Mağdur mu yük mü?
Sığınmacıların, kendi pazarlık güçlerini düşüreceğine inanan çalışanlar ile Suriyelilerin tercih edildiğini düşünen işsizler, tepkili. Oysa sanılanın aksine çalışma yaşamında Türk kamuoyunun sandığı gibi Suriyeliler, Türklerin işini elinden almıyor. Bunun nedeni Suriyelilerin toplumumuz bireylerinin yapmadıkları işleri yapmaları ve çok çok düşük ücretle çalışmaları.
"10. yılında Suriyeli göçü" yazı dizinin ilk sayısına buradan ulaşabilirsiniz.
Washington Yakın doğu Politikaları Enstitüsü’nün Soner Çağaptay ve Maya Yalkın tarafından 2018’de kaleme alınan “Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler” başlıklı analizde ülkemize 2011-2017 arasında gerçekleşen Suriyeli mülteci akınının “1923 ile 1924 arasında Yunanistan’la yapılan nüfus mübadelesinden bu yana yaşanan en önemli demografik değişim” olduğu vurgulanıyor. (1)
Demografik yapıyı etkileyecek kadar yığılmanın olduğu kent ise İstanbul. Dünyada Suriye dışında en çok Suriyelinin bulunduğu kentin İstanbul olduğu belirtiliyor. İstanbul’da geçici ikametine izin verilmediği halde bu şehirde kalanların sayısı konusunda kesin bir rakam yok. 2019 yılı yazının genel tahmini 700 bin. İstanbul Valiliği’nin verdiği rakam 549 bin. Yani Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 20’si İstanbul’da bulunuyor. İstanbul’da nüfusunun 30 binden fazlası Suriyeli olan ilçeleri Küçükçekmece, Bağcılar, Sultanbeyli, Fatih, Esenyurt. Nüfusunun 20-30 bini Suriyeli olan ilçeleri de Başakşehir, Esenler, Sultangazi, Avcılar. Nüfusunun 10-20 bini Suriyeli olan ilçeleri ise Arnavutköy, Bahçelievler, Gaziosmanpaşa, Şişli, Ümraniye, Kâğıthane, Güngören, Sancaktepe, Beyoğlu, Bayrampaşa ve Eyüp.
Bunun kültürel olarak etkileri elbette var. Sığınmacıların her yerde değilse de yoğun yaşadığı yerleşim alanlarında hâkim yaşam tarzı yer değiştiriyor. Gelenlerin tutumları, alışkanlıkları baskın davranış biçimine dönüşüyor. Göç almış her ülkenin karşılaştığı bir durum bu. Buna itirazların tonu zaman zaman ırkçılığa varan boyutlara ulaşıyor maalesef. Sığınmacıların varlığının, ucuz iş gücü olmalarından ötürü, kendi pazarlık güçlerini düşüreceğine inanan çalışanlar ile işe alımlarda kendilerinin yerine Suriyelilerin tercih edileceğini düşünen işsiz tepkisini hem de “dolaysız” olarak dile getiriyor. Bunu zaman zaman hoş olmayan biçimde yapan kesimlerin varlığından haberdarız.
10 BİNDEN FAZLA FİRMA
Oysa sanılanın aksine çalışma yaşamında Türk kamuoyunun sandığı gibi Suriyelilerin Türklerin işini aldıkları yok. Bunun nedeni Suriyelilerin toplumumuz bireylerinin yapmadıkları işleri yapmaları, çok çok düşük ücretle çalışmaları. Ancak Temmuz 2017’de, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Enstitüsü’nün bir araştırmasında işgücü piyasasında Suriyeli işçilerin ucuz işgücü olmaları “düşük beceri gerektiren işler için yoğun rekabete” neden olduğu vurgulanıyor. İş bulmayı başaran Suriyeli sığınmacılar genellikle asgari ücretten daha az kazanıyor. Uygun olmayan koşullarda daha uzun süre çalışıyorlar. Sosyal sigorta primleri de ödenmediği için işverenin tercih ettiği emek gücünü oluşturuyor.
Suriyeli sığınmacılar 15 Ocak 2016’dan beri çalışma hakkına sahipler Türkiye’de. Ancak çalışabilmeleri için “işyerinin başvurusu” ile “en az asgari ücret ödenmesi” şartının varlığı yüzünden çalıştırılmamakta. Bu nedenle çok sayıda Suriyeli kayıt dışı olarak emek sürecinde yer alıyor. Türkiye’de Kasım 2017 itibarıyla çalışan Suriyeli sayısının 800 bin ile 1 milyon arasında olduğu belirtiliyor. Her ailede birden fazla kişinin de çalıştığı düşünülürse bu sayı daha da fazlalaşıyor. Bunun Türkiye ekonomisine verdiği ciddi zararlar var. Toplumumuzun en çok tepki gösterdiği konu Suriyelilerin kendi işlerini kurmaları. Onların girişimciliğinin rekabeti bozduğuna inanıp, haksız kazanç elde ettiklerini savunuyor böyle düşünenler. (2)
Şu bir gerçek: Yoksulun kaderi değişmiyor. Paralı Suriyelilerin kültürel birtakım önyargının hedefi olmakla beraber yaşamları yoksul Suriyeli sığınmacıdan daha kolay sayılır. 2018 yılının ilk altı ayında çoğu İstanbul’da 700’den fazla şirket kuruldu Suriyeliler tarafından. Ardından Suriye’ye yakınlığı nedeniyle Gaziantep’te çok sayıda şirket kurulduğunu gördük. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Merkezi’nin 2018 sonunda hazırladığı bir raporda; Suriyeliler 2011’den bu yana 10 binden fazla firma kurmuşlar. Bu, günde ortalama 4 şirket demek.
MALİYET DAHA FAZLA
Suriyeli sığınmacılar için harcanan paranın ne olduğu konusunda söylenti çok. Ülkemizdeki ekonomik krizin nedeninin sığınmacılar olduğunu ileri sürenler bile var. Söylentilerin çeşitliliğinin nedeni hükümetin bu konuda şeffaf, açık bir tutum almaması. Ülke hazinesine sığınmacı maliyetinin ne olduğunu 2017’ye kadar resmi olarak duyabilmiş değildik. Ta ki Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 Eylül 2017’de BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmaya kadar. Erdoğan, Nisan 2011- Eylül 2017 arasında harcanan paranın 30 milyar dolar olduğunu söyleyecekti.
Ancak kimi araştırmalar rakamın daha da fazla olduğunu ortaya koydu. “Örneğin Almanya’ya günde 41 Avro’ya mal olan mültecinin Türkiye’ye günlük sadece 10 Avro’ya mal olduğundan hareketle bir hesap yapılırsa, 2011’den bu yana Türkiye’nin Suriyeliler için en az 50 milyar Avro harcadığı ortaya çıkmaktadır”. (3)
TÜRKİYE: GEÇİŞ NOKTASI
On yılı aşkın bir süredir sayılarında azalma görülmemesine bakarak, Suriyelilerin tümünün kalıcı olduğu düşünülebilir mi? Öncelikle belirtelim, yeni sığınmacı girişi azalmasına rağmen sayının her geçen gün artmasının nedeni dünyaya gelen bebek sayısının çokluğu. Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısı, AFAD’ın verilerine göre 224.750’dir. Aynı verilere göre sadece 2016 içinde Türkiye’de 82.850 Suriyeli bebek doğmuştur. Bu da 2016’da ve 2017’de günde ortalama 227 Suriyeli bebeğin Türkiye’de doğduğu anlamına gelmektedir. (4)
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin dünyadaki Suriyeli mültecilerin durumuna ilişkin son istatistiklerinde şu bilgiler var: Suriyeli mültecilerin yüzde 75,2’si bir gün ülkelerine dönmeyi umuyor. Yüzde 69.3’ü dönme niyetinde değil. Ama kendilerine bir gelecek göremedikleri için Türkiye’de kalmayanlar da var. Yine BM verilerine göre Türkiye’den yaklaşık 700 bin mülteci Avrupa’ya gitmiş durumda.
Yapılan bir araştırmada ankete katılan Suriyeli sığınmacıların en çok gitmek istedikleri ülkenin yüzde 26 oranında Almanya olduğunu, onu yüzde 16 ile Kanada’nın, yüzde 10 ile de İsveç’in izlediğini ortaya koydu. (5)
Görüş belirten Suriyeli sığınmacıların İslam ülkelerine ilgisizliği de dikkat çekicidir. Söz konusu araştırmaya göre İslam ülkeleri içinde en yüksek düzeyde talep edilen ülke olan Suudi Arabistan için bile oran yüzde 3,4’te kalmıştır, yani bir diğer deyişle Batılı ülkelerin hayli gerisinde 7. sırada tercih edilmektedir. 8. -9. sıraları da Dubai ile Katar yüzde 1.6’lık oranlarla almaktadır.
ÖNCE İHMAL SONRA KAYIT
Bu arada ilginç bir bilgi var, ekleyelim: Arap gazeteci Muhammed Baroudi’ye göre hükümet, ilk olarak Ocak 2015’te kanunla belirlenen üç aylık süreyi aşan birçok Suriyelinin Türkiye’yi terk edip geri dönen sığınmacılara göz yummuş. Oysa sığınılan ülkeden tekrar gelinen ülkeye dönmek sığınmacı statüsünü ortadan kaldırır. Ancak Türkiye buna aldırmamış.
Göçün ikinci yılı dolmak üzereyken 11 Nisan 2013’te İçişleri Bakanlığı bünyesinde yeni bir birim oluşturuldu: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM). Bu yeni kurum işe istatistikle başladı. İlk girişin yapıldığı tarihten bu yana hiçbir sığınmacının tam kimliği kayda geçirilmiş değildi. İki yıl sonra bu kayıtların tutulması akıl edilebilmişti. Bu girişim Şam yönetimince şu sözlerle yorumlandı: “Türkiye topraklarında tuttuğu Suriyelileri kendi politikasının bir parçası olarak kullanacak”. (6)
ONLARI NASIL GÖRÜYORUZ?
Suriyeli sığınmacıların nasıl tanımlanmaları gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşayan sadece resmi kurumlar değil, vatandaşlar da sığınmacılara nasıl bakmaları gerektiği konusunda farklı tanımlara, sıfatlandırmalara sahip. Büyük bir kesim için ciddi bir kızgınlık gerekçesi, bazıları için “din kardeşi”, hatırı sayılır bir kesim için ise “bize, uzak, yabancı” olarak değerlendiriliyor Suriyeli sığınmacılar. Ama ezici bir çoğunluk gözünde, yaratacağı var sayılan tüm sorunlara rağmen “zulümden kaçan insanlar”.
Yapılan bir araştırmada çarpıcı sonuçlara ulaşıldı. Suriyelileri nasıl tanımladıkları sorusuna Türklerin yüzde 57.8’i “zulümden/savaştan kaçan mağdurlar” yanıtını veriyor. Yüzde 43’ü “bize yük olan insanlar” derken yüzde 39’u “ileride çok sorun yaratacak insanlar” olarak değerlendiriyor. Az sayılmayacak bir oran olan yüzde 24’lük bir kesim ise Suriyelileri “dilenciler/yardımla yaşayanlar” olarak görüyor. “Din kardeşlerimiz” ya da “misafirlerimiz” diyenlerin oranı ise yüzde 20.
Araştırmada çarpıcı olan bir sonuç da şu: Suriyelilerin “iş gücü sömürülen insanlar” olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 14.3 düzeyinde. Araştırmanın bir diğer sonucu da önceden edinilmiş bir önyargıyı yeniden dikkate getiriyor; ankete yanıt verenlerin yüzde 44,5’i, Suriyeli sığınmacıların “pis/pasaklı” olduğunu düşünüyor. (7)
ONLAR BİZİ NASIL GÖRÜYOR?
Toplumumuzun büyük bir çoğunluğunun hakkında pek de olumlu duygular beslemediği Suriyeli sığınmacıların Türklere bakışı ise hayli farklı. Aynı araştırmada görüşleri sorulan sığınmacıların yüzde 50,6’sı Türklerin Suriyelileri sevmediği değerlendirmesine katılmıyor. Suriyelilerin Türkiye’de dışlanmadıklarına inananların oranı da yüzde 42,9. Türklerin kendilerini sömürdüğüne inananların oranı yüzde 36,1 iken, ülkemizde mutlu olmadıklarını söyleyenlerin oranı da yüzde 31,5’i buluyor. (8)
Kamuoyu, iktidarın yanlış Suriye politikasının sonuçlarının olumsuzluğunu sokakta Suriyeli sığınmacılarla karşılaştığında anladı. Ülkenin içinde bulunduğu birçok sorunun kaynağı gibi gördüğü Suriyelilere tepkisi son zamanlarda “mülteci karşıtlığına” dönüştü. Zaman zaman aşırı olan bu tepkilere rağmen ne mutlu ki, ciddi bir karşıtlık yok toplumda.
Ancak varlıkları büyük bir kesim tarafından sorun olarak görülmeye devam eden Suriyeli sığınmacı konusunda ne yapılabilir? Ülkeye olan maliyetlerinin azaltılmasının bir yolu onları emek-üretim süreci içinde değerlendirmek. Suriye ile anlaşmanın yolunu bulup, ülkelerine güvenle geri dönmelerini sağlamak. Bunlar yapılmadığı, özellikle sığınmacıları Suriye karşıtı resmi politikada kullanılacak bir araç olarak görmeye devam edildiği sürece sosyal anlamda ciddi sorunlarla karşılaşmamız pek mümkün.
- BİTTİ -
(1) https://www.washingtoninstitute.org/ar/policy-analysis/allajywn-alswrywn-fy-trkya
(2) M. Murat Erdoğan – Suriyeliler Barometresi –Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi, İstanbul Bilgi Üni. Yayınları, syf: 35
(3) M. Murat Erdoğan – Suriyeliler Barometresi –Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi, İstanbul Bilgi Üni. Yayınları, syf: 162
(4) Doç.Dr. M. Murat Erdoğan, Doç.Dr. Armağan Erdoğan, Yrd. Doç.Dr. Başak Yavcan - “Elite Dialogue: Türkiye’deki Suriyeli Mülteci Akademisyen ve Üniversite Öğrencilerinin Durumu, Sorunları ve Beklentileri Araştırması-2017
(5) M. Murat Erdoğan – Suriyeliler Barometresi –Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi, İstanbul Bilgi Üni. Yayınları, syf:145
(6) Mustafa Balbay- Suriye Türkiye’ye Girdi – Göç Dalgası, Cumhuriyet Kitapları, Syf: 19, İst. 2. Baskı, 2020
(7) M. Murat Erdoğan – Suriyeliler Barometresi –Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi, İstanbul Bilgi Üni. Yayınları, syf:54,55,57.
(8) Agy.
En Çok Okunan Haberler
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Tarihi geçmiş ürün satan zincir market şubesine mühür
- Ulaşım durma noktasına geldi!
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- İl başkanı hayatını kaybetti!
- Kayserispor'dan Fenerbahçe açıklaması!
- Niğde'deki korkunç cinayetin arkasından yasak aşk çıktı!