Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes'ten yazına ve yaşamdaki yerine dair: "Edebiyata Övgü"

Türkiye'de de iyi tanınan ve geniş bir okur kitlesine seslenen iki Latin Amerikalı yazarın; Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes'in kaleminden çıkmış üç metinden oluşan "Edebiyata Övgü", edebiyatın geçmişi ve bugünü arasına attığı kancalarla edebiyat fikri üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor okuru.

Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes'ten yazına ve yaşamdaki yerine dair:
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.06.2014 - 10:26

Latin Amerika'dan edebiyat dersleri

İnsanların "(...) yapacak o kadar çok önemli işi, hayatta o kadar çok yükümlülük ve sorumluluğu vardır ki, değerli vakitlerini saatlerce roman ya da şiir okuyarak harcayamazlar. Bu yaygın anlayışa göre, edebiyat her zaman onsuz edilebilir bir şeydir; edebiyatın duyarlılığımızı ve görgümüzü artıran yüce ve yararlı bir uğraş olduğuna kuşku yoktur, ama ancak boş vakti olan insanların göze alabileceği bir eğlence, takıp takıştırabileceği bir süstür bu."
Ancak böyle düşünenlere edebiyatın bir boş vakit öldürme "uğraşı" değil; yaşamın ta kendisi, tam ortası olduğunu anımsatmakta yarar var. Tıpkı Mario Vargas Llosa'nın yukarıdaki cümlelerinde biraz da alaya alarak anlatmaya çalıştığı gibi...

"Edebiyatın, yaşamın ta kendisi" oduğu ifadesi abartılı bulunabilir belki. Belki yaşamın gerçekleri karşısında edebiyatı önemseyenler için bile "aşırı" kaçabilir bu ifade ama gerçeğin bu olduğunu "gerçek tacirlerine" bildirmek şart. Üstelik kimsenin kolay kolay itiraz edemeyeceği isimlerle. Yanına bir de bu isimlerin zihninden geçen onlarca yazardan alınan cümleler, kahramanlar ve serüvenlerle...

Celâl Üster'in çevirisyle okuduğumuz Edebiyata Övgü, tam da bunun için derlenmiş üç yazıdan oluşuyor. Türkiye'de de iyi tanınan ve geniş bir okur kitlesine seslenen iki Latin Amerikalı yazarın; Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes'in kaleminden çıkan kitaptaki metinlerin omurgası; edebiyatın, yaşamın kıyı köşesine sıkışmış bir "üst sınıf" uğraşı olmadığını gözler önüne serme çabası üzerine kurulu. Omurgadan, ayrıntılara doğru yol almaya başladığımızda ise edebiyatın ne olmadığından çok ne olduğunu anlatma uğraşına giriyor iki yazar da.

EDEBİYAT KARASULARINDA

Llosa ve Fuentes tarafından daha önce belirli mecralarda yayımlanmış ya da tebliğ olarak sunulmuş metinler kitaptakiler. Llosa'nın iki Fuentes'in ise bir yazısı var.

Kitaptaki ilk metin "Neden Edebiyat?", Llosa'nın, 2001 yazında ABD'nin saygın yayın organları arasında gösterilen The New Republic'te çıkan yazısı. Genel çerçevede, edebiyatın "yalanlarına" gerçek dediğimiz dünyada ne kadar ihtiyacımızın olduğunun altını çiziyor Llosa bu yazısında. İnsandaki duyguları açığa çıkarmada, yine aynı şekilde, huzur bulmuş ruhların içindeki beyaz "boşluğu" kazıyarak isyan ateşini nasıl körüklediğine değiniyor.
Bu bağlamda edebiyatın kışkırtan yanları üzrinde durduğunu söyleyebiliriz daha çok Llosa'nın ama "Ya edebiyat olmasaydı?" sorusuna küçük dokunuşlarla açtığı yaratıcı katman, varlığı zaman zaman küçümseyici bakışlarla sınanan edebiyatın, nasıl bir "ihtiyaç" olduğunu gözler önüne seriyor.
Kitap okumayanlara "acıdığını" söylüyor Llosa yine bu yazısında. "Acımak", acımasız bir fiil gibi görülebilir ama yazar, kitap okumamakla birlikte girilen dar ve karanlık kuyuları anlattığında, ifadenin aslında ne kadar naif olduğunu siz de anlayacaksınız.

Bunun yanında, dünyada yavaştan rayına otursa da Türkiye'de hâlâ tartışma konusu olan ve geleceği merak edilen; teknolojinin insan yaşamına girmesiyle insanın geçirdiği evrim de edebiyat bağlamında sızıyor cümleler arasına. Bu noktada dikkat çeken, öne çıkan, kulak verilmesi elzem tespitleri var Llosa'nın. Teknolojik gelişmelerle beraber insanın yaşamaya başladığı iletişim çağındaki iletişememe sorunları odağında irdeliyor konuyu Llosa ve can alıcı vurgusunu yapıyor: "Sözünü ettiğim karabasan, az gelişmişliğin değil, çok gelişmişliğin sonucu."
İkinci yazıda ise 2012'de yaşamını yitiren Carlos Fuentes çıkıyor sahneye.

Fuentes, "Romana Övgü" adını verdiği metni 2005 Eylülü'nde düzenlenen Berlin Uluslararası Edebiyat Şenliği'nin açılış konuşması olarak sunmuş. Celâl Üster, kitap için yazdığı Sunu'da metnin genel bakışı için şöyle bir yer açmış: Carlos Fuentes, "(...) 2005'te yayımlanışının 400. yılı kutlanan Don Quijote romanından yola çıkarak edebiyatın, ama özellikle romanın günümüz dünyasında taşıdığı anlamı, yüklendiği işlevi açıklıyor."

Metnin diğer odak noktaları ise Don Quijote'nin modern roman bağlamında edebiyata kattıkları üzerine açılım kazanıyor. Don Quijote, çağdaş edebiyatın yolunu açan, binanın katlar çıkmasını sağlayan temeli. Peki, Don Quijote'nin sırtını yasladığı neydi ya da hangi isimdi? Fuentes'in metnindeki krtik soru bu. Buradan yola çıkarak Erasmus ve Deliliğe Övgü'nün dünyasına götürüyor bizi Fuentes ve şöyle diyor: "Deliliğe Övgü, tüm gerçeklerin kuşkulu olduğu, her şeyin belirsizlik denizinde yüzdüğü Erasmus'vari bir evrende dolaşan Don Quijote'nin övgüsüdür; böylece modern roman doğum hakkı kazanır."

Bahsettiği bu iki temel kitaptan sonra da gerçek bir edebiyat yolculuğuna başlıyoruz Fuentes'le. Romanlar, yazarlar kahramanları ve serüvenleri arasında edebiyatın bugününe kancalar atıyor Fuentes. Bu kancaların ucuna takılanlar da geniş bir coğrafyadan sesler taşıyor bize.
Üçüncü ve son yazıda, söz sırası yine Llosa'ya geçiyor.

2010'da Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen Mario Vargas Llosa'nın Stockholm'de yaptığı konuşmanın tam metni bu üçüncü metin. "Okumaya ve Kurmacaya Övgü" başlıklı bu metinde, Llosa'nın kendi kişisel tarihi ve okuma yazma geçmişinin içine giriyoruz ilkin. Ana hatların üzerinden geçilmiş mini bir "edebi otoportre" de denebilir bu metin için. Ancak -üç metinde de olduğu gibi- yazarın güne attığı çengeller daha önde. Llosa'nın tıpkı "Neden Edebiyat?"ta olduğu gibi metnin ufkunu teknoloji, siyaset ve tarihten örneklerle genişletip bugüne araladığı pencere, edebiyatın varlığı olmadan kurduğu küçük distopyalarla anlam kazanıyor.

EDEBİYATI "DÜŞÜNMEK"

Yukarıda anlatılanların ışığında, edebiyatın dünü ve bugününe dair tartışılan birçok konu üzerine özgün parantezler açıyor her iki Latin Amerikalı da. Metinlerin geçmiş ve bugün arasında attıkları ilmekler ve içerikleri de doğal olarak önemli başvuru kaynakları haline getiriyor onları. Ancak Llosa ve Fuentes gibi geniş bilgi dağarlarından çıkmış açıcı metinlerden oluşsa da "bilgi amaçlı" başvurulacak kaynaklar arasında değil Edebiyata Övgü. Daha çok bir düşünce ve düşünme pratiğinin verimlerden oluşuyor. Buna bağlı olarak da edebiyatın ne olduğu ya da olmadığı, yaşamda nasıl bir yer kapladığı, insan, toplum ve tarihin edebiyatla derin ilişkisinin hangi düzeyde ortak zeminler bulduğu üzerine "düşünen" herkesin elinin sık sık uzanacağı bir kitap burada sözü edilen.

Bununla birlikte, edebiyatın iki usta isminin kitaplar, okuma edimi, yayın dünyası, satış politikaları, popüler kültür, romanlar ve kahramanları üzerine söylediği altı çizilecek onlarca cümle var kitapta. Altı çizilmekle de kalmayıp daha birçok yazıya esin olabilecek aforizma derinliğinde çıkışlar... Paralelinde ise hepi topu yetmiş sayfadan mürekkep bu küçümen kitapta, edebiyata bakışı tekrar gözden geçirmeyi sağlayacak fikir uçlarının içinde yüzüyoruz.

Ayrı kalemlerin zihninden ve değişik zamanlarda çıkmış olsalar da genel anlamıyla edebiyatın dünü, bugünü ve ne olduğunu anlama çabasıyla ortak bir temel etrafında şekilleniyor bu üç yazı da. Ancak daha önemlisi her iki usta da insan söz konusu olduğunda edebiyatın, ayrı bir parantez olarak hemen yanına açılması gerekliliğini vurguluyor. Mutlaka!

e.erayak@gmail.com

Edebiyata Övgü/ Mario Vargas Llosa, Carlos Fuentes/ Çeviren: Celâl Üster/ Notos Kitap/ 70 s.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler