargılanmasına Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün devam edildi. Demirtaş, Sincan Cezaevi Kampüsü içindeki duruşmaya SEGBİS aracılığıyla Edirne’den bağlandı. Demirtaş’ın yanında iki avukat hazır bulunurken, salonda ise kendisini 16 avukat temsil etti. İlginin azaldığı son duruşmayı 5 milletvekili ve 12 izleyici ile 2 gazeteci takip ederken, güvenlik amacıyla yaklaşık 30 polis salonda görev yaptı.

‘Tecavüzcüye tutuksuz, bize tutuklu yargılama’

3 yıla yakın bir süredir hukuka aykırı şekilde yasadışı şekilde tutuklu olduğunu belirten Demirtaş, şunları kaydetti:

“Türkiye’de tutuklama yargılama esasmış, tutuksuz yargılama istisnaymış gibi hava yaratılıyor. Hayır, bu sadece siyasi davalarda tutuklama esas haline geldi. Tecavüzcüler, hırsızlar, gaspçılar ve özellikle suç işleyen güvenlik personeli ile yargımız çok hassas. Bu davalarda tutuklu yargılamayı hak ihlali görecek bir hukuk anlayışı içindeler. Sadece bizim dosyalarımızda tutuklu yargılama var.”
‘Tutuklu olmamda hangi kamu yararı var’

Tutuklu yargılanması nedeniyle Meclis’teki faaliyetlerinden ve görevlerinden alıkonduğunu vurgulayan Demirtaş, “Ben tek bir harf Meclis’te konuşamamışım” dedi. Bunları tutukluluğunun siyasi yönünü anlatmak için ifade ettiğini belirten Demirtaş, “kendisinin hücrede siyasi bir rehine olarak tutulurken” Meclis’te 127 adet uluslarası sözleşme ve 352 tasarının 31 KHK’nin kanunlaştığını kaydetti. “Sizin hukuk dışı, usule kanuna aykırı kararlarınız nedeniyle siyasi faaliyetlerim engellenmiştir” diyen Demirtaş, mahkeme heyetine “Mahkemeniz 3 yıldır hangi kamu yararını gözeterek beni tutuklu olarak hücrede tuttu. Az önce saydığım meclis faaliyetleri kamu yararı değil midir? Parlamentoda milet adına faaliyet yürütürken bu kamu yararı olmuyor da sizin beni burada ısrarla hukuka aykırı şekilde tutuklu tutmanız hangi kamunun hangi yararınadır? Siyasi amaçlarla ve iktidarın siyasi beklentileri ve çıkarları için tutuklandık.” şeklinde seslendi.

‘Yunanistan’a bıraksanız gelirim’

Mahkemenin, son tutuklamanın devamı kararına kendisinin “Bir tek arkadaşımız kendi ayağı ile ifadeye gitmeyecek. Bu iş öyle kolay olmayacak” sözünü gerekçe gösterdiğini ifade eden Demirtaş, şu açıklamayı yaptı:

“Bu konuşma iktidara siyasi bir meydan okumadır. Dokunulmazlığımızı anayasaya aykırı olarak kaldırdınız onun için gitmeyeceğiz dedim. Konuşmanın önü arkası bu. Siz tutukluluğa devam kararı veriyorsunuz, konuşmanın tamamını yazın oraya. Dolayısıyla yaptığınız şey minareyi çalıp kılıfını hazırlamaktır. 3,5 yıl önce yaptığım konuşmayı bugün ilk defa tutukluluğuma gerekçe yapmak usulü gerekçelerle açıklanamaz. Politik saiklerle açıklanabilir. AKP’ye meydan okuduğum bir cümleyi üstünüze aldınız. Kaçacağız mı demişim. Hayır. Bizi zorla götüreceksiniz demişiz. İktidara meydan okuduğum bir konuşmayı yargı üstüne alarak biz de AKP’liyiz demiştir. Tutukluluğa devam kararı verecekseniz de böyle bir gerekçeyi yazmanızdan utanç duyarım. Siz beni tahliye edip Yunanistan sınırından öteki tarafa bıraksanız, ben kendim atlar bu tarafa gelirim. Çünkü buraya atanlardan hesap sormak için gelirim.”

‘Öcalan Erdoğan’a mektup yazdı’

Demirtaş, daha sonra savunmasına 2012’de Nusaybin’de yaptığı konuşmada “Sayın Öcalan” dediği için “terör örgütü propagandası yapma”, “suçu ve suçluyu övmek” suçlarından hazırlanan 29 numaralı fezleke üzerinden devam etti. Konuşmanın, o dönemin dönemin şartları ile birlikte değerlendirilmesini isteyen Demirtaş, konuşmadan iki hafta önce Erdoğan’ın MİT Müsteşarı Emre Taner’i Oslo görüşmelerine kendisinin gönderdiğine ilişkin açıklama yaptığını ifade etti, şunları kaydetti:
“Mahkeme 7 yıl sonra benim sözlerimi örgüt propagandası olarak değerlendiriyor ama o dönem Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda devlet yetkilileri İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmeler yapıyordu. Bu görüşmeler aleni şekilde kamuoyuna yansımamıştı. Cezaevlerinde açlık grevi yapanlar Öcalan ile görüşmelerin alenileşmesini istiyordu. Sincan Cezaevi’nde açlık grevinde olan kadın tutukluları bizzat dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ziyaret etti, taleplerini kendisi dinledi. Bu süreçte Abdullah Öcalan’ın kendi el yazısı ile dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a ve hükümete gönderdiği bir mektup vardı. Mektupta Öcalan, yeni bir barış süreci başlatmak istediğini, çok ciddi ve kararlı olduğunu, bu meselenin artık çözülmesi gerektiğini kendi üslübunca Erdoğan’a anlatmıştı. Biz de zaman geçirilmeksiziniz hiç değilse açlık grevleri ölüm olmadan konunun neticelendirilmesini istemiştik. Bizler barış süreci için çaba sarfederken asıl acil olan ölüm sınırındayken açlık grevlerini bırakmalarını sağlamaktı. İşte Nusaybin’deki konuşma bunun için yapıldı. Konuşmanın içeriğinde ne teröre övgü ne de şiddete çağrı vardı. Tam tersine kimse ölmesin diye herkesi biz meydan meydan mitinglere çağırdık. O nedenle suçlama savcının uydurmasıdır.’

