Nobel bir kez daha şaşırttı!

2014 Nobel Edebiyat Ödülü’nü Patrick Modiano’nun almasını okurlar kadar yayıncılar da beklemiyordu

Nobel bir kez daha şaşırttı!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.10.2014 - 15:39

Nobel bir kez daha şaşırttı

Nobel Edebiyat Ödülü, daha ilk yılından başlayarak hemen her seferinde tartışma ve ilgi odağı olmuştur. Her Ekim ayı öncesinde yalnızca bu ödülü at yarışına çeviren bahisçiler ve remil atan tahmincilerin değil, edebiyatseverlerin de sonucu merakla beklemelerini sağlar bu ödül.
Ödülü alanın açıklanmasından sonra da, pek çok okur gönüllerindeki yazarın seçilmemesi karşısında düş kırıklığına uğrarken, kimi edebiyat eleştirmenleri de İsveç Akademisi’ndeki seçici kurulu yerden yere vurur, seçimin adaletsizliğinden söz açar.

2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nün Orhan Pamuk’a verilmesine kadar, Türkiye’den özellikle Yaşar Kemal ile Melih Cevdet Anday’ın adları adaylar arasında sıkça anılmıştır. Hiç kuşku yok ki, dünyanın en iyi romancılarından biri olan Yaşar Kemal de, dünyanın en iyi şairlerinden biri olan Melih Cevdet de, yalnızca Nobel Edebiyat Ödülü'nü değil, daha başka uluslararası ödülleri de hak etmiş yazarlardır. Önceki yıllarda Nobel bu iki yazarımızdan hangisine verilse yadırganmazdı. Bana sorarsanız -kimse sormuyor ya- Türk edebiyatından Nobel’e en yakışacak yazar, gerek yarattığı görkemli anlatı bütünüyle, gerek toplumdaki duyarlı duruşuyla Yaşar Kemal’dir Yaşadığı yıllarda adı adaylar arasında geçmemiş olsa da, Nâzım Hikmet de Nobel'e yakışacak bir şairimizdi.

TOLSTOY NASIL DIŞLANDI

Gel gör ki Nobel Edebiyat Ödülü'nün ilk kez verildiği 1901 yılından bu yana, Yaşar Kemal, Melih Cevdet, Nâzım Hikmet gibi bu ödülü almamış nice büyük yazar var. Örneğin, Lev Tolstoy.
Tolstoy, 1901'de hem romancılığının, hem de ününün doruğundayken adaylar arasına girmiş, ama ne yazık ki seçici kurul üyeleri, "anarşizmi ve eksantrik dinsel görüşleri"ni gerekçe göstererek ödülü Tolstoy'dan esirgemişlerdi. İlk ödülün, bugün kimsenin anımsamadığı Fransız şair Renè F. A. Sully-Prudhomme'a değil de “Savaş ve Barış”ın, “Anna Karenina”nın yazarı Tolstoy'a verilmesi, hem dinamiti ve daha başka güçlü patlayıcı maddeleri geliştiren İsveçli kimyacı Alfred Nobel'in barışçı vasiyeti, hem de Nobel Edebiyat Ödülü açısından görkemli bir başlangıç olmaz mıydı?

1902'de de aday gösterilmesine karşın geri çevrilen Tolstoy'un bu konudaki açıklaması bana hep çok erdemli ve bilgece gelmiştir: "Nobel'in bana verilmemesine zerre kadar aldırmıyorum. Üstelik parayla uğraşmak gibi acılı bir zorunluluktan da kurtulmuş oldum. Para genellikle çok gerekli ve yararlı bir şey olarak görülür, ama bence her türlü kötülüğün kaynağıdır..."

NOBELSİZ YAZARLAR

Birçoklarınca Amerikan edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarı ya da "yazarların yazarı" olarak kabul edilen Mark Twain de Nobel'i alamayanlar arasındadır. İnsan ruhunun derinliklerine inen yapıtlarıyla Avrupa tiyatrosuna yepyeni bir ahlaksal çözümleme anlayışı getiren Henrik Ibsen, "fazla gerçekçi olduğu ve yeterince idealist olmadığı" gerekçesiyle sürekli geri çevrilmiştir. Nitekim, Nobel'in vasiyetnamesinde edebiyat ödülü için öngörülen "idealist eğilim" koşulu sonradan eski katılığından arındırılmış, daha esnek biçimde yorumlanmaya başlamıştır.

Nobel verilmeyen yazarlar arasında Thomas Hardy, Joseph Conrad ve Theodore Dreiser'i de sayabiliriz. Ödülün oybirliğiyle İtalyan yazar Giosuè Carducci'ye verildiği 1906 yılının adayları arasında Mark Twain, Rainer Maria Rilke ve Henry James gibi yazarların bulunduğunu unutmayalım.
Ödülün Japon yazar Yasunari Kavabata'ya verildiği 1968 yılında adaylar arasında Günter Grass, Robert Graves ve Lawrence Durrell da vardı. O yıl Nobel bu yazarlardan birine verilse kim karşı çıkabilirdi ki?

ÖDÜLÜ REDDEDENLER

Bir de, ödüle değer görülüp de reddedenler var. Gerçi 1958 yılında “Dr. Jivago”nun yazarı ve şair Boris Pasternak’ın reddetmesi, yazardan çok o dönemin Sovyetler Birliği yönetimiyle ilgilidir. O günlerin muhalif yazarlarından Pasternak ilk başta ödülü kabul eder, ancak muhalif bir yazarın uluslararası üne erişmesini istemeyen yöneticilerin ağır baskıları karşısında reddetmek zorunda kalır.

Varoluşçuluğun babası Jean-Paul Sartre da Nobel Edebiyat Ödülü’nü geri çeviren yazarlardan. Tüm resmi ödüllere karşı olmasını gerekçe gösteren Sartre, “Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Jean-Paul Sartre olarak değil, yalnızca Jean-Paul Sartre olarak anımsanmak istiyorum” diyecektir.
1901’den 2014’e uzanan süreçte Nobel Edebiyat Ödülü’ne baktığımızda, özellikle iki Dünya Savaşı yıllarında ödülün verilmediği görürüz.

Bugüne kadar bu ödülü kazanan yazarların yaş ortalaması 65’tir. 65 yaş, bir yazar için olgunluk çağı olarak görülebilir.

Ödüle değer görülen en genç yazar, Rudyard Kipling’dir. İngiliz yazar, Nobel’i aldığında 42 yaşındadır.
En yaşlı yazar ise yine bir İngiliz. Doris Lessing Nobel’i 2007 yılında aldığında 88 yaşındaydı.

ERKEK-EGEMEN NOBEL

Bugüne dek 107 yazara verilen, 4 kez de paylaştırılan Nobel Edebiyat Ödülü’nü yalnızca 13 kadın yazar alabilmiş. 107’de 13 epeyce düşük bir yüzde değil mi? Seçici kuruldaki erkek-kadın yüzdesi nedir bilmiyorum, ama anlaşıldığı kadarıyla erkek-egemen bir ödül Nobel!

Nobel Edebiyat Ödülü’nün hangi dillerde yazan yazarlara verildiği de düşündürücü bir görünüm çıkarıyor ortaya. Bugüne kadar Nobel Edebiyat Ödülü en çok İngiliz dilinde yazan yazarlara verilmiş: 27 kez. İkinci sırada 14 kezle Fransızca yazanlar, üçüncü sırada 13 kezle Alman dilinde yazanlar yer alıyor. Bunu 11 kezle İspanyolca, 7 kezle İsveççe, 6 kezle de İtalyanca izliyor.

Ödülün tam 7 kez İsveçli yazarlara verilmesi, İsveç kaynaklı Nobel’in İsveç edebiyatına bir iltiması olarak görülebilir. Ama ödüle değer görülen toplam 107 yazardan, en azından 77’sinin (ki bunun fazlası da vardır) Batı dillerinde yazan yazarlardan oluşması, Nobel Edebiyat Ödülü’nün “Batılı” bir ödül olarak nitelenmesini haklı çıkarabilir...

Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan yazara 1.1 milyon dolarlık (yaklaşık 2.5 milyon TL) bir ödülün yanı sıra bir de madalya veriliyor. Madalyanın tasarımcısı, İsveçli heykeltıraş ve gravür ustası Erik Lindberg. Madalyada, bir defne ağacının altına oturmuş, kendinden geçmişçesine Esin Perisi’nin ezgilerini dinlerken yapıtını kaleme alan genç bir yazar betimlenmiştir.

KIZINDAN ÖĞRENDİ

Yazarların ödülü aldıklarını nasıl öğrendikleri ve ilk anda nasıl bir tepki gösterdikleri bana hep ilginç gelmiştir. Bu yılki gerçekten ilginç; çünkü İsveç Akademisi kararı verdikten sonra Patrick Modiano’yu aramış, ama bir türlü ulaşamamış. İsveç Akademisi’nin sürekli sekreteri Peter Englund, her yıl olduğu gibi TSİ 14:00’da Akademi’nin merdivenlerinden inip, aşağıdaki geniş holde kendisini bekleyen gazetecilere sonucu açıkladığında, Modiano’nun ödülün kendisine verildiğinden haberi yokmuş. 69 yaşındaki Fransız yazar, haberi, sokakta yürürken kendisini arayan kızından öğrenmiş. “Biraz şaşırmış olacağım ki, yürümeye devam ettim” diyor Modiano.

Bunu okuyunca, 2007 yılında Nobel’e değer görülen Doris Lessing geldi aklıma. O da, ödülü kendisinin kazandığını, alışverişten dönüp arabadan indiğinde, evinin önünde toplanmış gazetecilerden öğrenmişti.

Bu yıl ödülü Patrick Modiano’nun alması, bahisçiler ve tahminciler kadar yayıncıları da şaşırttı. Son yıllarda okurların gözdesi olan Haruki Murakami, pek çok edebiyatseverin adını bile duymadığı Kenyalı yazar Ngugi wa Thiong’o ve Beyaz Rus araştırmacı gazeteci Svetlana Aleksiyeviç adı en çok geçen favorilerin başında geliyorlardı. Patrick Modiano’nun adı ise, son dönemde adaylar arasından eksilmeyen Adonis, Philip Roth, Jon Fosse, Milan Kundera ve Peter Handke ile birlikte anılıyordu.
2014 Nobel Edebiyat Ödülü’nü Modiano’nun alması, Türkiye’deki yayıncılarını da şaşırtmış olsa gerek. Modiano’nun Türkçeye çevrilmiş olan 6 kitabının bugüne kadar pek fazla sattığını sanmıyorum, hele son yıllarda. Şimdi TUDEM, Varlık Yayınları ve yazarın dört kitabını basmış olan Can Yayınları, Modiano kitaplarının yeni basımlarını telaşı içinde. Bakalım, Nobel, Modiano’nun Türkiye’deki okunurluğunu ne kadar etkileyecek...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler