Sarı sıcak bastı buraları
Uykuya düşkünlere, Kanada’da yaz eziyet demektir. Arktik kuzeye doğru geceler kısalır. Edmonton ile Kuzey Kutbu arası 4 bin km; hepsi Kanada. İlk arktik enlem dairesi bin km sonra. Haliyle yazın, geceler saat 23.00’te başlıyor, sabahın ilk kuş sesleri 03.30’da işitiliyor.
Ben gibi karınca yürüse çıtırtısını işiten biriyseniz, haliniz haraptır. Dört buçuk saatlik gece mi olur! Kışın tam tersi; kış uykusu gibi yataktan çıkmak istenmez. Karanlığı öğleden sonra 4’te basar, sabah 9’a kadar mışıl mışıl gece! Şimdi yaz aydınlığında uyumak için pencere kapatıp karartma geceleri gibi kalın perde asmak da mümkün değil, zira Kanada’yı, Alberta’yı da sarı sıcak bastı. Kışın -40’ları görmüş ağaçlar, şimdi +40 derecede gevriyor. Herkesin yüreği de ağzında: Kanada yangın yerine döndü. 800 kilometrekarelik ormanın külü savruluyor; bir küçük kasaba da külliyen yandı kavruldu. Aşırı sıcak uyarısı ardından çöle de gidilmemesi duyuruldu. Afrika çöllerinden söz etmiyoruz!
Çocuklar ailelerinden koparıldı
Kanada’daki Okanagan Osoyoos Çölü’dür bu... “Yok canım, daha neler, uyduruyor” demeyiniz; rica ederim. Bayağı çöl, yaklaşık 3 bin kilometrekarelik bir alan; incecik kumlu, üstünde kaktüsü, kaya diplerinde akrepleri, çıngıraklı yılanı olan, fakat sevimli bir yer. Bir kutup ayısı eksik. Okanagan’da kutup ayısına rast gelmiyorsunuz, onlar kuzeyde; fıkrası dünya dillerinde. Çölü ulusal park olarak koruyan görevliler uyarıyor: Çöl tehlikelidir. Geçen yazdı, güneyin 3 No’lu karayoluyla, uzaktan çölü seyrederek araba sürmüşlüğüm var, fakat kumuna ayak basmadım.
Çöl civarı, yerleşim yerleriyle dolu. Çölün yerli halkı Syilx’ler de burada; sayıları altı yüz kadar. Yerlilerin müzesi olan Nc’Mip Kültür Merkezi başlıca gezilecek yerlerden biri. Çöl bitimindeki Osoyoos kentine kıyısı olan bir küçük göl de buranın vahası sayılır. Bütün bunlar kulağa tuhaf geliyor, serap görmüş olamazsınız. Ama yıllarca bize serabı gösteren, Kanada’nın federal yönetimidir. Zannediyorduk ki “Kızılderili” diye Türkçede adlandırdığımız yerlilere, ABD’de yapılan soykırımın benzeri şurada dursun, Kanada’da kılına zarar getirmeden birlikte güzel güzel yaşıyorduk. Maalesef öyle değil! 1867’de Kanada federasyonu kurulması ardından yerlileri kültür hegemonyası altına almak için açılmış bölge okullarında 1996’ya değin yüz elli binden fazla yerli çocuğa zorla kimlik değiştiren öğretim gösterilmiştir. Çocuklar ailelerinden koparılıyor, Katolik din ve zorunlu İngilizce eğitimi veriliyor, Cree-İnuit dilini konuşmaları engelleniyor, böylece bir daha aileleriyle ilişki kuramıyorlardı. Toplama kampı gibiydiler, üzerilerinde sır perdesi örtülüydü.
Nihayet, geçen ay, Kamloops kentindeki bir okulda, 251 çocuğun kaydı kuydu olmaksızın gömülü olduğu haberi patlak verdi. Ardından Saskatchewan’da 750 gömüt, derken bir başka okulda 200 civarı gizli mezar ortaya çıktı. Cenaze işini okul yönetimleri gizlice yapmış, resmi makamlara duyurulmamıştı.
Bölge yatılı mekteplerinde 6 binden fazla çocuğun kaydı silinmiş, demek ki daha pek çok mezar haberi gelecek. Şimdi kapalı olan okullarda radarla arama faaliyeti sürüyor. Çocukların ölümü arasında şüpheli olanı mutlaka vardır; araştırılacak. Fakat bakımsızlık, ihmal, hastalık ve belki şiddete maruz kalan bu çocukların ruhu, şimdi sıcakla beraber kamuoyunu da fena bastı.
Gözler yeni valide
Göreve geldiğinden beri hem kendi gafları hem kamusal kabahatler için üst üste özür dilemeye alışmış görünen Başbakan Trudeau yine, yerlilerden özür diledi. Derken bu karamsar tabloya ümit ışığı yansıtan “siyasi bir hamle” yaptı: Beş aydan beri boş bulunan Kanada Genel Valilik makamına eski diplomat olan bir İnuit yerlisini atadı: 74 yaşındaki Bayan Mary Simon, şimdi Britanya Kraliçesi II. Elizabeth’in devlet başkanlığını burada temsil edecek. Bu tarihi bir hamledir. Yasa gereği başbakanlar vali atıyor, Kraliçe onaylıyor: Şimdi “Kızılderili” Vali Simon’un Buckingham Sarayı ziyareti merakla beklenmektedir. Simon görev teslim töreni konuşmasında “mezar dehşetine” açıkça yer vermedi ama belli ki dikkati bu devasa ülkenin sayısı 160’a varan mektepleri üzerinde olacak.
Kültür soykırımına uğrayan yerlilerin ürkütücü sessizliği akıllara “Kızılderili laneti” diye Batılıyı pek korkutan o büyülü söylenceyi de getiriyor. Derler ya, Kızılderili lanet okursa tutarmış! Bu lanetlerden biri Okanagan Gölü’ndeki su canavarı Ogopogo’dur. Balina büyüklüğünde suyılanı gibi bir canavar, ama şimdilerde kimseye zarar vermiyor; arada bir görünüyormuş, ben görmedim! Balina deyince; “Geçmiş olsun” denilecek bir başka haber, Doğu kıyısı Atlantik Okyanusu’ndan geldi. M. Packard adlı ıstakoz avcısı, 25 metre derine daldığı Cape Cod kıyısında bir kambur balina tarafından az daha yutulacaktı. Balina tam yutkunurken, nedense vazgeçip tıksırır gibi avını püskürtmüş. Yaklaşık 1-2 dakika balinanın ağzında kalan dalgıç ucuz atlatmış, kolu bacağı kırık, ezik çürük içinde kıyıya çıkmış. 30 tonluk, 20 metrelik balinanın ağzında görenler olmasa yalan söyledi diyecekler. Bu masal gibi deniz hikâyesi, kutsal kitaplarda okunan Yunus peygamberin başından geçene benziyor. Yunus; kırk gün balinanın midesinde kalmış, sonunda Tanrı emriyle balina kıyıya yanaşıp kusmuş, Yunus mucizeyle kurtulmuş.
Bunları komşum Mr. Harold’la konuşurken, “İster misin” dedi, “Istakozcuya da peygamberlik payesi verenler çıksın!” Düşündüm; olmaz olmaz dememeli...
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!