Opet'in Kurucusu Nurten Öztürk: Babam köy enstitüsü mezunu bir öğretmen, ben de hep öğretmen kaldım

13 yıl Anadolu'nun değişik illerinde biyoloji öğretmenliği yapan Opet Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, "Her dokunduğum projeyi bir okul gibi gördüm" diyor ve "Eğitim olmazsa olmaz" ifadesini kullanıyor.

Opet'in Kurucusu Nurten Öztürk: Babam köy enstitüsü mezunu bir öğretmen, ben de hep öğretmen kaldım
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.12.2020 - 16:07

Türkiye’nin sayılı iş kadınlarından, Köy enstitüsü mezunu bir öğretmenin biyoloji öğretmeni kızı. 13 yıllık öğretmenlik hayatında büyük zorluklar da çekmiş. Opet Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, erkek egemen bir sektörde eşiyle birlikte Koç Grubu'nun ortaklık teklif edeceği değerde bir iş yaratırken, eğitimden ve öğretmenlikten hiç kopmamış. “Gözün görmesini, kulağın duymasını, beynin düşünmesini sağlayan eğitimdir. Ticaretin içinde olsam da ben hep öğretmen kaldım” diyen Nurten Öztürk, şiir yazıyor, fotoğraf çekiyor, golf ve uzun yürüyüşler de olmazsa olmazı haline gelmiş. Nurten Öztürk ile iş hayatı dışında neler yaptığını, hayallerini, tutkularını konuştuk.

ÖĞRETMENLİK İDEALİMDİ

* Hayalinizdeki iş bu muydu?

- Çocukluğumdan başlayarak hep okul ortamında büyüdüm. Öğretmenlik benim idealimdi. Babam gibi bir öğretmen olacaktım. Babam köyde öğretmen olduğu için ortaokulda beni şehre akrabaların yanına göndermişlerdi. Çok güç koşullarda okudum bu da beni vaktinden önce olgunlaştırdı. Sonra yatılı öğretmen okulu sınavlarına girip Sinop Kız Öğretmen Okulu’na gittim. Ardında da derslerim çok iyi olduğu için Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na seçildim. Çalışkan bir öğrenciydim. Bir yıllık hazırlık sınıfı sonrası üniversite sınavına girmek üzere İstanbul Fen Fakültesi’ne gittiğimde sınav kapısında İzmir Yüksek Öğretmen Okulu’ndan gelen öğrencileri gördüm, sınava girmemize izin vermiyorlar. “Biz de burada sınava girmek ve okumak istiyoruz” diyorlardı… Kapıyı tutup sınava girmek isteyenlerden biri de Fikret Bey (Eşi Fikret Öztürk) idi. Sonra yetkililer onların da sınava girmesine izin verdiler. Sınavı kazanıp okula başladığımda o kapıyı tutan gençlerden biri olan Fikret Bey’in beni takip etmeye başladığını fark ettim. Derken bir gün bana “Sana ömür boyu sürecek bir hayat arkadaşlığı teklif ediyorum” dedi. Arkadaşlığımız böylece başlamış oldu. Daha üniversite 1’nci sınıftayız. Bir de karışık bir dönem, 68 kuşağıyız. Üniversitelerde öğrenci olayları had safhada, ama biz bir an önce o ortamdan kurtulabilmek için çok çalıştık.

Ve 4 yılda bitirmemiz gereken üniversiteyi 3 yılda bitirdik. Ama 4 yıldan önce diplomalar verilmiyordu. Diplomamızı beklerden duygularımızın derinliği ve aramızdaki sevgi bağı bizi  evliliğe taşıdı. Diplomalarımızı alıp görev yerlerimize atanıncaya kadar  Fikret Bey’in memleketine Gaziantep İslahiye’ye gittik. Fikret Bey o sırada İslahiye Lisesi’nde öğretmen olarak ücretli derslere girdi. Ben de evliliğe ve yeni aileme uyum sağlamaya çalıştım.

* Sonra atandınız ama..

- İkimizin de ataması Akşehir Öğretmen Okulu’na yapıldı. Ben Biyoloji, Fikret Bey de Fizik öğretmeniydi. Çok severek öğretmenlik yaptım. İkimiz de laboratuvarlardan çıkmayan öğretmenler olduk. Sonra bizi Gaziantep Eğitim Enstitüsü’ne atadılar. Milliyetçi Cephe Hükümeti dönemiydi ve biz Sosyal Demokrat yapıda olduğumuz için eşimle aynı okula değil farkı yerlere gönderildik. Fikret Bey’i Nizip Lisesi’ne beni de İslahiye Lisesi’ne atadılar. O dönem Fikret Bey öğretmenliği bıraktı, yanıma geldi ve  amcasıyla ticarete başladı. Sonra haklarımız iade edildi ve biz Mersin’e gitmek istiyoruz dedik. İkimiz de Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi’ne atandık. Fikret Bey orada madeni yağ işine girdi, “Senin maaşına güvenerek ticarete devam edeceğim” dedi. Arada çocuklarımız ve ücretsiz izin dönemim oldu. Sonra eşim “Gel bana yardım et” dedi. Böylece ben de madeni yağ işine giriş yaptım.

Fikret ve Nurten Öztürk çifti öğretmenlik yılları.

* Kaç yıl öğretmenlik yaptınız?

- Ben 13 yıl, eşim 9 yıl yaptı. Çok severek yaptığım öğretmenlik dönemimde çok başarılı öğrenciler yetiştirdim, Şu anda da arayan ve görüştüğümüz öğrencilerim var.

* O dönem madeni yağ işi erkek egemen bir alan değil miydi zorlanmadınız mı?

- Hiç kolay olmadı. Hiç bilmediğim ve tamamen erkek egemen olan bir sektörde her şeyi yeniden öğrendim. Sektörün ilk kadın çalışanlarından biriyim. Bu işe girmemi Fikret Bey’in bana ve Türk kadınlara olan inancı sağladı. Fikret Bey “Senden çok şey istemiyorum kasanın yanında otur” dedi.

KASANIN BEKÇİSİ OLDUM

* En zor iş o..

Evet. Gerçekten kasanın bekçisi oldum. Fikret Bey dışarıda olduğunda yavaş yavaş diğer işlere girdim. Bir kadın girdiği her ortamın daha derli toplu olmasını ve erkeklerin davranışlarına dikkat etmesini, daha titiz çalışmalarını sağlayabiliyor. Biz 10 yıl içinde Mersin’de, Türkiye’nin en büyük madeni yağ ve akaryakıt distribütörü olduk. Mersin’de bundan fazla büyüyemeyiz dedik ve 1992 yılında İstanbul’a taşındık. Birkaç ay sonra neden bir akaryakıt dağıtım şirketi kurmuyoruz dedik. Öztürk’ün Ö’sündeki noktaları attık, OPET’i öyle kurduk. Sektör tamamen yabancı şirketlerin elindeydi ve biz yüzde yüz yerli sermayeli ilk ve tek akaryakıt dağıtım şirketi olarak faaliyete başladık. 

* Sonra Koç Holding ile yolunuz nasıl kesişti?

- Şirketimiz hızla büyüdü. Bu da Koç Grubu’nun ilgisini çekti. 2002 yılında Koç Grubu ile yüzde 50-50 ortaklık yaptık. 2000 yılında Temiz Tuvalet Kampanyası’nı başlatmıştım o da toplumda büyük yankı uyandırdı. Gerek ortaklığın getirdiği sinerji, gerekse sosyal sorumluluk projelerimizin başarısı ve kaliteden asla taviz vermeyişimiz bugün Türkiye’nin 4. büyük şirketi ve sektörün bir numaralı akaryakıt dağıtım şirketi olmamızı sağladı.

SPORU HİÇ İHMAL ETMEDİK

* Türkiye’nin en büyük akaryakıt dağıtım şirketinin kurucularından birisiniz ve aktif yönetim kurulu üyesisiniz, bir başındasınız gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

- Her dönemde çok çalıştık. Yaptığımız işi sevdik. Pandemi öncesinde saat 10.00’a kadar mutlaka şirkette olurduk. Eve genelde 18.00-19.00’da dönerdik. Ama eve döndükten sonra da işi bırakamazdık. Çocuklar da iş hayatının içine girince hayatımızın tamamı aşağı yukarı iş oldu. Diğer yandan hayatımızda sporu hiç ihmal ettik.. Bu da bizi golf ve golf tesisleri sahibi olmaya itti.

* Çocuklarınız kariyer planlaması yaparken hiç onlara öneride bulundunuz mu?

- Biz çocuklarımıza sürekli yaptığımız işin içinde olacaksınız dedik. Onlar da başka bir şey düşünmediler. Şu anda hepsi kendi işlerinin yanı sıra Opet’te ve Öztürkler Holding’de yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmaktalar.  

EĞİTİM OLMAZSA OLMAZ

* Babanız size telkinde bulunmuş muydu?

- Babam, Köy Enstitüsü mezunu bir köy öğretmeniydi. Hep bana “Doğu’ya gideceksin oradaki çocukların daha çok eğitime ihtiyacı var “derdi. Ben de hayatım boyunca hep öğretmen kaldım ticari yaşamda olsam da hiç eğitimden kopmadım. Sosyal sorumluluk projelerimizin içinde eğitim mutlaka yer alır. Gözün görmesini, kulağın duymasını, beynin düşünmesini sağlayan eğitimdir. Eğitim olmazsa olmaz.

* Öğretmenliği bıraktığınıza pişman oldunuz mu hiç?

- Ticarete ilk başladığım dönemlerde öğretmenliği özledim. Ticaret hayatım boyunca geliştirdiğim projelerin içinde hep eğitim vardı, çocuklardan, okullardan kopmayıp onlara destek projeleri gerçekleştirdim.

45 yıl öğretmenlik yapan babama bir gün sordum “Şu ana kadar kaç öğrenci eğittin?” diye. “Yaklaşık 5 bin çocuğu hayata hazırladım” demişti. Ben sadece Temiz Tuvalet Kampanyası’nda Türkiye’nin her tarafında 7,5 milyon kişiye seminer verdim. OPET Eğitim Ekibi’nin katkısıyla bu sayı 10.5 milyonu aştı. 

* Ne tür tutkularınız var?

- Spor olmazsa olmazım. Şiir yazmayı ve fotoğraf çekmeyi çok severim. Hayatımda mutlaka insanlar olmalı onlara değmeyi seviyorum. Ne iş olursa olsun çok severek yapıyorum. Sevmediğim işe ise hiç başlamam. Başladığım işi mutlaka bitiririm. İşlerimde kararlı, tutarlı ve takipçiyim.  

* Edebiyatla da ilgilisiniz...

- Ben öğrencilik yıllarında güzel şiir okurdum. Şiir ve yazı yazmaktan da hoşlanırdım. Özel günlerde oturup kendim şiir yazardım. Şiir benim için bir deşarj vasıtası oldu. Çok dolduğumda, dinlenmek istediğimde şiir karalarım. Sonra fotoğrafın sihrini fark ettim. Fotoğraf da insanı geliştiriyor. Şu an fizyogram fotoğraflarımdan oluşan Spectum isimli bir fotoğraf kitabım basıldı, Orbit ve Orbis isimli iki ayrı fotoğraf kitabım da baskıda. Gezi, doğa ve insan fotoğraflarımın derlendiği Orbis ve bitkiler ve hayvan fotoğraflarını derlediğim Orbit şu an baskıdalar. Uzun yıllardır çekmiş olduğum 100 bin civarındaki fotoğraf arşivimi pandemi döneminde gözden geçirme fırsatı buldum ve kitaplara dönüştürdüm. “Bahçende Gül Var Mı Benim İçin?” adıyla yayınlanan bir de şiir kitabım var. Fotoğraf kitaplarımda da kendi şiirlerimi kullanıyorum.

FİKRET BEY’E ŞİİR YAZDIM

* Fikret Bey için şiir yazdınız mı?

- Yazdım tabi ki. Özel günlerde armağan olarak ona yazdığım şiirlerimi okurum. 

* Yalnız kaldığınızda neler yaparsınız?

- Yürüyüşlerimi fotoğrafla birleştiriyorum. Ya da aklıma birkaç mısra gelirse hemen telefonuma kaydediyorum. Evde yalnız kaldığımda yaptığım işler albüm ve çekmece düzenlemektir. Uzun oturmaları sevmiyorum. Hep hareket severim.

TÜRK SANAT MÜZİĞİ RUHUMU BESLİYOR

* Ne dinlersiniz, kimi seversiniz?

- Türk sanat müziği severim, ruhumu besliyor. Dinlendirici düşündürücü, derin buluyorum. Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve Emel Sayın hiç sıkılmadan dinlediğim isimlerdir.  

 * Ya kitap seçiminiz nasıl?

- Gençliğimde çok roman okudum. Sonra iş hayatı ile ilgili, yönetim becerileri ile ilgili kitaplara yöneldim. Zaman zaman açıp Nutuk’un değişik bölümlerini de okuyorum. Bir taraftan da kendi biyografimi yazıyorum.

* Dostlarınızı neye göre seçersiniz?

- Gerçek dostluğa ulaşmak için birlikte zaman geçirmek ve tanımak gerekiyor. Bir insanda gözler benim için çok önemlidir. Bakışların arkasını göremiyorsam yakınlaşmak için biraz daha zaman tanırım.  

* İdolünüz kim?

- Benim idolüm her zaman Atatürk oldu. Tabi ki babamı hep kendime rehber aldım. Kadın olarak da Halide Edip Adıvar.

* Önemli sosyal sorumluluk projeniz var, bunlar hep sizin fikriniz miydi, ne kadar kaynak aktarıyorsunuz?

- Evet. Tarihe Saygı Projesi’ne harcanan toplam tutar 300 milyon TL. kadar. Temiz Tuvalet Kampanyası’na 100 milyon TL’nin üzerinde harcadık. Bizim tüm projelerimiz güncel ve yaşayan projeler. Sürdürülebilir ve sonuç odaklı kılmak için her yıl bütçeler ayırıyoruz. Başarının yalnız olmadığını düşündüğüm için iyi ekiplerle kurmak ve onlarla çalışmaktan yanayım. Evet fikir benimdi ama zamanla hepimizin fikri oldu şirketimizin temel değerleri arasına girdi.  

KADINLAR CESUR OLMALI

* Türkiye’nin önde gelen iş kadınlarındansınız kadınlara öneriniz nedir?

- 100 kere dünyaya gelsem 100’ünde de kadın olmak isterdim. Kadınların eğitimini çok önemsiyorum. Eğitimli bir kadın sağlıklı bir toplumun oluşmasının ilk adımıdır. Kadınların kendilerini yetiştirmeleri için kendilerine güvenmeleri ve cesur olmaları şart. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınına hep güvenmiş ve bundan 86 yıl önce seçme ve seçilme hakkını kazandırmıştır. Kendi haklarımıza kendimizi sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum. Bu düşünceler ışığında geçtiğimiz günlerde TOBB Odalar Borsalar Birliği  Kadın Girişimciler Kurulu Başkanlığı teklifini de memnuniyetle kabul ettim. 

*  Nasıl bir Türkiye hayaliniz var?

-  Kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı, çağdaş bir Türkiye hayal ediyorum.

* Hiç pişmanlıklarınız var mı?

- Çok şükür ki yok. Tarihin tozlu raflarına asılı kalan olaylara takılmak yerine geçmişten ders almak ve yeni hedeflere koşmak isterim.    



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler