Oğuz Demiralp'in yazısı: Dünya ozanı; Olcas Süleymenov

Bir dünya ozanı. Süleymenov’u 1981 yılında ünlü yapıtı Kil Kitabı’nın (1969) Fransızcasından keşfetmiştim: Le livre de Glaise. 1977 yılında basılmış bir çeviri. Süleymenov’un destanı çekti beni. Gene Fransızcada 1981 yılında çıkmış Transformation Du Feu (Ateşin Dönüşümü) kitabını edindim hemen. Bu kez uzunlu kısalı seçme şiirler. Doyurucu bir toplam.

Oğuz Demiralp'in yazısı: Dünya ozanı; Olcas Süleymenov
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.04.2020 - 12:15

Bir dünya ozanı. Süleymenov’u 1981 yılında ünlü yapıtı Kil Kitabı’nın (1969) Fransızcasından keşfetmiştim: Le livre de Glaise. 1977 yılında basılmış bir çeviri. Süleymenov’un destanı çekti beni. Gene Fransızcada 1981 yılında çıkmış Transformation Du Feu (Ateşin Dönüşümü) kitabını edindim hemen. Bu kez uzunlu kısalı seçme şiirler. Doyurucu bir toplam.

Zevkle okudum. Her iki kitabın da çevirmeni Rus yazını uzmanı Leon Robel. Şubat 2020 başında yitirdik. Rubel’in çevirileri o kadar iyi görünüyor ki, sanki Olcas Rusça değil Fransızca yazmış.

‘Süleymenov’u Türkiye’de başka kimler biliyor acaba?’ derken, bakıyorum Ülkü Tamer çoktan keşfetmiş bu büyük ozanı. Seçtiği şiirlerini Fizikçinin Duası başlığı altında ince bir  kitapta sunmuş bize; 1976, Cem Yayınevi. Ne güzel çeviriler! Sanki Olcas bu kez Türkçe yazmış şiirlerini.

Olcas ile başka kimler ilgilenmiş o yıllarda, araştırmadım. Özdemir İnce “büyük şair, dostum Olcas Süleymanov” diyor, ama 9 Mayıs 2009’da çıkmış bir yazısında. Dostlukları ne kadar geriye gidiyor, bilmiyorum. Genel olarak, görebildiğim kadarıyla, ülkemizde Süleymenov’a ilgi Kazakistan’ın bağımsız olmasından sonra artmış.

Birçok şiirini Mehmet İsmail’in Tükçesiyle Türk Dillerinde Olcas Süleymanov’un Şiirleri (Türksoy, 2016) kitabında okuyabiliyoruz. Kil Kitabı’nın Türkçesinin de Mehmet İsmail’in kaleminden çıktığı yönünde bir bilgiye rastladım, ama bu çeviriye henüz ulaşamadım. Olcas’ın Türkçeye çevrilen şiirleri yazdıklarının pek azı. Büyük Kazak şairinin bütün şiirlerini Türkçede bir arada görmeyi okur olarak çok isteriz.

Süleymenov’un (Yoksa Süleymanov mu? İkisi de kullanılıyor) aydın olarak etkinliği şiirle sınırlı değil. Mesleği yerbilimcilik, ama dil, tarih, kültür konuların vermiş kendini. Kazakça ve diğer Türkgil dillere ilişkin çalışmaları Türkiye’de şiirlerinden daha çok ilgi uyandırıyor. Türkiye’ye gelmişliği, ödüllendirilmişliği de var. Ülkemizde basılan ve tutulan kitapları şiirden çok Türkgillik konusunda.

RUHU RUSLAŞMAMIŞ BİR AYDIN

Bu çerçevede Sebahattin Şimşir’in Kazak Bozkırında Meşale Olcas Süleymanov kitabını (Post, 2020) anmak gerekli. Şarimize daha toplu bir bakış içeriyor. Yaşamı, fikir dünyasının yanı sıra şiirine ilişkin güzel bir bölüm de var.

Olcas şiir yoluyla ortaya çıkmış. Yanılmıyorsam 1961’de yazdığı Gagarin güzellemesiyle ün kazanmış. Bilim, ilerleme aşığı, insanın geleceğine inanan bir Sovyet sanatçısı modeli. Gel gör ki, Süleymenov, Rusça yazmasına karşı ruhu ruslaşmamış bir aydın. Kazaklığının bilincinde. Bence sosyalist açıdan doğru olanı da bu. Rusça ortak dil, ama bunun dışında Sovyet halkları arasında ast üst ilişkisi olmaması gerekiyor. Şiirlerinde öncelikle (ruhsal) anayurdunu konu almış Olcas. Oradan Avrasya’ya, dünyaya açılmış.

Kazakistan uçsuz bucaksız bozkırların, steplerin ülkesi. Bozkır karışık duygular uyandırır insanda. Bir yandan yalnızlık, öbür yandan özgürlük duyarsınız. Dört yana alabildiğine uzanan göğe yere baktıkça sonsuzluk fikrini daha iyi anlarsanız. O bakımdan açık denizlere benzer bozkırlar. Şairimiz bozkırları, stepleri yüceltmeyi amaçlar, ama dağları alçatmadan.

Ne güzel bozkırda yaşam sahneleri çizer yalın duru bir dil, sade imgelerle. Hayvanları, nehirleri, yağmuru, soğuğu, sıcağıyla bozkırın insanı... Sonsuz Göçebe. İçindedir asıl yurdu.

Ancak, bu mekân vurgusu bozkır insanının tarihi olmadığını, zaman dışında yaşadığını düşündürmesin. Ne yazık ki, öyle düşünen çoktur. İşte bu noktada Süleymenov’un şiirinin zaman boyutu belirir güçlü bir şekilde. Yerbilimci kültürel kazıbilimciye dönüşür. Dilden, çeşitli alanlardaki imlerden, buluntulardan geçmişin derinliklerine gider. Kil Kitabı, Orhun yazıtlarıyla başladığı öne sürülen yazılı tarihi onüç yüzyıl geriye iter. İskit Hanı İsphakai’nın

M.Ö. yedinci yüzyılda almaya gittiği Asurya’nın kralı  Asarhaddon ile ilişkisi, yani tarihsel bir oluntu üzerinden çok sesli uzun bir şiir üretmiştir. Bugünün tarihçilerinin, olaylardaki kişilerin, şiir söyleyicinin, kavmin ruhunun ayrı ayrı dile geldiği yer yer sarkastik bir destandır bu. Metindeki katmanlar, değişik açılar, düzyazıyla flört edişler 1960’ların dünya romanında meydana gelen anlatım değişikliklerini anımsatır. Avrasya içinde göçlerin, kültürel arası alışverişin geçmişte de çok güçlü olduğunu görür, çatışmaların berisinde bir ortak insan varlığını duyumsarız.

NÂZIM HİKMET’E

Süleymenov, başka konuları, gittiği yerleri, kişileri de şiirlerine almıştır. Nâzım Hikmet’e başlıklı şiiri de ondan beklenen güzelliktedir. Olcas’ın derin sanatçı duyarlığı, Louvre’da kör bir adamın tablolara bakışını anlattığı şiirde doruğa çıkar. Ülkü Tamer çok iyi çevirmiştir bu şiiri.

Süleymenov 1975 yılında Az i Ya (Çev: Uğur Büke, TEAS, 2017) yapıtıyla Rusların tarihinde Türkgil kültürün yerini araştırmış, “Ben ile Ben” demek olan bu başlıkla Türkgillerin Ruslara eşitliğini vurgulamıştır. Sosyalist anlayışa uygundur bu. Ne ki, çok popüler olan kitabı bir süre sonra yayımdan çekilecektir. Buna karşın, barış yolundan çıkmayacaktır Olcas. Bir şiirinde” hiçbir ülkede saldırı bakanlığı yoktur, hepsinde savunma bakanlığı vardır” der. Nükleer silahlara karşı savaşımı onu bir sivil toplum önderine de dönüştürecektir.

Tanrı uzun ömürler versin dediğimiz bu büyük ozanı daha yakından tanımalıyız, sadece Türkgillik adına değil, şiir adına. Kazakça yazsaydı nasıl olurdu acaba? diye sorunca erken yitirdiğimiz değerli şairimiz Seyhan Erözçelik’i anımsıyoruz. Yağmur Taşı kitabında Özçelik bir şiiri Türkgil dillerde yazmıştır. Kazakçasından bir dize: Men magan sıyındım. Sâk. Aga ber kök. Sâk!

Hep deriz ya: Batıya bakarken Doğuyu unutmayalım. Ama Doğu’yu da salt Arapçadan, Farsçadan oluşmuş sanmayalım. İşte Türkgil kültür dünyası! Gerçek bir hazine.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler