Moda anlayışı demokratikleşti

Moda tasarımcısı Özlem Süer’e göre modada podyumlardan daha çok sokaktaki insanların belirleyiciliği var. İnsanların sokakta, doğal halleriyle yarattığı kompozisyonların daha ilham verici olduğunu düşünüyor Süer.

Moda anlayışı demokratikleşti
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.02.2016 - 23:13

Moda tasarımcısı Özlem Süer, 2016- 2017 Sonbahar/Kış koleksiyonunu tanıttı. Aşkı ve güzelliği sorgulayan defilede mükemmeliyetçilik, asimetri, aşk, güzellik, süreksizlik, bitmemişlik duygusu, benzersizlik ve zarafet podyumda yürüdü... Defile sonrası Özlem Süer’in bu “manken”leri ve koleksiyonu üzerine konuşuyoruz.

Özlem Süer, güleryüzlü, sıcak, hoş sohbet... Ve bir moda polisi gibi insanın kıyafetini süzmüyor. Hele ki günümüzde herkesin bu role büründüğünü düşünürsek, bu özelliği oldukça rahatlattı beni. Kıyafetten önce duruşa ve gülüşe dikkat ediyor Süer. En güzel kıyafetin özgüvenli bir duruş ve gülümseyiş olduğunu vurgulamadan edemiyor.

 

Aşkın estetiği

- Tasarımda hangi dili konuşuyorsunuz?

Romantizm... Çünkü tüm zamanlara ait. Zamansız, mekânsız ve yaşsız kostümler yapıyoruz.

- Bu aşk koleksiyonunun bir öyküsü var mı?

Bu koleksiyon aşkı yeniden tanımlayan, ilham kaynağını Japon kültüründeki ‘wabi-sabi’ (kusurlu güzellik) anlayışı ile ideal güzellik ve kusurlu güzelliği birleştiren bir düşünce tarzından alan bir koleksiyon. Bu sezon aşkı sorguluyoruz ve aşkla estetiği birleştirip aslında aşkın estetiğini yaratmaya çalışıyoruz ve bunu giysiye aktardığımız zaman aşkın rengi olan kırmızıyla aksesuarlamalar yaptık.

- Kadınların boyunlarına bağladıkları kırmızı kadife kurdele sanki paketlenmiş hediye çağrışımı yapıyor, koleksiyonu hazırlarken böyle bir kaygınız oldu mu hiç?

Boyunda bir mücevher duygusu gibi değil mi? Saçla kadını bağlayan, paket duygusundan çok daha öte saçıyla ve boynuyla kendi içiyle devinimini anlatan bir efekt olsun istedik. Hediyelenmiş gibi bir kaygımız olmamıştı.

 

'Tek renk günahsızdır'

- Modadaki sihirli kelime kumaş mı?

Kesinlikle! Renk, kumaş ve siluet yani giysinin formu bizim için çok önemli. Tek renk kullanımı günahsızdır ama iki renk bir araya geldiğinde olay başlar. Mesela bir giyside sadece siyaha sığınmak hata yaptırmaz. Biraz boğucu gelebilir ama saçta yapılan farklılıkla önüne geçilebilir.

- O zaman risk alıp günahkâr olmaya çalışalım... Siz neden siyaha sığınıyorsunuz?

Siyahı bana fon olsun diye seçiyorum. Siyah giyince bana fon oluyor ve daha rahat düşünüyorum.

 

'Mükemmeliyetçilik bir kusurdur'

- Kusurlu güzellik anlayışından uzak mıyız?

Çok çeşitli olduğumuzu düşünüyorum. Bence çok renkli bir toplumuz. Türkiye’de birçok farklı alternatif duruş var. Bu da bizi biz yapan bir şey. Çok bakımlı, dünyadaki estetikçileri de kıskandıracak bir grup var mesela. Çok doğal, müthiş eğitim almış entelektüel kadınlar da var. Kadınlarımız da çok renkli yani geniş bir yelpazeye sahibiz.

 

Kıyafetler de artık teknolojik

- Dünya Renk Birliği’ndesiniz. Yakın gelecekte hangi renk moda olacak?

Artık naturel ile teknolojik olan bir arada gidiyor. Daha fütüristik bir bakış açısıyla, daha naif, daha doğal olan bir arada. Bir kombinasyon içerisinde. Dünyanın en yalın formundaki bir giysiyi dünyanın en yüksek teknolojisiyle yapılmış kumaşta görmeye başlıyoruz. Teknoloji kendini kıyafetlerde çok hissettirecek, çok çok fazla hayatımıza girecek. 2016 renk değiştiren kumaşlarla başladı, bu kumaşlar artık perakendeye girip sokaklarda da edinebilecekleri bir hal alacak. Ledli bluz, Ledli giysiler, akıllı giysiler dediğimiz giysiler öne çıkacak. Hani, teknolojiyle desenleri, rengi değişebilen, vücut ısısına göre farklılaşan elbiseler...

- Şarkı söyleyen kabanlar da olacak mı?!

Öyle montlar var gerçekten. Kapüşonu takınca müziğinizi dinleyebileceğiniz montlarınız var. Artık bunları çok rahat konuşuyoruz ama daha da ilerisi için de bu kıyafetlerin çoğalacağını düşünüyor moda otoriteleri.

- Teknoloji ve kıyafet ilişkisini biraz daha açar mısınız?

Giyilebilir teknoloji. Bunun da başlığı o. Bir telefona sahip olmak değil, telefonun görevini yapan bir gözlüğe sahip olmak ya da bir şapkaya sahip olmak gibi... Kalp atışlarınızı yürürken anlayan mücevherler, takılardan tutun da siz koşarken vücut ritminizi hisseden aktif spor tişörtleri, kaç kilometre yürüdüğünüzü söyleyen detaylar yakın gelecekte artacak. Hatta hayatımıza girdi gibi bir şey...

 

Güzellik çıkması

- ‘Kusurlu güzellik’in vurgulandığı bu defilede ve daha önce izlediğim defilelerde hep şu dikkatimi çekti: İzleyiciler mankenlerden daha kusursuz! Çoğu, güzelliklerini pekiştirmek, kusursuzluğa erişmek için estetikle aynılaşıyor. Mesela neredeyse hepsinin burnu muazzam! Ama mankenlerinki kemikli burun gibi...

Dünya var olduğundan beri güzellik hep değişti. İnsanların, kendilerini bir güzellik çıkmazında bulmalarını çok sıkıntılı görüyorum. İyi şeyler de oluyor; iyi beslenme adına yapılan şeyler ya da meditasyonla nefes almaya çalışanlar... Mesela biz arka planda “Yokmuş gibi bir makyaj” yapılmasını istedik. İnsanlar kendi doğasından uzaklaşmaya başladılar.

 

'Defolarla güzeliz'

- Bence mükemmel insan yoktur; mükemmeliyetçi vardır. Peki moda mükemmeliyetçi mi?

Ben çok geride bıraktım mükemmeliyetçiliği. Mükemmeliyetçiliğin bir kusur olduğunu düşünüyorum. Yaşamla didişmenin, yarışmanın bir anlamı yok. Her şey kendinle buluşma, özüne dönme daha doğrusu yaşama aşkla bağlanmayla ilgili. Defolarla güzeliz. Kendi defolarımızla başkalaşıyoruz. Mükemmellik bir benzerlik yaratıyor ama özgünlüğün arkasında ise defolar var. İnsanları renkli kılan bu. Moda bütün bir yaşam boyunca bize farklı enerji geçişlerini transfer eden bir şey.

- O yüzden mi modanın modası hiç geçmiyor?

Aslında modanın moda olması artık moda değil. Yani artık stilleri konuşurken tek bir akımdan bahsedemiyoruz. Benzersiz çıkışlarla büyük moda hareketlerinden çok sokaktaki insanın yarattığı modalar var. Moda anlayışının daha demokratikleştiğini düşünüyorum. Şık olmanın artık tek bir tanımı yok. Çok alternatifli bir dönem. Göze hoş görünmenin farklı tanımları var.

 

'Kot tişörtten kurtulun!'

- Peki semt pazarları nasıl yansıyor modaya? Artık sokak mı belirliyor modayı?

Modada podyumlardan daha çok günlük yaşamın içindeki, sokaktaki insanların belirleyiciliği oluyor. Sosyal medyada da ‘sokak modası’ adı altında hesaplar var mesela. Sokakta, doğal halleriyle insanların yarattığı kompozisyonlar çok ilham verici.

- Kot pantolon ve tişört handikabından nasıl kurtulacağız?

Evet, kurtulun artık! Farklı şeylerin bulunamaması kolaycılık bence. Eğer ikinci el seviliyorsa antikacılar pazarında farklı şeyler bulunabilir. Markaların dizaynırlarla yaptıkları işbirliğinden güzel şeyler doğuyor. Takipçi olmakla alakalı bir şey.

- Tasarımlar çok pahalı. Şık ve farklı giymek isteyenlere yol haritanız ne olur?

İnternette keyifli bloglar var, sosyal medyadan da stil takibi yapılabilir. Semt pazarlarını da öneriyorum. Tabii outletler de var. Sezon sonu, bir sene sonrası için zamansız modeller üzerinden alışveriş yapılabilir. Sezonda da markaların yüzde 10’luk ürettiği koleksiyonundan seçilebilir.

- Yeni trend ayak bileğinin çıplak olması. Bu trendi nasıl buluyorsunuz?

İtalyan kültüründe böyle bir şey vardır; kışın ortasında çorapsız açık ayakkabılarla dolaşmak... Kış ortasında aslında insanın içini ısıtıyor bu çılgınlıklar ama ben hiç öyle olamadım.

- Moda kendini tekrarlıyor deniyor, siz ne düşünüyorsunuz?

Aslında bir sürü hareketlilik var. Ama tabii teknolojik meseleyi iyi takip etmek lazım. Giyilebilir teknolojiler, kaplamalı kumaşlar farklılıklar sunuyor, bunlar yeni aslında.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon