Okulun sadece adı var

Suriyeli çocuklar, olanaksızlıklar içinde de olsa gidebilecekleri bir okulları olduğu için kendilerini şanslı görüyorlar. Türkçe de öğreniyorlar ama akılları vatanlarında.

Okulun sadece adı var
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.10.2014 - 23:24

Okula benzemeyen bir “okul”dayız. Sıra, sandalye ve kara tahtadan başka hiçbir şey olmayan sınıfın tek süsü, duvardaki “Sünger Bob” resmi. Duvarlar çok pis ve boyasız. Her yer bakımsız. Bir okulda olması gereken hiçbir şey yok burada. Tenefüs ziliyle ortaya çıkan sahne ise çok hüzünlü. Oynayabilecekleri tek alan, sınıfın önündeki kapalı daracık bir yer olan çocuklar, başka yapabilecekleri bir şey olmadığı için bir duvardan diğerine koşturup duruyor.

Bir başka açıdan da bu çocuklar, binlerce yaşıtlarına göre şanslı çünkü olanaksızlıklar içinde de olsa gidebilecekleri bir okulları var. Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Suriyeli çocuklar eğitimsiz kalmasın diye dört Suriyelinin kurduğu “Suriye Can Derneği”, Nusaybin, Batman ve İstanbul’da da Bayramtepe ve Piyalepaşa’da dört okul açmış. Bu okullarda toplam 1400 öğrenci öğrenim görüyor. Okulların ders programları ve ders kitapları, Gaziantep’teki Suriye Eğitim Bakanlığı temsilciliği tarafından hazırlanıyor.

 

Bakımsız, boyasız...

Ziyaret ettiğimiz İstanbul’da Piyalepaşa Mahallesi, Yıldırım Beyazıt Sokak’ta, eskiden bir tekstil atölyesinin bulunduğu bakımsız, boyasız bir binanın iki katına yayılmış “Suriye Can Okulu”ndaki öğrenci sayısı 100. Daha çokmuş ama aileler aylık 100 lirayı ödeyemez olunca çocuklarını almak zorunda kalmışlar. Dernek de bu parayı istemek zorunda çünkü bu harap yere ayda 4 bin 500 lira kira ödüyorlar. Öğretmenlerin maaşı da ayda 800 lira. Çocuklara bu yıl meyve ve sandviç de verilmeye başlanmış.

6-12 yaş arasındaki çocuklar, bu okulda Arapça, fen, matematik, İngilizce, Türkçe ve din dersleri görüyor. Ders kitapları çocuklara ücretsiz dağıtılıyor. 8 sınıfın olduğu okuldaki ders programı Suriye’deki okullarla, çalışma takvimi Türkiye’deki okullarla aynı. Sınavlar yapılıyor, karneler veriliyor ama elbette bunların Türkiye’deki okullar açısından bir anlamı ve denkliği yok.

 

Defter, kalem yok

Okulun öğretmenleri Suriyeli ve ülkelerinde de öğretmenlik yapıyorlarmış. Örneğin, Suriye’de lise öğretmeni olan Muhammed Sheriff Mousa, okulda İngilizce dersi veriyor. Derneğin kurucularından çift vatandaşlık sahibi Selma Akdağ, sıkıntılarını, sorunlarını şöyle anlatıyor: “Burası hiç okula benzemiyor, çıkmak istiyoruz. Okulumuz daha güzel, daha temiz bir binada olsun, daha az kira verelim isteriz. Üst katlarda oturanlar var, onlar da haklı olarak gürültüden rahatsızlar. Aileleri 100 lira veremediği için okula gelemeyen çocuklara destek verilse, onlar da eğitim alabilse çok mutlu oluruz. Kırtasiye ihtiyacımız çok büyük, çocukların defterleri, kalemleri yok.”

 

Pepe ile Türkçe

9 yaşındaki Desni, Pepe filmini izleyerek Türkçe öğrenmiş. Doktor olmak isteyen Desni, “İstanbul’da nerelere gittin? En çok nereyi sevdin” sorusuna hiç düşünmeden “Suriye daha güzel” yanıtını veriyor.

11 yaşındaki Hela Hüssen, 5 kardeşi, annesi, babası ve teyzesiyle Piyalepaşa’da kiralık bir evde yaşıyormuş ve evde sadece teyzesi çalışıyormuş. “Burada maaş çok ucuz” diyen Hela, bütün dersleri seviyormuş. Ülkesini çok özleyen Hela’ya göre de “Suriye buradan daha güzel.”

 

Yaralı görsem...

14 yaşındaki Sabr’ın yedi kardeşi var ama sadece bir ağabeyi terzi olarak iş bulabilmiş. Türkçeyi arkadaşlarından öğrendiğini söyleyen Sabr, burada yaşamaktan mutlu. Doktor olmak istediğini söyleyen Hana, “Yaralı bir insan görürsem, çocuk da olsa yetişkin de olsa yardım eder, iyileştiririm” diyor.

Türkçeyi kendi başına öğrendiği için pek gururlu olan 8 yaşındaki Bilal, ülkesini özlemiş ama Taksim’i de çok seviyormuş.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon