Seçimlerde kadınların zaferi
Hollanda’da 3. dalga koronavirüs ve aşı tartışmaları gölgesinde renksiz, tatsız, tuzsuz bir genel seçim geride kaldı. Sanırım ülke tarihinde hiçbir zaman böylesi heyecansız bir seçim olmamıştı. Hükümet, seçimleri 3 güne yaysa da katılım daha öncekilerden daha düşük düzeyde kalarak yüzde 79 oldu.
Toplam 37 partinin katıldığı seçimde 150 sandalye için yarışan 1581 aday arasında 37 Türkiye kökenli aday bulunuyordu. Bu adaylardan 5’i doğrudan seçimleri kazanma başarısı gösterdi, önümüzdeki günlerde tercihli oyların açıklanması ve hükümetin kurulmasıyla bu sayı yediyi bulacak.
Adaylardan Nilüfer Gündoğan, VOLT partisinden meclise girmeyi başaranlardan. VOLT, Avrupa Partisi olarak yakın dönemde kuruldu ve tüm ülkelerde aynı isimle seçimlere katılıyor. Bu parti ilk denemeyi Hollanda’da yaptı ve katıldığı ilk seçimde meclise 4 milletvekili birden yollamayı başardı. Bu parti önümüzdeki günlerde Almanya ve Bulgaristan’da yeni denemelerini yapacak.
1917’de hak tanındı
Seçimlerde kadınların büyük başarılar kazanmasında, sanırım Hollanda’da kadın hareketinin çok eskilere dayanmasının doğrudan bağlantısı var: Bilinen ilk kadın aktivistlerden birisi olan ve ilk dalga feminist hareketinin önderi Aletta Jacobs 1883 yılında “yeter artık erkek egemenliği, ben de adayım” diyerek Amsterdam Belediye Meclisi için adaylığını koyar. O dönemin belediye yönetimi bir araya gelerek “devlet kurumlarımızın ruhuna uygun olarak, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmemiştir” diyerek aynı zamanda doktor olan Jacobs’un başvurusunu kabul etmez.
Jacobs, Hollanda’nın ilk kadın doktoru olmasına karşın, ilk üniversite öğrencisi değil. Jacobs’tan önce, 1617’de Anna Maria van Schurman, Utrecht Üniversitesi’ne ilk kadın öğrenci olarak girmeyi başarmış. Hollanda ve dünyadaki üniversiteye giren ilk kadın öğrenci sayılan Schurman, dersleri takip etme hakkını da almış. Ancak dersleri öğrenim yılı boyunca erkek öğrencilerin kendisini göremeyeceği bir perdenin arkasından takip edebilmiş. Bu cesur, öncü kadının el yazmaları ve diğer tüm belgeleri 404 yıl önce girdiği Utrecht Üniversitesi’nin arşivlerinde yer alıyor.
Jacobs’un yaşadığı yıllarda, Almanya’da Rosa Luxemburg, Clara Zetkin gibi kadın hareketi önderleri de aynı mücadeleyi vermekteydi. Sonuçta Hollanda, 1917’de kadınların seçme hakkını kabul etmiş, II. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1918 yılında da seçilme hakkıyla birlikte ilk kadın milletvekili olan Suze Groeneweg, Hollanda parlamentosuna Sosyal Demokrat Parti’den girmeyi başarmış.
60 kadın milletvekili
Çok değil bu tarihten 16 yıl sonra, 1934’de yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde de kadınların seçme ve seçilme hakkı kabul edilerek yasalaşmıştı. Aradan geçen onlarca yıl, Hollanda’da kadınların konumlarını daha güçlendirirken Türkiye’de kadınlar için güvence olan İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, kadınların kazanımlarının bir darbeyle ellerinden alınmasına, toplumdaki konumlarının zayıflamasına neden oldu.
Geçen ay yapılan Hollanda genel seçimlerinde, katılan 37 partinin 10’unun lideri kadındı. Bu partiler 150 sandalyeli parlamentoda 50 sandalye kazandı. Seçimde parlamentoya 60 kadın milletvekili girmeyi başardı.
Kadınlardaki bu olumlu gelişme ülkede seçimlere giren Türk adaylarda da gözlemlenebildi. D66 Partisi’nden Hülya Kat, seçimleri kazanan liberal VVD partisinden Dilan Yeşilgöz, VOLT partisinden Nilüfer Gündoğan ve parlamentoya girmesine kesin gözle bakılan Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nden Songül Mutluer siyasetin yeni kadın yüzleri oldu. Erkek adaylardan ise Sosyalist Parti’den Mahir Alkaya, Türklerin kurduğu DENK partisinden Tunahan Kuzu ve önümüzdeki günlerde tercihli oyların sayılması ya da hükümet kurulması sonrasında D66 Partisi’nden avukat Nazmi Türkkol, yemin ederek milletvekili olacaklar.
Hollanda seçim sisteminde koalisyonu oluşturan partilerin hükümete verdiği üyelerin milletvekilliği düşüyor ve seçim listesinde alt sıralarda olan adaylar parlamentoya girebiliyor. Hemen şunu da söyleyeyim, Hollanda’da 1937 yılından bu yana kurulan tüm hükümetler, koalisyonlar biçiminde oluşturuldu ve ciddi sorunlar yaşanmadı. Kimi zaman 4, kimi zaman 5 partinin katıldığı koalisyonlar öncesinde partiler ortak bir protokol üzerinde anlaşıyorlar ve hükümet etme döneminde bu protokol çerçevesinde yönetiliyor.
Protokol tartışmaları, hükümet kurulmasında en zorlu bölümü oluşturuyor. Ülkede 2017’deki seçimin ardından hükümet 225 günde kurulabildi, 1977’de sonuca 208 gün, 2012’de ise 54 günde ulaşıldı.
m.e.alkanlar@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!