Sagalassos’u herkes görsün diye...
20 Haziran-31 Ağustos tarihleri arasında Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda düzenlenecek “Sagalassos İçin” başlıklı sergi, bir sosyal sorumluluk projesi olmanın yanında sanat dünyasının ilgisini bu antik kente çekmeyi de planlıyor.
Denizli Çardak Havalimanı’ndan yaklaşık 2 saatlik bir otobüs yolculuğuyla varıyoruz Sagalassos’a. Adını defalarca duyduğum ama ilk kez geldiğim bu antik kentte beni nelerin beklediğinden habersizim henüz. Burdur’un Ağlasun ilçesine bağlı bu benzersiz belde, çok çabuk fark ediyorum ki tarih ve doğanın cömertlikte yarıştığı Anadolu’nun özel bölgelerinden. Rakımın 1200 olduğu Sagalassos’a doğru tırmanırken etrafın yeşilliği, doğanın bozulmamış dokusu hayret ve hayranlık duyguları uyandırıyor içimde.
Sagalassos’un en önemli özelliklerinden biri bunca yükseklerde kurulmuş olması bir bakıma. Öyle ki, sırf bu yüksekliği bu özel kenti yağmalardan korumuş, tarih hırsızları buralara çıkmaya üşenip (ya da akıl edemeyip) başka ve ulaşması daha kolay kentleri talan etmiş. Geçmişi milattan öncesine dayanan (arkeologlar 12 bin yıllık bir geçmişi olduğunu söylüyor) ve dünya tarihinin gördüğü en kudretli imparatorlardan Büyük İskender’in yolunun da düştüğü Sagalassos’un 20. yüzyıldaki geç keşfi, belki kazıların da geç başlamasına sebep olmuş ama bugün en azından “en iyi korunan antik kent” unvanını hak eden bir görünüşe sahip. Geziyi düzenleyen Sagalassos Vakfı kurucu başkanı Münir Ekonomi’nin anlattıklarından Sagalassos’un 18. yüzyıl başlarında Fransa Kralı 14. Louis tarafından görevlendirilen gezgin Paul Lucas tarafından keşfedildiğini ve 2. yüzyıl başlarında Gertrude Bell tarafından ilk kez fotoğraflandırıldığını öğreniyorum. Farklı çağlarda Anadolu’da dolaşmış iki batılı... Gertrude Bell’in buralara gelmiş olması özellikle hayret uyandırıyor bende, zira daha bir ay önce Diyarbakır ve Mardin civarına yaptığım bir gezide de duymuştum adını. Anlaşılan Bell’in gezip görmediği, hatta fotoğraflayıp haritalamadığı yer kalmamış bu coğrafyada.
Antik tiyatroda restorasyon çıkmazı
Sagalassos’u beraber gezdiğimiz Belçika Leuven Üniversitesi’den arkeologlar yaklaşık 30 yıldır devam eden kazılar ve genel olarak kent hakkında bilgi verirken bazı kısımların özellikle restore edilmeden korunması gerektiğini söylüyorlar. Bu görüşe kazının başkan yardımcılığını yürüten arkeolog Ebru Torun da katılıyor. Küçük bir örnek vermek gerekirse bilinen en yüksek rakımlı antik Roma tiyatrosu olan ve şimdilerde bir kısmı (özellikle sahne bölümü) tam bir harabe halinde bulunan tiyatronun Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmek istenmesinin burayı turizme ve sonuç olarak farklı bir rant döngüsüne sokacağını düşünüyor bilim insanları. Üstelik buraya gelecek dev vinçlerin ortamdaki atmosferi tamamen öldüreceği ve kentin ziyaretinin de imkansızlaşacağı görüşü var ki buna da katılmamak imkânsız doğrusu. Kısacası, bazı şeyleri olduğu gibi bırakmak en doğrusu.
Sagalassos için sanatçılardan destek
En parlak dönemini Roma İmparatoru Hadrian (M.S.117-138) zamanında yaşayan ve Psidiya eyaletinin en önemli şehri olma unvanını elde eden Sagalassos kazılarının devamı için 2013 yılından bu yana kaynak temin eden Sagalassos Vakfı ile Bozlu Art Project ortak bir sergi projesine imza atmak için kolları sıvamış durumda. Bozlu Art Project, her yıl geleneksel hale getirdiği temalı yaz sergilerinde bu yıl Sagalassos’u konu ediniyor. Tarihi antik çağlara kadar uzanan, Büyük İskender’in geçtiği, Anadolu aydınlanmasının yeşerdiği topraklara bir kez daha bakıp günümüzün koşulları ile yeni ilhamlar yaratmanın yanında, Sagalassos Roma hamamının ayağa kaldırılması için yedi sanatçı bir araya gelerek Sagalassos Vakfı’nın yönlendirmesi ile geçmişe ışık tutmanın yollarını arıyor. 20 Haziran-31 Ağustos tarihleri arasında Murat Germen, Selma Gürbüz, Kazım Karakaya, Murat Morova, Seyhun Topuz, Utku Varlık ve Semih Zeki’nin yer aldığı bu sosyal sorumluluk projesi, Sagalassos Vakfı’nın desteği ile antik kenti ziyaret eden sanatçıların Sagalassos’tan etkilenerek ürettikleri yeni yapıtları veya bu sergide yer almasını arzu ettikleri yapıtlardan oluşuyor. Sergide yer alan yapıtların satışından elde edilecek gelir Sagalassos Vakfı’nın aracılığı ile antik kentin Roma hamamının ayağa kaldırılması için kullanılacak.
2009’dan bu yana Unesco Dünya Miras Geçici Listesi’nde bulunan Sagalassos’ta yapılan kazılardan çıkan değerli eserler (bazı heykellerin replikaları kentin agorasında yer alan Antoninler Çeşmesi’nin etrafında, orijinal yerlerinde de sergileniyor) Burdur Arkeoloji Müzesi’nin envanterinde yer alıyor.
12 bin yıllık tarih Sagalassos’ta insana ait ilk izler MÖ 10 bin yılına dek gidiyor. Yerleşik düzene geçilen bölgede tarım yerleşimi (M.Ö. 4200) sonrası, Anadolu’ya gelen topluluklardan Luviler bölgeye yerleşmiş; büyük imparatorlukların yıkılmasından sonra Sagalassos, Psidiyaların yerleşim alanına girmiş, arkadan gelen Pers egemenliğini bölgeyi M.Ö. 333’te fetheden Büyük iskender sona erdirmiş. Sagalassos’ta, Helenistik dönemde önemli gelişmeler kaydedilmişse de asıl ihtişamlı zamanını Roma döneminde yaşamış. Roma İmparatorluğu’na bağlandığı MÖ 25’ten sonra Sagalassos hızla gelişmiş ve İmparator Hadrian döneminde (MS 117-138) Psidiya eyaletinin birinci kenti unvanı verilmesiyle en büyük anıtları inşa edilmiş. M.S. 6. yüzyılın başında veba ve sonrasında depremler (bu depremlerin izlerini hâlâ görmek mümkün kentte) Sagalassos’un çöküntüsüne ve yalnızlaşmasına neden olmakla beraber, kentte yaşam MS 13. yüzyıla kadar devam etmiştir. |
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- Çok konuşulacak 'Kabine değişikliği' kulisi
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!