Lübnan'da 'şehir tarımı' neden yaygınlaşıyor?
Gıda ürünlerinin kıt ve aşırı pahalı olduğu, ekonomik krizden çıkışın yakın görünmediği Lübnan'da damlarda balkonlarda kendi yiyeceğini üretmeye başlayan "şehir çiftçileri" çoğalıyor.
Lübnan koronavirüs salgınından ve 4 Ağustos'da başkent Beyrut'ta meydana gelen korkunç patlamadan çok önce derin bir ekonomik krize girmişti. İngiliz Guardian gazetesinin Beyrut'taki muhabiri Jenny Gustafsson, resmi rakamlara göre son bir yıl içinde Lübnan Sterlini'nin yüzde 60'dan fazla değer kaybettiğini ve gıda fıyatlarının yüzde 367 arttığını yazdı.
Birleşmiş Milletler de geçtiğimiz günlerde Lübnan'da yoksulların oranının bir yılda yüzde 28'lerden yüzde 50'nin üzerine çıktığını açıkladı. Lübnanlılar, bu koşullarda hayatta kalmanın yollarını arıyor ve bu yollardan biri olan şehir tarımı yaygınlaşıyor. Gustafsson'un izlenimleri şöyle:
Yasmina Zahar Lübnan'ın güneyindeki Banub vadisinin sahile arabayla yarım saat mesafede bir köşesinde kalın gövdeli yaşlı zeytin ağaçlarının arasında bekliyor. Roma imparatorluğu döneminde dikilen bu zeytinlere bir zamanlar rahipler bakmış. Şimdi Zahar ile kocası Jean-Pierre hem ağaçlara bakıyor hem de sebze, meyve ve çiçek yetiştiriyorlar.
"Kendi yetiştirdiğiniz ürünü görmek, elinize almak, tadına bakmak çok güzel. Çiftçi olabilmek 10 yılımızı aldı. Ancak o zaman ağaçların ne istediğini anlamaya başlıyor ve bir sonraki yıla ne zaman hazırlık yapmak gerektiğini bilebiliyorsunuz" diyor.
Asıl mesleği mimarlık ve televizyon prodüktörlüğü olan Zahar Lübnan'ın çoğu genç yeni kuşak çiftçilerinden biri.
Lübnan tahıldan incire, kiraza kadar bir çok şeyin yetiştiği verimli topraklara sahip ama ülkede gıda sıkıntısı var.
Nisan ayında Sosyal Hizmetler ve Turizm bakanı Ramzi Musharrafieh, nüfusun yüzde 75'inin bir tür yardım ihtiyacı içinde olduğunu söyledi. Save the Children adlı uluslararası yardım örgütüne göre Beyrut'ta yarım milyon çocuk yeterli beslenemiyor.
Bu durumda bir çok aile tarımda çözüm arıyor.
Permakültür tasarımcısı Corinne Jabbour, "Birden balkonlarında ve avlularında bir şeyler yetiştiren bir sürü insanla karşılaşmaya başladım. Çok umutluyum" diyor.
Çiftçiliği teşvik eden girişimler çoğalmış, gıda bankalarında tohum ve fidan dağıtılıyor, gönüllüler sürdürülebilir tarım eğitimi veriyor ve sosyal medya gruplarında deneyimler paylaşılıyor. İnsanlar arkadaş grupları ya da komşular birleşip, tarıma başlıyor. Lübnan'ın her yerinde yerel yönetimler insanları kullanılmayan topraklarda bir şeyler ekmeye teşvik için tohum dağıtıyor.
'KENDİ YETİŞTİRDİĞİN ŞEYİN ZEVKİ BAŞKA'
Güney Lübnan'dan Ghadir Hamadi "Bize tohum ve fidan verdiler, ekip dikmeyi öğretecek insanları bile getirdiler. Annem marulun ne kadar çabuk büyüdüğüne ve tadının ne kadar güzel olduğuna inanamadı" diyor.
Hamadi koronavirüs önlemleri dönemini kırsal bir bölgedeki evlerinde ailesiyle birlikte geçirmiş. Fakat Lübnan'ın nüfusunun yüzde 90'ı şehirlerde yaşıyor ve çoğunun bir bahçesi yok.
Beyrut'ta nüfusun en yoğun olduğu bölgelerden Filistin mülteci kampı Burç el Baracni'de bir grup şimdi damlarda sebze yetiştirmeye girişmiş.
Beyrut'un yine yüksek binalarla çevrili bir başka mahallesinde yaşayan Suad Abdallah evinin damında yetiştirdiği bitkileri kontrol ediyor. Çeşitli salata malzemesi, domates ve yenilebilir çiçekler ekmiş. Onunla beraber Kon adlı tarım kolektifinin üyesi olan Hadi Deaibes ve Dahna Abou Rahme de bir başka köşede bir şeyler yetiştirmek için içine toprak doldurulacak yeni bir kasa yapıyorlar.
Abdallah, "Devrim sırasında başladı bu işler. Yapıcı bir şeyler üretme ihtiyacı hissettim. Toplumla birlikte sürdürülebilir bir şeylere yatırım yapmak istedim. Permakültür felsefesini izliyoruz ve hep çevreyi hesaba katacak şekilde hareket ediyoruz. Organik atıklarla zenginleştirilmiş toprak kullanıyor ve bir şehirde ne yetiştirilebilirse yetiştiriyoruz" diyor.
Grubun şansı da yaver gitmiş ve damda oluşturdukları bahçe, limandaki patlamadan hasar görmemiş.
'GIDA META DEĞİL BİR İNSAN HAKKIDIR'
Beyrut'taki Amerikan Üniversitesi'nden eko sistem yönetimi profesörü Rami Zurayk, toprakla bir ilişki geliştirmenin insanlar üzerinde olumlu etkileri olduğunu söylüyor.
"Sabah uyanıyoruz ve sahip olduğumuzu düşündüğümüz şeylerin artık olmadığını görüyoruz. İnsanların bankada parası var ama kullanamıyorlar. O yüzden ilkel toprak, tohum, yiyecek döngüsüne geri dönmek çok rahatlatıcı" diyor.
Fakat küçük girişimlerin gıda güvenliği sorununu çözmeye yetmeyeceğine de dikkat çekiyor.
"Birilerinin saksılarda bazı otlar yetiştirmesi beslenme açısından büyük katkı yaratmaz. Sistemin niteliğini değiştirmemiz lazım. Gıdaya bir meta olarak değil, bir insan hakkı olarak bakmaya başlamak gerekiyor" diyor.
Lübnan gıda sıkıntısının baş gösterdiği tek ülke değil. Dünya Gıda Fonu Covid-19 salgınının dünyada açlıkla yüz yüze olan insanların sayısını ikiye katlayarak 130 milyondan 265 milyona çıkarabileceğini söylüyor. Bütün dünyada salgın yüzünden mevsimlik tarım işçileri sınırları aşamadı ve tarım üretimi sekteye uğradı.
MÜLTECİLER VE GÖÇMEN İŞÇİLER
Lübnan, aynı zamanda dünyada kişi başına en fazla mülteci düşen ülke olarak, ucuz iş gücü sıkıntısı çekmedi çünkü tarım işçiliğini esasen Suriyeli mülteciler yapıyor.
Suriyeli bir mülteci olan Hudoud el Wakaa "Ülkemize savaştan dolayı geri dönemiyoruz ama çalışmaya devam ediyoruz" diyor.
Ama memleketindeki ailesine para göndermesi gereken göçmen işçilerin durumu iyi değil. Bangladeş'den Kamal Mia Asya mutfağında çok kullanılan bazı sebze ve meyveleri satıyor. Bunların hepsi Beyrut yakınlarında yetişiyor.
Kamal Mia, "Tohumları Bangladeş'den getirip burada yetiştiriyoruz. Her hafta 30-40 kilo bamya, 50-60 kilo kudret narı satıyorum" diyor.
Lübnan'daki ilk üç yılında memleketindeki eşi ve kızlarına her ay bu yolla 400-500 dolar gönderebiliyormuş.
"Fakat son beş aydır hiçbir şey gönderemedim. Lübnan parasının değeri kalmadı, sıfır" diyor.
Lübnan, tükettiği kalorilerin yüzde 60-80'ini ithal ediyor ve sadece meyvede kendine yeterli. Nüfus yoğunluğu çok yüksek olan ülke ihtiyacı olan tüm ürünleri üretecek kadar toprağa da sahip değil. En temel gıda maddesi buğday Rusya ve Ukrayna'dan geliyor.
Hükümetin tarıma desteği de yetersiz. İhracatı artırma amacıyla ilaçlarda ve sanayide kullanılan kenevirin ekimi yakın geçmişte yasallaştı. Şu anda bir çok tarım ürününü devlet sübvanse ediyor, fakat devlet desteği Kasım ayında sona erebilir.
Beyrut'un kuzeyindeki dağlık bölgedeki permakültür çiftliği Shams'dan Michel Maasri "Çiftçilere hiçbir zaman destek verilmedi" diyor ve ekliyor.
"Şimdi ise 'kendi yiyeceğinizi yetiştirin' diyorlar. Halen tarımla uğraşanların desteklenmesi için kampanya yürütmemiz lazım."
En Çok Okunan Haberler
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Ölüm nedeni belli oldu
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- 'O saraya, ben davaya’