Demirtaş, partisine eş genel başkan olduğundan beri birilerinin kendisini yargı eliyle durdurmak için azami çaba sarfettiğini vurgularken, şu ifadeleri kullandı:

“Bu fezleke, Kürt sorununun barışçıl şekilde çözümü için şiddeti durduracak girişimlerde bulunmasınlar diye yapılmış baskılardır. Bu soruşturmaları bize açarak PKK’ye şunu demek istiyorlar: Ey PKK’nin yöneticileri, Kandil’dekiler; bak biz sivil siyasetçiye bile siyaset yaptırmıyoruz ki siz niye silahları bırakmayı tartışıyorsunuz kiç”

‘Kandil’de silahları bırakmayı konuştum’

Nusaybin konuşmasını yaptığı dönemde çözüm süreci kapsamında Kandil’e birkaç kez gittiğini anlatan Demirtaş, şöyle devam etti:

“Silah bırakmaları için ikna etmek için saatlerce konuştuğum günler oldu. Bana şunu söylüyorlardı: İyi de Selahattin Bey, bize anlatıyorsunuz da senin parti yetkililerin gece gündüz soruşturmaya, tutuklamaya tabi tutuluyor. Siz gelmiş burada silah bırakın, sivil siyaset yapın diyorsunuz da siz bile siyaset yapamıyorsunuz, biz nasıl yapalım? Bunu KCK’nin üst düzey yöneticilerinden duydum. Onun için bu fezlekeler, tutuklamalar, savaş devam etsin diye yapılanlardır. O dönem KCK soruşturmasında 10 bine yakın siyasetçi içerdeydi. Biz buna rağmen silah bırakın dedim. Ve bıraktırma noktasına getirmiştik. O nedenle mahkeme heyeti, şuanda yürüttüğü yargısal faaiyeti aslında barış süreçlerinin hesaplaşması olarak yargılamayı yapıyor. Bu süreçler başarılı olsaydı bugüne kadar yaşanmış hiçbir acı yaşanmayacaktı, binlerce insanın canı kurtulacaktı. Kürt gencinin de Türk gencinin de... Bu konuşmalar savaşı değil barışı teşvik etmiştir.’

‘Öcalan devreye girmeli’

“Bizler siyasetçiliyiz, barışı nasıl gerçekleştireceğimizi, özgün fikirlerimizi beyan ettiğimiz için terörist olarak adlandırılmamız yanlıştır, barışa katkı sağlamaz” ifade eden Demirtaş, şuan da benzer süreçlerden geçtiklerini kaydetti. Bu süreçte yine Öcalan’ın devreye girmesi gerektiğini söyleyen Demirtaş, şunları kaydetti:

“Avukatları ile ve başka heyetlerle görüştürülmeli. PKK’ye çağrı yapılacaksa, çağrı yapmasına imkân sunulmalı. Kansız, silahsız, şiddetsiz, demokratik yol ve yöntemlerle sorun çözülmeli. Erdoğan geçen gün bir konuda şöyle dedi: ‘Bize bir adım atana biz on adım atarız’ dedi. Bunu neyle ve kimle ilgili söylemiş olursa olsun, ben de buradan kendisine söylüyorum; kendisi demokratikleşme konusunda bir adım atarsa, biz de kendisine ve parlamento çatısı altındaki çalışmalarda on adım atarız. CHP, İYİ Parti, MHP başta olmak üzere, parlamento dışındaki partiler de dahil, demokratikleşme ve barış konusunda inisiyatif üstlenirlerse onlara da on adım atarız. Yerel seçimler bitmiştir. Türkiye Türkiye barışa odaklanmalıdır. Kim ki demokrasiden yana tutum alırsa onun yanında yer alacağımızda kararlıyız.”

HDP’ye mesaj

Demirtaş, duruşmaya verilen arada mahkeme başkanının izni ile salonda bulunan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ile sohbet etti. Demirtaş, Beştaş’a şunları söyledi:
“Akan kanı durduralım, ölümleri durduralım, gerisi önemli değil. Diğer partilerle diyalog kurmanız çok önemli. İktidar partisi dahil Türkiye’nin demokrasisi adına diyalog kurmalısınız. HDP’ye bu görev düşer. Bu olgunlukla hareket etmeniz gerekiyor. Buna da cesur olmalız lazım. Barış ve demokrasi adına en önemli aktör olmaya devam edeceğiz.”
Duruşmaya bugün devam edilecek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler