Monte Hellman’ın ardından
“Two-Lane Blacktop” ve “The Shooting” gibi kült filmlerin yönetmeni Monte Hellman 91 yaşında hayata veda etti. Tarantino’ya destek olmasıyla da tanınan yönetmen sevdiği filmler arasında Nuri Bilge Ceylan’ın “İklimler”i de vardı.
Sinemacı ve eleştirmen Kent Jones’un “sinemanın en takdir edilmemiş büyük yönetmeni” olarak nitelediği Amerikalı sinemacı Monte Hellman 91 yaşında öldü. Variety ve Hollywood Reporter’ın haberine göre kızı Melissa Monte Hellman’ın evinde düştüğünü ve ardından kaldırıldığı hastanede hayata veda ettiğini açıkladı.
Monte Hellman’ın ilk filmi Roger Corman yapımı “Beast from Haunted Cave”
1929’da New York’ta doğan Monte Hellman, çağdaşlarının büyük bir kısmı gibi, sinemaya Roger Corman’ın yanında başladı. Öncesinde“Godot’yu Beklerken” gibi kimi tiyatro oyunları sahnelemiş ve rejisörlüğü bir hayli de övgü almıştı ama Corman’ın itelemesiyle çektiği ilk film tiyatrodaki havalı entelektüel ve felsefi söylemden bir hayli uzak bir B yapımıydı: “Beast from Haunted Cave” (“Lanetli Mağaranın Canavarı”). “İlk filmimi çektikten sonra” diye anlatacaktı yıllar sonra Hellman “tiyatroya olan tüm ilgimi kaybettim ve bir daha asla sahneye dönmedim”. Tiyatronun kaybı sinemanın kazancı olmuştu anlayacağınız.
Roger Corman’ın imzasını taşıyan “The Terror” aslında Hellman dahil birden fazla ismin yönettiği bir filmdi.
Her ne kadar yönetmen olarak Roger Corman’ın adı geçse de 1963 tarihli “The Terror” adlı filmin üçte biri Monte Hellman’a, yarıya yakını Corman’a ve geri kalan kısmı da genç Francis Ford Coppola’ya aitti. 60’lı yıllarda Corman’ın etrafında şekillenmeye başlayan Amerikan bağımsız sinemasının nasıl bir ortam olduğunu anlamak açısından önemli isimler bunlar. Yıllar içinde Corman’ın tezgahından geçen gençler arasında başkaları da vardı elbette: Martin Scorsese, Nicolas Roeg, Ron Howard, Jonathan Demme, Peter Bogdanovich, James Cameron, Robert Towne, Joe Dante…
Monte Hellman ve Roger Corman (sağda) bir ödül töreninde (2011)
Roger Corman ile ilgili şu sözleri sarf edecekti Hellman: “Corman harikaydı çünkü size çok fazla özgürlük verirdi. En önem verdiği şey filminizi bütçeyi aşmadan bitirmeniz ve elinde satabileceği bir ürün olmasıydı. Zorluk çıkardığı tek sefer “The Shooting”i çekmek istediğim zamandı çünkü filmin senaryosundan nefret etmişti ve filmi yapmak istemiyordu. Ama zaten 5000 dolar yatırım yapmıştı bile ve eğer vaz geçerse o parayı kaybedecekti. Ama çekersem parasını fazlasıyla geri alacağını biliyordu ve aldı da”.
Monte Hellman filmografisinin ilk dönemine ait filmler arasında “The Shooting” önemli yer tutar. Başrolünü Warren Oates’un üstlendiği filmde ayrıca Jack Nicholson’ın da bir rolü vardı. O yıllarda yakın bir dostlukları olan Nicholson ve Hellman’ın başka ortak filmleri de oldu. “The Shooting” ile arka arkaya çekilen bir diğer western “Ride in the Whirlwind” örneğin. Ama birlikte çalıştıkları ilk filmler Filipinler’de çekilen “Flight to Fury” ve “Back Door to Hell” olmuştu.
“The Shooting"in başrollerinde Millie Perkins ve Jack Nicholson oynadı
NICHOLSON İLE ORTAKLIK
Jack Nicholson ile olan dostluğunu ve ilk ortak çalışmalarını şöyle anlatmıştı Hellman bir söyleşide: “Jack ile “The Wild Ride” (1960) filminin çekimleri sırasında ahbap olduk. Sonrasında iş ortaklığı da kurduk ve birlikte senaryolar yazdık. “To Hold a Mirror” (Ayna Tutmak) adlı bir senaryo yazmıştık -sonradan adı “Epitaph” oldu- yapımcısı Roger olacaktı ve Jack ile Millie Perkins oynayacaktı. Filme başlamadan önce Filipinler’den iki filmlik bir teklif aldım, yapımcı Fred Roos “The Terror”ü izlemiş ve etkilenmişti anladığım kadarıyla. Filmde kimin nereyi çektiğini bilmiyordu ama benim ve Francis Coppola’nın bazı bölümleri çektiğini duymuştu ve ikimizden birinin Filipinler’de çekilecek iki filmde yönetmen olarak çalışıp çalışamayacağımızı soruyordu. Francis’e ulaşamamışlardı ve ben de kabul ettim. Jack’in de benimle beraber hem senaryo yazmasını hem de oynamasını istedim; yapımcılar da çok mutlu oldu bu işten, çünkü başka bir filmde daha önce onunla çalışmışlardı. Bu arada Jack benden daha iyi bir anlaşma yapmış ve daha çok para almış, bunu öğrenince biraz bozuk attım ona.”
Jack Nicholson hem “The Shooting” hem de “Ride in the Whirlwind”in başrolündeki isimdi
Monte Hellman’ın western türünde çektiği filmler özellikle Avrupa’da çok rağbet görecek, “The Shooting” tam bir yıl boyunca Paris sinemalarında gösterimde kalırken, daha sonra vizyona çıkan “Ride in the Whirlwind” yine Paris’te 7 ay boyunca izlenecekti. Hatta Cahier du Cinema 1968’in en iyi 10 filmini sıralarken “Ride in the Whirlwind”i de listeye dahil etmiş; o yıllarda Avrupa’da birçok festivale davet edilen Hellman “Bu iki filmin başarısı sayesinde “Two-Lane Blacktop”ı çekebildim” demişti.
Monte Hellman’ın başyapıtı: “Two-Lane Blacktop”
Monte Hellman’ın başyapıtı olarak kabul edilen “Two-Lane Blacktop” bugün kült dendiğinde akla gelen ilk filmlerden biridir. Başrollerinde James Taylor, Warren Oates ve Dennis Wilson’ın oynadığı film Los Angeles’dan başlayan bir yol yarışını konu edinir ve yarışın kendisi dışında bir derdi yokmuş gibidir. “Easy Rider” gibi filmlerin açtığı yoldan giden ve yol filmi türünün en karizmatik örneklerinden biri olan “Two-Lane Blacktop”da rol alan iki müzisyen (Taylor ve Wilson) bir yana filmin asıl çekim unsuru Warren Oates ve onun canlandırdığı GTO karakteridir.
Monte Hellman, Warren Oates ve James Taylor (soldan sağa) “Two-Lane Blacktop”ın setinde
WARREN OATES ADINDA BİR TANRI
“Warren benim en yakın dostlarımdandı” diye anımsayacaktır Hellman, 1982’de ölen aktörü: “Harika, çok cana yakın, parlak ve gizemli bir adamdı. Uzun yıllardır tanıdığım halde onun şair tarafını ancak öldükten sonra keşfettim.” Filmde adı hiç söylenmeyen ama sürdüğü otomobile atfen GTO olarak anılan tuhaf bir adamı canlandıran Oates daha da tuhaf bir şekilde film boyunca rengi sürekli değişen süveterler giymesiyle de çok konuşuldu. şarkıcı ve şarkı yazarı James Taylor ile Beach Boys grubunun davulcusu Dennis Wilson’ın Sürücü ve Tamirci olarak anıldıkları filmde Oates onlara meydan okuyor ve iki arkadaşla ruhsatına (ya da anahtarına) yarışa başlıyordu. Yolun nereye gittiğini umursamayan ama yolun kendisini vazgeçilmez gören filmlerin en etkileyicisi olarak sinema tarihine kazınan ve nihayetinde Hellman’a “Yol filmlerinin kralı” ünvanını kazandıran “Two-Lane Blacktop” en çok da GTO’nun sarf ettiği “Those satisfactions are permanent” repliğiyle anılacaktır. Richard Linklater’ın “Two-Lane Blacktop”ı izlemek için 10 neden (aslında 16) başlığı altında sıraladığı sebeplerden biri de şudur: “Çünkü bir zamanlar Warren Oates adında bir Tanrı dünyaya ayak basmıştır.”
Bir sonraki projesi olacak “Pat Garett and the Billy the Kid”i o dönemin parlayan isimlerinden Sam Peckinpah’a kaptıran Hellman yeniden Corman’ın yanına döner ve “Cockfighter” (1974) adlı filmi çeker. Başrolünü Warren Oates’un oynadığı film, Corman’ın deyişiyle ona para kabettiren tek film olur. Daha sonra yeniden montajlanır ve adı da değiştirilir, ama yeni adıyla “Born To Kill” hayvanlara vahşet uygulanan sahneleri sebebiyle ayrıca lanetlenmiş bir filmdir.
Bu yıllardan itibaren Hellman’ın çok daha seyrek çalışmaya başladığını görürüz. 1978’de çektiği ve İtalyan - İspanyol ortak yapımı western “China 9, Liberty 37”nin ardından birçok projeye başlamak istese de bir türlü şansı yaver gitmez ve bir sonraki filmini (“Iguana”) çekmek için 10 yıl bekler. Hemen ardından “Silen Night, Deadly Night” slasher korku serisinin 3. filmini çeker ve son filmi “Road to Nowhere” (“Hiçbir Yere Gitmeyen Yol”, tam da onu özetleyen bir ad) için tam 20 yıl ara vermek durumunda kalır.
JAMES DEAN İLE TANIŞMA…
Kariyeri boyunca yolu birçok yıldızla kesişen Monte Hellman 50’li yılların efsane aktörü James Dean ile de tanışmış. Hellman kendisiyle yapılan bir söyleşide James Dean ile ilgili bir anısını şöyle anlatmıştı: “James Dean ile UCLA2de tanışmıştım ve ona bir oyuncu olarak başarılı olamayacağını söylediğimi hatırlıyorum. Böyle dedim çünkü gerekli her türlü melekeye sahipti ama boyu çok kısaydı. Çok yakışıklıydı ve müthiş bir aktördü ve ona ‘Boyunun uzun olmaması çok kötü olmuş Jimmy’ demiştim.”
Venedik Film Festivali’nde Onur Ödülü alan Hellman’a ödülünü Tarantino sunmuştu
TARANTINO’YA DESTEK…
Bugün Monte Hellman adını bilen yeni kuşak izleyicilerin büyük bir kısmı onu Quentin Tarantino’yu sinemaya kazandıran adam olarak biliyor. Belki o olmasaydı da Tarantino bir şekilde kariyerini inşa edcekti ama Hellman’ın “Reservoir Dogs”un senaryosunu yapımcı Richard Gladstein’e ulaştırması süreci hızlandırmıştı. Aslında senaryoyu çok seven Hellman filmi kendi çekmek istiyordu ama Tarantino bu konuda geri adım atmadı ve kendi çekmek istediğini kesin bir dille belirtti. Neyse ki Hellman’ın senaryoyu bizzat evine bıraktığı Gladstein de projeye inandı ve belki de bir efsane başlamış oldu.
CEYLAN’IN ‘İKLİMLER’İ LİSTESİNDEYDİ
2012 yılında Sight & Sound dergisinin yaptığı geniş katılımlı ankete katılan Monte Hellman en sevdiği 10 filmi sıralamış; ama hemen altına düştüğü notta 10 filmin yetmeyeceğini belirterek bir o kadar daha film sıralamış, bunların içine de Nuri Bilge Ceylan’ın “İklimler” (2006) filmini katmıştı. Hellman’ın listesinde ayrıca “The Aphalt Jungle” , “Casablanca”, “Les Enfants du Paradis”, “Le Samourai” gibi yapımlar da vardı.
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- 'İsrail'e petrol sevkıyatı' gerilimi!