Pandeminin hafızası...

“Korona Günlerinde Fotoğraf - Ortaklaşa Bir Editöryal Fotoğraf Çalışması” ile karantinada yaşananlar sadece görsel değil, yazılı olarak da kayda geçildi.

Yayınlanma: 12.07.2020 - 06:00
Pandeminin hafızası...
Abone Ol google-news

İnternet sitesinde Aytekin Göktürk (yukarıda) ve Elif Koca’nınki (sağda) gibi tekil fotoğrafların yanı sıra hikâyeler ve editör yazıları bulunuyor

Koronavirüs salgının etkisini göstermeye başladığı mart ayından “yeni normal” diye adlandırılan haziran ayına kadarki sürece kadar aslında tüm dünya eşine çok sık rastlanmayan bir döneme tanıklık etti. Hafızaları tazelemekte yarar var: Sokağa çıkma kısıtlamaları geldi, hafta sonları sokaklar tamamen boştu.

Bu dönemde imkânı olan çocuklar ve gençler evden eğitim almaya çalıştı, bilgisayarlarla uzaktan eğitimler verildi. Hayatımıza maske, eldiven, çeşitli dezenfektanlar girdi. Marketten alınan her türlü ürün eve gelir gelmez yıkandı. Daha önce duyulmayan videolu görüşme programlarıyla tanışıldı, toplantılar çevrimiçi yapıldı, kadehler ekranlarla tokuşturuldu. Çoğu emekçi bu kadar şanslı değildi, sokağa çıkma kısıtlamaları onları kapsamıyordu, her gün işe gitmeye devam ettiler. Sağlık çalışanlarının özverisi doğal olarak alkışlandı... Liste daha da uzayabilir.

Bütün bunlar yaşanırken fotoğrafçılar yukarıda sayılan her anı istisnasız kayıt altına alıyordu. Hem de fazlasıyla. Aralarında bu işi sanata dökenler de vardı.

Burcu Önal Yürüyen

6 BİN FOTO, 200 HİKÂYE

Son yüzyılın bu en kritik döneminin görsel belleğini oluşturmak amacıyla bir grup fotoğrafçı tarafından “Korona Günlerinde Fotoğraf” adlı ortaklaşa bir fotoğraf çalışması hayata geçirildi. 19 fotoğrafçının çağrısı üzerine, 33 fotoğraf editörünün görev aldığı, 360 fotoğrafçının katılım talebinde bulunduğu çalışma 3 Mayıs’ta başladı. Türkiye’nin 31 ve Almanya, Azerbaycan, Finlandiya, Fransa, İngiltere, Kanada ve Kosova’nın 10 farklı şehrinden katılımda bulunan fotoğrafçılar iki ay süresince pandeminin kişisel ve toplumsal yansımalarını fotoğrafladı.

Fotoğraf çalışmasında üretilen tekil fotoğraflar ve görsel hikâyelerin önemli bir kısmı, 1 Temmuz’dan itibaren “www.koronagunlerindefotograf.com” sitesinde yayımlanmaya başlandı. Sosyal medya platformlarında da tanıtım ve duyuruları yapılan çalışma, yaklaşık 6 bin tekil fotoğrafı ve 200’ü aşkın görsel hikâyeyi içeriyor. Yani internet sitesi sadece bakıp geçilecek fotoğraflardan oluşmuyor; içinde makaleler, hikâyeler, şiirler ve bu dönemin yansımalarını hatırlatacak, üzerine düşünmeyi sağlayacak birçok eser var.

TOPLUMSAL SORUMLULUK ANLAYIŞIYLA

Korona Günlerinde Fotoğraf’ı (KGF) hayata geçiren ekip adına Özcan Yurdalan ile konuştuk. Yurdalan, bu tür çalışmaların 40 yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyerek, “Çalışma Fotoğraf Vakfı, Galata Fotoğrafhanesi - Fotoğraf Akademisi, Nar Photos kadrolarının ilk çağrısıyla başladı. Her türlü toplumsal travma ve dönüşüm aşamasına fotoğraf aracılığıyla ‘dahil’ olabilmek için refleks geliştirmiş bu ekip deprem dönemlerinde, siyasal/toplumsal itirazların yükseliş dönemlerinde olduğu gibi hayatın bu yeni evresinde de ‘toplumsal sorumluluk sahibi fotoğrafçılık’ anlayışıyla harekete geçti” dedi.

Murat Baykara’nın pandemi döneminde mahrum kaldığımız dokunma hissini konu alan “Rüya” adlı çalışmasından.

Özcan Yurdalan projenin nasıl başladığını şu sözlerle anlattı: “Bu çalışma Türkiye’de bir fotoğraf geleneğini sürdüren fotoğraf insanları tarafından başlatıldı. Bu gelenek, toplumsal olaylar, doğal afetler, sosyal dönüşümler ve insanlık krizleri karşısında hassasiyet taşıyan fotoğrafçılar tarafından sürdürülüyor. Zaman zaman değişen fotoğrafçıların bir araya gelerek oluşturdukları kurumlar, platformlar, çalışma grupları, inisiyatifler, gerçekleştirdikleri pratiklerle bu geleneği yaşatıyor.

Farklı kişiler ya da yapılardan gelen bir çalışma önerisine katılmak isteyen fotoğrafçılar esnek bir yapı içinde birlikte faaliyet sürdürüyorlar fikirleriyle ve ürünleriyle sürece katılıyorlar. Kırk yılı aşkın geçmişi olan bu esnek yapı bir hiyerarşiye sahip değil ancak birlikte üretmenin gerektirdiği iş bölümüyle ve farklılıkları bir arada var etmeye çalışarak çalışma yürütüyor. Bu çalışmaların kırk yılı aşkın bir geçmiş var. 

Korona Günlerinde Fotoğraf çalışması Fotoğraf Vakfı, Galata Fotoğrafhanesi – Fotoğraf Akademisi, Nar Photos kadrolarının ilk çağrısıyla başladı. Her türlü toplumsal travma ve dönüşüm aşamasına fotoğraf aracılığıyla “dahil” olabilmek için refleks geliştirmiş bu ekip deprem dönemlerinde, siyasal/toplumsal itirazların yükseliş dönemlerinde olduğu gibi hayatın bu yeni evresinde de ‘toplumsal sorumluluk sahibi fotoğrafçılık’ anlayışıyla harekete geçti.

Korona günleri fotoğraflaması için hazırlanan taslak, daha geniş kadroya açıldı ve taslağı geliştirme çağrısı yapıldı. Geliştirme aşamasına katılan 19 fotoğraf insanının yaptığı çağrı ile üç ay sürecek Korona Günlerinde Fotoğraf çalışması başladı.”

MADALYONUN ARKA YÜZÜ...

Projenin çıkış noktasında editörleri ve onların hikâyelerini olaya nasıl dahil ettiklerini de anlatan Yurdalan, şöyle konuştu: “KGF-Korona Günlerinde Fotoğraf ‘ortaklaşa bir editoryal çalışma’ altbaşlığıyla duyuruldu. Türkiye’deki yaygın fotoğraf anlayışında editörlü çalışmalara pek alışkın değiliz. Oysa günümüzde fotoğrafçılık hoşça vakit geçirmek için yapılan bireysel bir faaliyet olarak önemli bir yere sahip olsa da madalyonun bir de arka yüzü var. Özellikle hayata, kendine, topluma, dair fotoğraflı hikâyeler anlatmak, bir durumu görünür kılmak, bir meseleyi paylaşmak için fotoğraf çekenler yarışmak yerine ortaklaşa üretim sürecine yatkın insanlardır. Fotoğraflı bir hikâyenin görünür hale gelmesinde editör katkısı ve tasarımcı dokunuşunun önemini bilirler.

Fotoğraf günümüzde artık geçen yüzyılda olduğu gibi bireysel üretimin kısıtlı kapasitesiyle ve ilham gelen sanatçının duygu patlamalarıyla sınırlamıyor kendini. Sınırlar gibi tanımlı roller ve sanatsal üretimdeki kategoriler de hayli geçirgen bir yapı kazandı. Sanat fotoğrafıyla, topluma bakan belgesel hikâyeler arasındaki net sınırlar flulaştı. Bu alanların tamamında eserler kolektif bir üretim faaliyeti olarak birlikte yaratılıyor.

KGF çalışması baştan itibaren iki grup halinde yürütülmek üzere tasarlandı. Editörler ve fotoğrafçılar çalışmak istedikleri grupları kendileri seçti. Fotoğrafçıların birlikte çalışacağı editörler ise rastlantısal belirlendi. 1. Gruptaki, bir editörle çalışmak isteyen fotoğrafçılar konuya ilişkin tekil fotoğraflar üretecekler, bu fotoğrafları periyodik olarak editöre yollayarak yorum alacaklardı. Çalışma sonunda bu fotoğrafların tümü bir havuzda toplanacak ve editörler havuzdan seçtikleri fotoğraflarla belirli bir kavram ya da konu çerçevesinde hikâyeler üreteceklerdi. Bu formattan maksat, aynı konu etrafında çalışan farklı fotoğrafçıların üretimlerinden yola çıkarak editörün bir bağlam inşa etmesi ve bir anlam kurmasını sağlamaktı. Yani editörden sadece yönlendirici ve belirginleştirici olması değil yaratıcı özne (outhor) olarak çalışmaya katılması, bir hikaye kurması bekleniyordu. 1. Grupta bu yanıyla deneysel bir çalışma gerçekleşti. Bu gruptaki çalışmanın (biraz sınırları zorlanmış olsa da) vernaküler fotoğraf ya da buluntu fotoğraflarla yaratılan anlam denemelerini andırdığını söyleyebiliriz.

2. Grupta yer almayı seçen editörler ve fotoğrafçılar ise iki aylık süre boyunca fotoğraf göndererek, yorumlar ve değerlendirmeler yaparak birlikte çalıştılar hikâyeyi birlikte kurup geliştirdiler.

Daha önce yaptığımız tüm faaliyetlerde olduğu gibi KGF çalışmasında da önemsediğimiz ve uyguladığımız değerler vardı. Öncelikle sonucu değil birlikte öğrenme sürecini önemsedik. İlişkilerimizde ve iletişimimizde dil ve davranışımızda ayrımcılıktan, cinsiyetçilikten, türcülükten, şiddetten özenle uzak durmaya çalıştık. Yarışma yerine dayanışma ve paylaşma bizim için değerliydi. Ayrıca bu çalışmaya katılan herkesin en az bir ürünüyle mecralarımızın birinde görünür olmasını önemsedik.”

‘DEPOLAMA İÇİN GÖRSEL MERKEZ, KİTAP İÇİN KAYNAĞIMIZ YOK’

Projenin dijital mecralarda mı kalacağına dair soruya ise Yurdalan şu yanıtı verdi: “KGF çalışması bu aşamada internet ortamında Facebook, Instagram ve internet sitesi gibi farklı mecralarda görünür durumda. Bu görünürlük oldukça iyi durumda çünkü çalışmamızın başlangıcındaki amaçlardan biri, fotoğraf insanları arasındaki ilişkiyi ve dayanışmayı diri tutmaktı, bir diğeri ise ve salgın günlerindeki tecrit ortamıyla başa çıkabilmenin yöntemlerinden biri olarak özgür/yaratıcı ifadenin önünü açmaktı. Bu çalışmayla ilişkilenen 300 kadar fotoğraf insanı 200’den fazla görsel hikâye ürettiler.

Gerek fotoğraf ortamımız gerekse kamu, bireysel ve toplumsal hayattan belirli bir konu çerçevesindeki hikâyelerin bu kadar geniş bir perspektifle ve derinlemesine anlatımıyla daha önce karşılaşmamıştı.

İnternet mecralarında tematik görsel hikâyeler bu kadar yaygın biçimde görünür olmamıştı. Bu yeni durumu yadırgayanlar olabileceği gibi bozulan alışkanlıkların verdiği rahatsızlıklar da olabilecek.

KGF çalışmasının ortaya çıkardığı önemli sonuç ise görsel hikâye anlatıcılığı fotoğraf ortamımızdaki seçkinlerin işi olmadığı gibi fotoğrafın doğasında var olan herkes tarafından uygulanabilen ve herkesin meselesini yaratıcı biçimde ifade edebildiği demokratik bir alan olduğunu da KGF çalışması bize gösteriyordu.

KGF çalışmasında 6000’i aşkın tekil fotoğraf ve 200’den fazla hikâye toplandı Her bir hikâye 12-17 fotoğraftan oluşuyor. Aslına bakarsanız kayda değer bir nicelik var ortada. Ayrıca bu görsellerin ve hikâyelerin editör ve fotoğrafçıların pandemi günlerine dair bakış açılarını, algı ve ifadelerini içeren nitelikli bir toplam olduğunu söyleyebiliriz.

Bu toplamın bir görsel bellek merkezine sahip olan bir toplumda kıymeti harbiyesi olabilirdi. Ancak bizim gibi hafızasını/görsel hafızasını değerlendirilmek üzere saklama zahmetine girmeyen toplumlar için yarın bir gün silinip gidecek hoş bir hatıra kalacak elimizde geriye. Çünkü bu çalışmanın depolanabileceği bir görsel merkezimiz yok, ayrıca kitap haline getirecek kaynağa da sahip değiliz. Çalışmaların yayımlandığı sitenin iki yıllık kirasını ödedik, ondan sonrası Allahkerim.”

‘FOTOĞRAFLI MEMLEKET HİKÂYELERİ’

Özcan Yurdalan bu çalışma gibi başka projeler var mı sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Bu proje aslında tanımlı bir yapının işi değil bir fotoğrafçılık geleneğinin parçası. Kırk yılı aşkın süredir ülkemizde toplumsal konularda farklı fotoğrafçılar ve kurumlarla farklı gündemlerde farklı konularda çalışmalar yapılıyor. Bu da onlardan biri.

KGF çalışması geniş katılımla yapılan ortaklaşa editoryal fotoğraf çalışmalarının ilki değildi. Daha önce TFSF (Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu) bünyesinde 32 dernekten 400 kadar fotoğrafçıyla başlayan MGH (Memleketimden Görsel Hikâyeler) yapılmıştı. Orada üretilen hikâyeler TFSF sitesinde geçen günlerde yayımlandı.

Hepimizi geliştiren, yeni değerler kazanmamızı sağlayan ve tamamen gönüllü emekle, dayanışmayla yürütülen bu türden çalışmaların arkası gelecektir. Farklı fotoğrafçılar farklı yapılar içinde geçmişte olduğu gibi bundan sonra da bu tür çalışmaları sürdürecektir.

Bir süredir yine bir grup fotoğrafçı ‘FMH- Fotoğraflı Memleket Hikâyeleri’ adıyla benzer bir çalışma yapmayı planlıyor. Yine geniş katılımlı ortaklaşa bir editoryal faaliyet olacak, süresi iki yıla yayılacak. Bu kez editörler ile fotoğrafçılar birbirini seçme imkânı bulacaklar. Bu sayede gerek hikâyelerin, gerekse görsellerin yeni boyutlar kazanması, daha derinleşmesi, artistik ve teknik yaratıcılığın daha gelişmesi de hedefler arasında olacak.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler