Özkan Mert'ten 'Evrenin Islığı'
Özkan Mert şiiri, hayatın tüm halleriyle meşguldür. Şiirlerinin dünden bugüne akıp gelmesinde ve her dönem tazeliğini korumasındaki temel unsur, onun “Şiirin coğrafyası hayattır” anlayışında saklıdır.
Bir yeryüzü yolculuğu
Modern Türk şiirinin kilometre taşlarından olan ve 2016 Uluslararası Naji Naoman Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Özkan Mert, bu kez “Evrenin Islığı” ile okur karşısında…
“Evrenin Islığı”, 2012-2016 arasında yazılmış şiirler toplamı… Özkan Mert bu şiirleri, Türkolog Havva Aktaş’ın ifadesiyle; “Turgutreis Amiral Kahve’de ve Gümüşlük Belediye Kahvesi’nde bir köşeye çekilip yazmıştır.” Bu doğrudur da… Kitapta yer alan bütün şiirlerin altına bakıldığında ‘Gümüşlük’ notu düşülmüştür ve şiirlere Gümüşlük esintisi hâkimdir.
“Bu sabah kahvaltımı yaptım Gümüşlük’te,/ denizin sıçrayan mavilerini sürerek ekmeğime.// Vahşi ağzımla başladı hayat!// İçi boş bambu kamışı olup geçirdim dünyayı içinden./ Ne çok çiçek, ne çok uçurum, ne çok nehir/ ne çok insan, ne çok böcek var tanrm evinde.// Yaşamak sana hamile kalmak gibi bir şey// (…)” (Bugün Bir Ahtapotla Seviştim Gümüşlük’te, s. 21).
Mert için Gümüşlük, yeryüzünü dolaşan Nehir Şiir’in gelip dinlenmeye çekildiği yerdir. “Burada yaşamaktan çok mutluyum. Doğayla iç içe yaşıyorum. En büyük isteğim, her sabah güneşin ışıklarıyla uyanacağım bir köy evinde yaşamaktı. Bu gerçekleşti. Ama bir ayağım her zaman dünyanın herhangi bir köşesinde… Stockholm, Bangkok, Bali, Barselona…”
“İnsanlık benim anayurdumdur” diyen Mert, yıllarca ülkesinden uzakta (sürgünde) yaşamış ve dolaştığı kıtalar, onun “Nehir Şiir” anlayışının doğmasına neden olmuştur. Özkan Mert şiirini çok yakından izleyenler, onun sınırları aşan ‘bir yeryüzü şairi’ olduğunu bilirler. Üstte birinci bölümünü alıntıladığımız “Bugün Bir Ahtapotla Seviştim Gümüşlük’te” şiirindeki “İçi boş bambu kamışı olup geçirdim dünyayı içinden.” dizesi, aslında dünyaya içkin bir dirimselliğin de göstergesidir. Kaldı ki; Vedat Günyol’un “Hepimiz Özkan Mert gibi dünyalı olabilsek!” sözü, Özkan Mert şiirinin derinliğini ve yeryüzüyle olan sıkı ilişkisinin bir ifadesi.
Özkan Mert şiiri, hayatın tüm halleriyle meşguldür. Şiirlerinin dünden bugüne akıp gelmesinde ve her dönem tazeliğini korumasındaki temel unsur, onun “Şiirin coğrafyası hayattır” anlayışında saklıdır.
Toplam yirmi şiirden oluşan “Evrenin Islığı”, Özkan Mert’in şu an yaşamını sürdürdüğü Gümüşlük’te yazmış olduğu doğa, sevda, aşk ve yalnızlık şiirlerinden ibaret değildir. “Pasaport Kahvelerinde Boyozlar, Eşrefpaşa’da Taşağı Kesik Delikanlılar ve 60'lı Yıllar” da vardır, “Cumartesi Anneleri, Somalı Madenciler, Tabiat ve Devlet” de vardır.
“Tabiat ve devlet/ asla yan yana gelmez./ Tabiat yemyeşil/ devlet kirlidir.// Cumartesi Anneleri ve devlet/ asla yan yana gelmez./ Özel gazlı devlet kurşunuyla/ öldürülmüştür çocukları Cizre’de./ Ve gözleri çıkartılmıştır/ Gezi Parkı’nda.// Şiir ve devlet/ asla yan yana gelmez./ Hiç kimse yargılayamazsa devleti/ Şiir yargılayacaktır.// Yargıçları Cumartesi Anneleri/ ve somalı madenciler.// Mezarsız anneler devlete soruyorlar:/ -Nurettin nerede? İnsanlık nerede?// Somalı madenciler soruyorlar:/ -301 arkadaşımız nerede?/ -Adalet nerede?// Şiir soruyor:/ -Özgürlük nerede?” (s. 49-51).
Kitaba adını veren “Evrenin Islığı” başlıklı şiir, yukarıda dile getirmiş olduğumuz Özkan Mert şiirinin bütün özelliklerini barındırıyor.
İnsanlığın ayak sesleridir “Evrenin Islığı”… Yalın, ahenkli, özgün ve özgür dizelerin buluşma yeri… Destansı bir dilin kendini açıktan açığa gösterdiği, kelime oyunlarından uzak, tüm insanların buluşma yeridir. Şiirdeki o benzersiz imgeler modern insanın nefes alıp verdiği yerdir; bilinç ve duygu bahçesidir. Özkan Mert’in 1968’in politik ortamında doğan devrimci kimliği ödünsüz devam etmektedir; “Evrenin Islığı” bunun açık kanıtıdır.
“Evrenin Islığı”, bir şairin sadece anlattıklarıyla değil, anlatmadıklarıyla da vardır.
“Ne çok şey çaldım dünyadan,/ albatrosların çığlıklarıyla döşeli yüzüme/ en çok yakışanı: Sabah!// Okyanuslarla ve binlerce kentle tanışıklığım/ ne kadar gizlense de,/ tanır beni dünya halkı/ başımdaki şapkadan.// Çünkü başımdaki şapka değil,/ Fethiye mavisi’dir!// Ateş ve güllerle yanık yüzüm karıştırdı zamanı:/ Bu yüzden olsa gerek bulamadım evimi./ Evim olmadı ki zaten hiç! Evim bildim/ yaralarımı ve bozkırların kokusunu./ Rüzgârlara binip/ bir kokunun peşinden gittim hep!// (…)” (Evrenin Islığı, s. 27).
Rüzgârlara binip bir kokunun peşinden gitmek, yaşamı ve kendinizi duymak için; “Evrenin Islığı”nı okumalı…
Evrenin Islığı / Özkan Mert / Dafne Kitap / 96 s.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!