Şairler ve babaları

Cumhuriyet, Babalar Günü için şairlerin şiirlerinde babalarının izlerini derledi.

Şairler ve babaları
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.06.2020 - 06:00

Nâzım Hikmet, ismini aldığı babası Hikmet Bey’i, “Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım” dizeleriyle andı.

Sabahattin Ali, babasının ölümünü, “Ben bugün haber aldım/Babamın öldüğünü/Bitti hayatın tadı” sözleriyle anlattı.

Can Yücel babası Hasan Âli Yücel için unutulmaz, “Bu hayatta ben en çok babamı sevdim” dizelerini yazdı.

Kendini “Veli’nin oğlu” olarak tanıtan Orhan Veli’nin şiirleri ise müzisyen olan babası tarafından bestelendi...

Bugün Babalar Günü. Her yıl haziran ayının üçüncü pazarında kutlanan Babalar Günü, bu yıl koronavirüs salgınının gölgesinde kutlanacak. Kimi baba çocuğundan hediye alacak, kimi kaybettiği çocuğunun mezarına, kimi de kaybettiği babasının mezarına... Şiirlerinde anlattıklarıyla yapıtlarını dillerimizden düşürmediğimiz büyük şairler de babalarını şiirlerle anmayı hiçbir zaman unutmadı. Milli Mücadele yıllarında, Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’da başlattığı harekete katılmak isteyen Nâzım, babası Hikmet Beyin evini terk ederken ona veda mektubu yerine bir şiir bırakır. “Gençlik” adını taşıyan bu şiirde, şu dizeler yer alır:

Bir ah, demeden de bak Anadolu

Bekliyor imanla son saatini

Göklere dayanan dağların yolu

Hep kardeş kemiği hep kardeş teni

Git bugün o ıssız yollarda ağla

Dört yıldır her yerde can verirken ilk

Bak bugün mukaddes duygularınla

Sana sus derlerken haykır ey gençlik

‘HİCİV VADİSİNDE BİR TECRÜBE-İ KALEMİYE’

Süreyya Paşa Sineması’nda müdür olarak çalışan Hikmet Bey’in ölmeden önce yaşadığı son anlar da Nâzım’ın bir şiirine konu olur. Hikmet Bey’i, öldüğü gece koltuğunda can çekişirken çalıştığı salonun sahibi Süreyya Paşa’nın oğlu rahatsız eder ve ondan sinemanın hesaplarını gözden geçirmesini ister. Ölüm döşeğinde hesaplarla uğraşan Hikmet Bey’in son gördükleri, kara kaplı defterdeki rakamlar olur. Nâzım Hikmet “Hiciv Vadisinde Bir Tecrübe-i Kalemiye” başlıklı şiirinde, ölüm döşeğindeki babasından para hesabı yapmasını isteyen Şevket Süreyya Paşa’nın oğluna seslenir:

Ölmüş sizin serasker

Peder.

Benim de babam öldü.

Ve dünyaya yummadan evvel

Işıklı çocuk gözlerini

Siz onun yanındaydınız.

Son beş papelin hesabını vermeden ölmesin, diye

Kalbinin atışını saydınız.

Tutmuyordu babamın öpülesi elleri.

O eller..

Babamın gözleri artık

Simsiyah defterleri göremiyordu...

Fakat yine siz haklısınız:

O gündü hesap günü.

Taktınız tenezzülen kendi elinizle siz

Bir ölünün burnuna gözlüğünü,

Beş papelin hesabını istediniz.

İşte o hesabı şimdi ben veriyorum.

Size bir tokat

borcum vardı.

Dikkat!

SABAHATTİN ALİ’DEN: BABAM İÇİN...

Babasının ölümünün ardından ona şiirleriyle seslenen bir diğer şair de Sabahattin Ali’dir. Babasıyla İzmir sokaklarında çorap ve fanila satarak hayatın zor koşullarıyla çocuk yaşta tanışan Sabahattin Ali, 13 yaşına geldiğinde de babasını kaybetmenin üzüntüsünü yaşar. Onu hiç unutmayan şair, “Babam için” başlıklı şiiriyle babasına şöyle seslenir:

“Allahım! .. İşte bugün,

Şu zavallı ömrümün

En matemli bir günü.

Elim böğrümde kaldım,

Ben bugün haber aldım:

Babamın öldüğünü.

Bitti hayatın tadı,

Bu haber bırakmadı,

Dudağımda tebessüm.

Kalbim oyuldu yer yer,

Aman Yarabbi, meğer

Ne acıklı imiş ölüm.

Daha birkaç gün evvel,

Yüzümü okşayan el,

Şimdi toprak oluyor.

Kendi vücudum kadar

Bana yakın olanlar,

Birden, uzak oluyor.

Ah Baba! ..

Daha düne kadar

Senin göğsüne

Saklıyordum başımı.

İnan babacığım, inan,

Bu ateş, menba’ından

Kuruttu gözyaşımı...

‘YALNIZ ELİNİ ÖPMEK İÇİN...’

Her zaman babasını sevgi ve saygıyla anan Nâzım, “Baba” adlı şiirinde ona olan duygularını şu dizelerle gösterecektir:

Baba!

her yılbaşında

sana söyleyecek

bir tek

sözüm var:

‘Seni ne kadar çok seversem

o kadar

çok olsun ömründen geçen yıllar...’

Baba!

Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!

Ne zulüm, ne ölüm, ne korku

başımı eğemez!

Yalnız senin elini öpmek için

eğilir başım.

‘BU DÜZEN BÖYLE Mİ GİDECEK?’

Kendini “Veli’nin oğlu” olarak tanıtan Orhan Veli Kanık için ise durum farklıdır. Onun yazdığı şiirler, müzisyen olan babası tarafından bestelenmiştir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda şeflik de yapan Veli Bey 1953’te öldüğünde, oğlunun “Pireli Şiir” başlıklı şiirinden yaptığı beste, onun anısına şu dizelerle Ankara Radyosu’nda yayımlanır:

Bu düzen böyle mi gidecek?

Pireler filleri yutacak;

Yedi nüfuslu haneye

Üç buçuk tayın yetecek?

Karışık bir iş vesselâm.

Deli dolu yazar kalem.

Yazdığı da ne?

Bir sürü ipe sapa gelmez kelâm.

‘EN ÇOK BABAMI SEVDİM’

Şair Can Yücel, babası Cumhuriyet tarihinin unutulmaz Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Âli Yücel’e “Hayatta ben en çok babamı sevdim” şiirini yazar ve şu dizeleri kaleme alır:

Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk

Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –

Nasıl koşarsa ardından bir devin,

O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,

Geldi mi de gidici – hep, hep acele işi! –

Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.

Atlastan bakardım nereye gitti,

Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,

40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,

Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!

Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.

En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, canevim.

Hayatta ben en çok babamı sevdim.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler